Views: 0
Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) İletişim Fakültesi Basın Yayın Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Muharrem Özdemir, Covid19 süreci ile birlikte gelişen, eğitimde dijitalleşme ve yeni dünya düzeninde dijital sistem kullanımı üzerine televizyon programına katılarak açıklamalarda bulundu.
GAÜ İletişim Fakültesi Basın Yayın Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Muharrem Özdemir;
“Malum süreç başlar başlamaz bizler Girne Amerikan Üniversitesi olarak dijital eğitimi
başlattık. Şuanda gerek lisans gerek lisansüstü eğitimlerimize öğrencilerimizle beraber online olarak devam ediyoruz. Aslında bu durum bize eğitimde dijitalleşmenin başladığını ve
bizlerin de bu durumun içerisinde yer aldığımızı gösteriyor. Tabii bizlerle birlikte birçok
üniversite YÖK ve YÖDAK’ın almış olduğu kararlar neticesinde online eğitime devam ediyor.
Çünkü virüsün ne kadar süreceği ve iyileşme sürecini bilmemekteyiz. Bu bağlamda, virüs
nedeniyle eğitimlerimizi aksatmadan yürütmek için online olarak derslerimizi işlemekte ve
farklı mecralar üzerinden eğitim-öğretim sürecini devam ettirmekteyiz.” ifadelerini kullandı.
Alınan karalar doğrultusunda öğrencilerle iki farklı nokta üzerinden gerek sesli gerek
görüntülü konuşarak derslerin devamlılığını sağladıklarını belirten Özdemir; “Alt yapıların
bütün üniversitelerde oluştuğunu düşünüyorum. Bizim üniversitemizden bahsetmek
istiyorum. Çok kısa bir süre de gerek bizlerin kullanabileceği gerekse öğrencilerimizin rahatca erişebildiği bir alt yapıyla yeni bir sistem ortaya çıkarıldı. Sonrasında eğitime başladık. Şuan öğrencilerimizle yalnızca iki platform üzerinden değil tüm dijital ortamları kullanarak eğitimlerimize devam ediyoruz” dedi.
Yrd.Doç.Dr. Özdemir; “Ben tüm öğrencilerime ilk günden itibaren yeni teknolojiyi
anlatıyorum. Benim saham iletişim ve tüm anlattığımız derslerde de biz iletişimciler olarak
gün sonunda derslerimizi sosyal medyaya ve dijital dünyaya bağlayarak bir bütün halinde
işliyoruz. Hızlı bir değişimin içerisindeyiz. Malum salgınla birlikte 5G teknolojisi ile
tanışmaktayız ve bu süreç içerisinde her şeyin dijitalleştiği bir dünyaya gözlerimizi açtık.
Bundan sonra da daha ileri bir teknoloji ile yolumuza devam edeceğiz. Derslerde
öğrencilerimize verdiğimiz bütün çalışmalarda biz iletişimciler olarak, bu sistemin alt yapısını aslında kurmaktaydık. Yani öğrencilerimizin hazırladığı tüm görsel proje ve benzeri
çalışmaları dijital ortam üzerinden tamamlıyorduk ve tüm çalışmalarımızda yeni sosyal
medya plaformuna uygun bir şekilde ilerliyorduk. Tüm öğrencilerime proje ödevi verdiğimde yeni sosyal medya mecralarına uygun hazırlık yapmalarını, görselliğin ağırlıklı olduğu ve çok kısa sürede bir çok şeyin anlatılabileceği video ve paylaşımlar yapacak şekilde projeler üretmesini istiyordum. Salgınla birlikte bir anda kendimizi içerisinde bulduğumuz bu ve bundan sonraki süreçte teknolojinin daha uç noktaya gideceğini görüyoruz. Medya bağlamında en kapsamlı konuyu bile artık çok çok kısa bir sürede yani 30 saniyelik bir sürede öğretmek ve anlatmak zorunda olduğumuz bir döneme giriyoruz. Belki içerisinde yaşadığımız yeni teknolojide aşırı bir enformasyon ve bilgi kirliliği olacak ama bunu ayıklayabilen iletişimcilerin başarılı olacağı bir dönemi yaşayacağımızı düşünmekteyim” dedi.
