Terör devleti oluşturulması hayali bitti

24
reklam alani

Views: 0

Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Bakanlığının 2020 yılı bütçesinin sunumunun ardından milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

“Yeni askerlik sisteminin hayata geçmesiyle çeşitli zorlukların meydana geldiğine” yönelik söylemlerin gerçeği yansıtmadığını ifade eden Akar, herhangi sürprizle karşılaşılmadığını, uygulamanın planlandığı gibi devam ettiğini belirtti.

Terörle mücadelenin tamamen profesyonel personelle gerçekleştirildiğini aktaran Akar, yapılan operasyonlar dolayısıyla hudutlara yeteri kadar askeri personel takviyesinin yapıldığını aktardı. Alınan tedbirlerin ardından Kıbrıs’ta da konuyla ilgili bir sorun yaşanmadığını dile getiren Akar, “Kanun yürürlüğe girmeden önce TSK’de yükümlü olarak 217 bin 115 erbaş ve er mevcudu vardı. Halihazırda 231 bin 921 yükümlü silah altında bulunmaktadır. Dolayısıyla askerlik hizmetinin 6 aya düşürülmesiyle herhangi bir zafiyet söz konusu değildir” diye konuştu.

“Uygulamaya yönelik bir sıkıntı yok”

Yeni askerlik sistemi ile bedelli askerlik uygulamasında düzenlemeye gidildiğini anımsatan Akar, “Yeni kanun yürürlüğe girdiği tarihten şu ana kadar 20 bin 725 yükümlü bedelli askerlik için müracaat etmiş bulunuyor. Bunlardan 688 milyon civarında bedel tahsil edilmiş bulunuyor. 31 Aralık 2019’a kadar müracaatların alınmasına devam edilecektir. Bu süreç devam ediyor. Uygulamaya yönelik herhangi bir sıkıntı yoktur. Ocak 2020’den itibaren yükümlülerin askerlik yapacakları birlik ile celp ve sevk dönemleri açıklanacaktır.” bilgisini verdi.

Yeni kanun kapsamında hayata geçirilen yedek astsubaylığa yoğun ilgi gösterildiğini de belirten Akar, vicdani ret konusundaki soru üzerine, mevcut kanunlardaki ilgili maddelerini hatırlatarak, “Vicdani ret kavramıyla ilgili yasalarımızda hüküm bulunmamakla birlikte konuya ilişkin herhangi bir çalışma da yoktur. Vicdani ret kapsamında 82 milyonluk ülkemizde 2017’de 28 kişi, 2018’de 23 kişi, 2019 yılında ise bugüne kadar da 18 kişi müracaatta bulunmuştur” dedi.

“Tamamen terörle, teröristle mücadele yapıyoruz”

Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin sorulduğu Akar, yakın zamanda bir tatbikatın yapıldığını, Doğu Akdeniz’de bir güç boşluğunun olmadığını ifade etti.

“Sosyal medya hesabının bulunup bulunmadığı” sorusuna Akar, sosyal medyada hiçbir şahsi hesabının bulunmadığı yanıtını verdi.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin faaliyetlerine ilişkin bir soru üzerine Akar, “Teorik anlamda bizim yaptığımız faaliyetler ister yurt içinde, ister yurt dışında olsun savaş değil. Tamamen terörle, teröristle mücadele yapıyoruz. Çünkü savaş hukuku söz konusu değil.” dedi.

Akar, barıştan yana olduklarını, Atatürk’ün izinde “Yurtta sulh, cihanda sulh” dediklerini belirterek, ancak dünyanın, coğrafyanın, çevrenin şartlarının olduğunu, bölgeye 10 binlerce kilometreden gelenlerin bulunduğunu ifade etti.

Suriye’de yaşanan duruma dikkati çeken Bakan Akar, “2011’i biz getirmedik. 2011 yılı geldiğinde bütün tutanaklarda var, benim şahsen yaptığım veya diğer arkadaşlarımızın yaptığı görüşmeler var. Dedik ki ‘ey NATO, ey müttefiklerimiz, arkadaşlarımız şu anda 2011, marttan itibaren olaylar kötüleşiyor.’ Gerçekten 2011-2012’de Allah nasip etti biz bunları söyledik.” diye konuştu.

Suriye’de yaşanan gelişmelerin Türkiye için de tehdit oluşturur hale geldiğini ifade eden Akar, “Orada daha önceden olmayan PKK’nın yerine YPG çıktı. DEAŞ diye bir mahluk çıktı ortaya, bir canavar çıktı. Dolayısıyla bütün bunlara karşı bizim seyirci kalmamız mümkün değildi.” dedi.

“Hudutlarımızda güvenlik sağlandı”

Akar, Türkiye’nin ve Türk milletinin güvenliğini esas alarak yapılması gerekeni yaptılarını belirterek, “Bunu yaparken sivil, asker ayrımı asla söz konusu değil. Herkes bilgisini, görgüsünü masaya koydu. Tartışması, görüşmesi yapıldı. Bir mühendislik meselesi bu. Sadece ‘girelim çıkalım’, duygusallık veya şovenizm değil.” diye konuştu.

“Hiçbir ayrım yapmaksızın 82 milyonun güvenliği bizim onurumuzdur, namusuzumuzdur, şerefimizdir.” diyen Akar, bu çerçevede faaliyetleri yürüttüklerini vurguladı.

“Yapılan harekatların sonuçları neye vardı?” sorusunun yöneltildiği Akar, şunları kaydetti:

“Yaptığımız harekatların sonucu bir terör koridoru, terör devleti oluşturulması hayali bitti. Bunu Amerikalılar, teröristler söylüyor. İkincisi, şu anda Fırat Kalkanı Harekat bölgesinde en az 400 bin kişi Afrin’e, Cerablus’a, El-Bab’a, Azez’e dönüş yaptı. Değişik yerlerden, sadece Türkiye’den değil, bütün her taraftan göç aldı buralar. Türkiye’den de 70 bin civarında bir gidiş var. Bunların bir kısmı Cerablus’ta kaldı, bir kısmı Afrin’e kadar gitti. Diğer taraftan, bizim şu ana kadar sıkıntılı olan hudutlarımızda güvenlik sağlandı. Kilis’i, Reyhanlı’yı hatırlayın. Buralarda günlük hayat bir anlamda terörize olmuştu. Camiler bombalandı. Namaz kılarken camide vefat edenler var Kilis’te.”

“Suriye Milli Ordusuna bütçeden ödeme yapılmıyor”

Akar, “Suriye Milli Ordusu”na ilişkin bir soru üzerine, “Suriye Milli Ordusu başı boş bir ordu değil. Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bir geçici hükümet var. Bunun bir başı var Abdurrahman Mustafa. Bunun altına Selim İdris diye birini seçtiler. Bu zat da hem Milli Savunma Bakanlığı hem de Genelkurmay Başkanlığı görevini yapıyor. Bunun altında da bizimle beraber çalışmakta olan Suriye Milli Ordusu’nun elemanları var.” yanıtını verdi.

Suriye’de rejimin insanları katlettiğini belirten Akar, Suriye Milli Ordusu’nun herhangi bir grup olmadığını, vatanına, milletine bağlı, aklı, fikri yerinde, ülkesi, vatanı için çalışan insanlar olduğunu kaydetti.

Akar, Suriye Milli Ordusu’na Türkiye Cumhuriyeti Milli Savunma Bakanlığı bütçesinden herhangi bir ödeme yapılmadığını söyledi.

“Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) özelleştirilecek mi?” sorusuna Bakan Akar, “Hayır, böyle bir şey söz konusu değil. Çok geniş çaplı bir takım araştırmalar, tespitler yapıldı. Burası en kısa zamanda tanıyamayacağınız bir hale gelecek. Bu konuda iddialıyız. Arkadaşlarımız yoğun şekilde çalışıyorlar. Özel sektör nasıl çalışıyorsa, benzer bir yöntemle MKE’nin fabrikaları modernize edilecek.” yanıtını verdi.

“AR-GE projeleri planlanmakta ve yürütülmektedir”

Silah Fabrikasının bugün itibarıyla 2020 yılı için 148 milyon lira kesinleşmiş siparişi bulunduğunu belirten Akar, görüşmesi devam eden, sözleşmesi yapılacak olanlarla bu rakamın 300 milyon liraya çıkacağını ifade etti.

“TSK personelinin özlük haklarına” ilişkin bir soru üzerine Akar, personelin hayat ve özlük haklarını dünyanın ve Türkiye’nin şartlarına uydurmak için ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşlarla devamlı görüşme halinde olduklarını söyledi.

Akar, emekli olan kıdemli başçavuşların kıdem tazminatı alamaması ve emekli kıdemli binbaşıların sorunlarının gündemlerinde olduğunu, bunları en iyi şekilde çözme gayreti içinde olduklarını dile getirdi.