“İLETİŞİM BAĞLAMINDA BU SÜRECİ YÜRÜTEMEDİK”
Yaşanan süreci KKTC’de iletişim bağlamında değerlendiren Yrd.Doç.Dr. Özdemir;
“Üzülerek söylemeliyim ki Adada iletişim bağlamda Covid19 sürecini iyi yönetemedik.
Hükümet elindeki kısıtlı imkanlarla bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu kısıtlı imkanları nasıl
değerlendirebilirim yada halka eşit bir şekilde kısıtlı imkanlarla nasıl imkanlar yaratabilirim
çabası içindeyken, yaptığı icraatlar konusunda halkı bilgilendirmede iletişim sıkıntısı
yaşadığını gördük. Çünkü iletişim tek bir merkezde toplanmazsa, halkı bilgilendirirken
hükümet adına tek bir sözcü olmazsa, bakanların yapmış olduğu açıklamalar kendi içerisinde çelişirse, sayın başbakanın açıklamalarıyla çelişen bir açıklama yapılırsa, böylesi bir süreçte televizyona çıkan herhangi bir milletvekili veya örgüt başkanı hükümetin genel kararlarından farklı bir beyanat verirse; toplumumuzun ve medyamızın aklı karışır. Bu karışıklıkta ne yazık ki daha fazla panik yaratır. O yüzden acil bir tek sese ihtiyaç var. Her konuda tek bir sese ihtiyacımız var. Malum pandemi döneminin Anavatan Türkiye Cumhuriyetinde nasıl yürütülüp, yönetildiği bizlere örnek olmalı. Türkiyede sayın sağlık bakanı televizyona çıktığında medya kuruluşlarının temsilcileri nasıl bir soru yöneltilirse yönetilsin eğer hükümet adına yetki almamışsa o konu ile igili beyanat vermiyor. Açıklama yapmaktan çekiniyor. Bizde ise her hangi bir yetkilinin “bu benim şahsi düşüncemdir” söylemlerine sıklıkla rastlıyoruz. Kişisel görüşler önemli değildir. Çünkü devlet yönetiyoruz. Hükümetin ortaklaşa ürettiği kararlar önemlidir. Yapılacak her türlü açıklamayı da buna uygun yapmak zorundayız. Aynı zamanda kişisel sosyal medya hesaplarını aktif kullanan herhangi bir yetkilinin kendi sosyal medya hesapları üzerinden hükümetin kararları dışında farklı paylaşımlarda bulunduklarını görüyoruz. Bu bağlamda değerlendirildiğinde hem halkımızda karmaşa yaratmamak hemde yapılan icraatlar konusunda doğru bilgi aktarmak adına Türkiye’de olduğu gibi bir İletişim Başkanlığı’na ihtiyacımız var. Kurulan iletişim başkanlığı bu bağlamda hükümet adına tüm kurum ve kuruluşlardaki medya birimlerini tek elde toplayacak ve tüm bakanlıkların yapacağı açıklamaları da tek elden yöneterek ortaya çıkabilecek karmaşanın önüne geçmiş olacaktır. Herkesin uzman olduğu konu üzerinde açıklama yapması gerekiyor. Bizde maalesef herkes her konuda basına beyanat verebiliyor. Hedef aldığım herhangi bir kurum veya kuruluş yada herhangi bir isim yok. İçinde bulunduğumuz kritik süreçte etkili iletişimin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak için, acil ihtiyacımızı aktarmak bağlamında kurum veya isim vermeden yaşananları aktarma gereği duyuyorum. Alanında uzman olan kişileri sahada görme gereksiniminin olduğunu savunmaktayım.” dedi.
“DAHA KESKİN DEVLET SINIRLARI OLACAK AMA DİJİTAL DÜNYA BİREYLERİ HEDEF ALACAK”
Salgınla başlayan ve dijital dünyaya bağlı kalınarak ilerletilen bu sürecin insanların yaşam
alanında çok daha farklı bir yol çizdiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Muharrem Özdemir; “Bize
dijital dünya aracılığıyla ücretsiz sunulan her hizmet daha fazla bedel ödetir bunu
unutmamalıyız. Cep telefonlarımızda sosyal medyayı, banka hesaplarımızı, harcamalarımızı,
her gün kullandığımız yolların haritasını çıkartan ve bize ücretsiz hizmet verdiğini sandığımız bir sistem kurulmuş durumda. Gün içerisinde hemen hemen her şeyi kullanabiliyoruz. Verilen her ücretsiz hizmet ilgi alanımızı takip edip bu bağlamda algımızı yönetecek her türlü bilgiyi ve algı yönetimini kullandığımız araçlarla yine bizlere fakında olsak da olmasak da sunuyor. Bizlere sunulanlarla hareket ediyor, bu bağlamda tüketim gerçekleştiriyor ve tercihlerimizi belirliyoruz. 5G teknolojisi ile bu sistem daha hızlı ilerleyecek ve kurulan sistemle birlikte hayatımızın her alanına müdahale edilecek bir düzene geçeceğimizi düşünüyorum. Ama bu teknolojiyi ne kadar avantaja çevireceğiz yaşayarak göreceğiz. İhtiyacımız olmayan hiçbir şeyi fazladan kullanmamamız gerektiğini savunuyorum. Çünkü her şeye daha hızlı erişim sağlanacak bu sistemde aslında insanların daha çok kullanılabileceği bir toplum yaratılmakta ve bu sistemin ne yönde ilerleyeceğini bizler de şuan tam olarak bilmemekteyiz. Eğer bir insanın uzaktan sağlığına bile müdahale edebileceğiniz bir sistem kurabiliyorsanız tüm insanları uzaktan takip edebildiğiniz gibi, tek elden de yönetebilirsiniz. Bu bağlamda ülkeler açısından da sınırların keskin bir şekilde çizileceği ve yeni bir dünya düzeninin nasıl olacağını yaşayarak daha iyi göreceğiz. Eğitim-öğretim bağlamında da artık bugün bu saha bize ne getirecek düşüncesindeyiz. Yetiştireceğimiz tüm iletişimcilerin bu bağlamda eğitim alması gerektiğini bilerek, gelişmeleri yakınen takip etmekte ve gelişmelere göre tedbirlerimizi alarak uygulamaktayız. 5G ile bağlantılı olarak şu detayı da vermek isterim; 2018’den itibaren deri altına yerleştirilen çipler sayesinde bizi aslında teknoloji çağına hazırladıklarını düşünüyoruz. Getirilecek olan sistem aslında insanlara kolaylık mı sağlayacak yoksa insanlara olan erişimini sağlayacak yaşayarak göreceğiz. Çünkü her şey tek elden takip ediliyor ve bu süreçte biz teknolojiyi sadece kullanıyoruz. Kullandığımız bu teknolojinin bizden ne alacağı konusunda henüz herhangi bir fikir ne yazık ki yok. Ancak şunu söyleyebiliriz ki aslında yeni bir dünya toplumu yaratılıyor ve insanların her alanda daha çok kullanılabileceği bir alan kuruluyor. İletişim gerçekten çok büyük bir saha ve algı yönetiminde insanların algısı yönetilebiliyorsa topluma yaptırılamayacak bir şeyin olmadığını düşünüyoruz. Hazırlıklı olsak da olmasak da kendimizi bu dünyanın içerisinde bulacağız” ifadelerini kullandı.
“DİJİTALLEŞEN DÜNYA DÜZENİ KREDİLERLE ÜLKELERE MÜDAHALE ETMEYE BAŞLADI”
Dijital teknolojinin sanayiyi her zaman güçlü kılacağını vurgulayan Yrd.Doç.Dr. Özdemir;
“Tüketim sahası olduğu gibi bir yandan da üretim sahası olacak. Üretimde klasik tarımdan
çok sanayi ile olacak ve bu dijitalleşme çağında teknoloji sanayiyi daha güçlü kılacak. Üreten değil üretilenin değişim süreci her zaman daha pahalı. Bu süreçte üreten değil aracılar daha çok kazanacak düşüncesindeyim. Tarımsal nitelikli arazilerinde dijital sanayiyi elinde bulunduranların tekeline alınabileceği bir düzene geçiş öngörülüyor. Örnek vermek gerekirse alanında uzman kişilerin makalelerini okuduğumuzda görüyoruz ki 81 ülke Uluslararası Para Fonununa (IMF) kredi başvurunda bulundu. Bunların arasında Ukrayna’da var. Ukrayna Parlementosu, Uluslararası Para Fonunun (IMF) ülkeye kredi vermek için şart koştuğu, tarım arazilerinin satışını öngören tasarıyı kabul etti. Ukrayna için tarımsal nitelikli arazilerinin satılmaması kırmızı çizgileriydi. Fakat kredi karşılığında açıldı. Akıllara neden bu süreçte kırmızı çizgilerin aşıldığı ve tarımsal nitelikli arazilerin satışa açıldığı sorusu geliyor. Yaşanan bu süreci iyi değerlendirmek gerekiyor. Tarım çok önemli bir noktada olacak ama tarımın yeni teknoloji ile üretimi de daha farklı bir sürecin yaşanacağını gösteriyor. Artık hayatımızın her alanının dijitalleştiğini kabul ederek, bu gerçeği görerek hareket etmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“AB, NATO VE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER YENİDEN SORGULACAK”
Yrd.Doç.Dr Muharrem Özdemir; “Yaşanan süreç medeniyetin beşiği olarak adlandırdığımız
AB ülkelerinin aslında ne kadar medeni olmadığını da gösterdi. AB’ye üye devletlerin AB
kriterleri ve evrensel yaklaşımlarıyla ters düştüğü, sağlıkta bile birbirlerine yardım etmediği
bir süreç yaşandı. Böyle bir AB’nin olmadığını aslında bizde gördük. Salgın sürecinde
GKRY’ne 700 milyon euro yardım öngören bir paket hazırlamayı düşünen AB’nin Kıbrıs
Türküne 5 milyon euro gibi komik bir rakamı yardım paketi olarak hazırlamayı düşündüğüne
şahit olduk. Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin yıllardır olduğu gibi yine yanımızda olduğu,
karşılıksız 72 milyon TL yardım ve sağlık malzemesini sessiz sedasız gönderdiği bir dönemi
yaşadık. Dolayısıyla yaşanan bu süreçte bizimle birlikte AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının da AB’nin gerçek yüzünü görerek artık topluluğa inanıcının kalmadığını düşünüyorum.
Dolayısıyla AB’ye inanan üye ülke vatandaşlarınında düşüncelerinin temelden sarsıldığı ve
değişim yaşandığı bir süreç hakim olmaya başladı. Bu sürecin ardından AB’nin kendi içinde
sıkıntılar yaşayacağı, küçüleceği bir dönemde gireceğiz. Artık sözde özgürlüklerin olduğu bir
dönem olmayacak. Her devlet kendi ulusunu ve kendi sistemini koruyacağı bir sisteme
geçecek. Daha keskin sınırlar, daha dijital bireysel yaşamları göreceğiz. Bu süreç dünya
üzerindeki kuruluşların hepsinin de sorgulanmasına sebep oldu. İtalyanın merkezine Rus
askerlerinin yardım amacı ile gitmesi NATO’nun geleceğinin sorgulattı. BM’nin nasıl
şekilleneceği konusunda bilinmezliklerin hakim olduğu bir süreci yaşatmaya başladı.
Paylaşan, ortaklaşa hareket eden birkaç devletin olacağı bir dünya yine olacak. Ama bu
payalşım kimlerin çıkarına olacak yaşayarak göreceğiz” dedi.
“KKTC DİJİTAL DÜNYAYA NASIL ADAPTE OLMALI?”
“Bir devlet tarihi kültürü ve sanatıyla varolur. Eğer ulus devlet olarak yaşamımıza devam
etmek istiyorsak, dijital dünyaya yaşam tarzımızı, vermiş olduğumuz mücadeleyi ve kültürel
değerlerimizi aktarmak zorundayız. Eğer bu toplumsal hafızamızı yeni teknolojiye
aktarabilirsek bu alanda başarılı olarak yolumuza devam ederiz. Aktarmada sıkıntı yaşar ya da boşverirsek bu sistem hiç kuşkusuz ki bizleri de yok edecektir. Bizim görsel hafızamız hiç
kuşkusuz ki bütün değerlerimizin kayıt altında tutulduğu çok değerli bir kurumumuz olan
BRT’de. Eğer BRT arşivlerinde yer alan bilgileri derleyip toplayıp, yeni medya tekniklerine
hakim iletişimcilerle çalışarak sosyal mecralara aktarabilirsek bizler de yeni nesle toplum
hafızasını aktarmış, varlığımızı kendi kültürümüz ve yaşam tarzımızla sunmuş olacağız. Bunu gerçekleştirdiğimizde dijital dünyanın olumlu yansımalarını da görmüş olacağız. Her alanda gücümüzü birleştirirsek süreci başarılı bir şekilde atlatacağımıza inanıyorum.
KKTC olarak dijital dünyaya iyi adapte olup, bu alanda yeni politikalar üretecek şekilde alan
uzmanlarını biraraya getirebilirsek, derdimizi daha iyi anlatabileceğimiz bir süreci yaşayıp
başarılı olabiliriz. Virüs dolayısıyla Kıbrıs sorunu gibi bir şeyi ne biz nede GKRY
konuşmadığı gibi dünyanında gündeminde değiliz. Kıbrıs sorununun bile nasıl işleyeceğini
yeni dönemi birlikte yaşayarak göreceğiz. Evimizin içini yeniden düzeltmez ve dijitalleşen
dünya düzeninde algıyı yönetmeyi başaramazsak maalesef şimdi olduğu gibi bir 45-50 yıl
daha dünyaya derdimizi anlatamayız.
KKTC’yi Üniversiteler ve turizm adası olarak tanımlıyoruz. Yaşanan süreçte öğrencilerimiz gitti. Eğer bu öğrencilerimizi yeniden adaya getiremezsek, üniversitelerimizin yaşayacağı sıkıntılar ortada. Otellerimiz de malum durumdan dolayı sıkıntılı bir sürece girdi. Ülke olarak yeni politikalara ve yeni yol haritasına ihtiyaç duyduğumuz bir dönemin içine girdik. Yeni yol haritasını çizerken de hangi üniversiteden olursa olsun tüm iletişimcileri bu sahada çalıştırmak ve alan uzmanlarının tavsiyeleri doğrultusunda politikalar üretmek zorundayız. Bizler de GAÜ ailesi olarak sürecek katkı koymaya ve her zaman birlikte çalışmaya seve seve hazırız. Siyaseti bir kenara bırakıp, bu süreci yeniden inşa etmek zorundayız. Aksi halde yeniden yaşanan yıkımın altında hepimizin kalacağını unutmamalıyız. Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’ni de her zaman yanımızda hissederek daha güzel bir KKTC’yi kurgulamak ve birlikte hareket ederek çocuklarımıza daha güzel bir gelecek sağlamak için iletişim kanallarını açık tutarak yürümeliyiz.”