AR-GE çalışmalarının önemine işaret eden Akar, “Taktik ve teknik ihtiyaçların karşılanmasına yönelik AR-GE projeleri planlanmakta ve yürütülmektedir. Bunlardan bazıları, biyolojik silahlara karşı anti serum, aşı geliştirilmesi, kimyasal silahların tespit ve teşhisine yönelik kimyasal dedektörlerin geliştirilmesi, yapay zeka destekli İHA’lar gibi… Yapay zeka ve siber güvenlik konularında NATO’nun çalışmalarına katılım sağlanmaktadır.” diye konuştu.

Tank-palet fabrikası

Sakarya’daki tank-palet fabrikasının kullanım hakkının devrine yönelik milletvekillerinden gelen sorulara ilişkin Akar, 10 yılı aşkın zamandır yerli ve milli tankın üretilmesi için mücadele verdiklerini belirtti.

İlk aşamada ALTAY Tank Tasarım Prototip Üretimi için OTOKAR A.Ş’nin görevlendirildiğini ve bu kapsamda 5 prototip üretildiğini hatırlatan Akar, bu süreçte Arifiye Tank Palet Fabrikası’nın belirli alanlarının 2012-2015 arasında, OTOKAR Firması’na tahsis edildiğini anlattı. Bu prototiplerin kule ve gövdelerinin fabrikada üretildiğini dile getiren Akar, fabrikanın test alt yapısının da firmaya kullandırıldığını söyledi.

Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından 2018’de ALTAY tankının seri üretim ihalesinin gerçekleştirildiğini anımsatan Akar, “İhaleye katılan üç firmadan en uygun teklifi veren BMC A.Ş ile Savunma Sanayi Başkanlığı arasında tankın seri üretimine ilişkin sözleşme imzalandı. Dolayısıyla tank yapmak için 2000’li yıllardan bu yana devam eden çabamız bu şekilde son aşamaya geldi.” diye konuştu.

Akar, OTOKAR’a tahsisinde olduğu gibi, tankın prototip üretimi aşamasında Tank Palet Fabrikası’nın belirli alanlarının 250 tankın seri üretimi aşamasında da fabrikanın işletme hakkının BMC’ye devrinin gündeme geldiğine işaret ederek, şunları söyledi:

“Burada yapılan işlemin asıl amacı ALTAY tankının en hızlı şekilde TSK’ya kazandırılması için tüm imkanların seferber edilmesidir. Bu kapsamda Tank Palet Fabrikası olarak da anılan 1’inci Ana Bakım Fabrikamız, 20 Aralık 2018 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alındı. Ardından 14 Mayıs 2019 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararı ile fabrikanın mülkiyeti MSB’de kalmak üzere işletmesinin Askeri Fabrika ve Tersane İşletme Anonim Şirketi’ne (ASFAT AŞ) devredilmesi, fabrikada çalışan askeri personel ile memurların ilgili mevzuat çerçevesinde MSB bünyesinde çalışmaya devam etmesi, fabrikada işçi statüsündeki personelin her türlü özlük haklarının korunması kaydıyla ASFAT AŞ’ye devredilmesine karar verildi.”

“Fabrikayla ilgili her türlü denetim yetkisi MSB’ye ait”

Daha sonra yapılan değerlendirme neticesinde, MSB’nin ASFAT AŞ ve BMC arasında imzalanan protokolle fabrikanın mülkiyetinin MSB’de olacağını ve işçilerin bütün özlük haklarının korunduğunu belirten Akar, “İşçilerin kadrolarının ASFAT AŞ’de kalması kaydıyla fabrikanın işletme hakkı 25 yıl süre ile BMC’ye verilmiştir. Ancak fabrikayla ilgili her türlü denetim yetkisi MSB’ye aittir.” ifadelerini kullandı.

Akar, bu protokolle ülke kaynaklarının savunma sanayisinde etkin ve verimli kullanılmasının sağlanması ve fabrikada mevcut atıl kapasitenin en aza indirilmesinin amaçlandığını dile getirerek, şöyle devam etti:

“Fabrika işletme verimliliğinin artırılması, yeni iş/üretim imkanları oluşturulması ve ihracatın artırılması doğrultusunda Milli Savunma Bakanlığı kontrolünde yatırımlar yapılması, özel sektörün iş yapma hızından ve yüksek teknolojiye erişim imkanlarından faydalanılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda MSB’ye herhangi bir ek yük getirmeden BMC, fabrikayı çağın gereklerine uygun şekilde modernize edecek, 25 yıl boyunca fabrikada ihtiyaç duyulacak bütün yenileme yatırımlarını gerçekleştirecek ve kapasite geliştirmeye dönük belirlenecek alanlarda ilk aşamada en az 50 milyon dolar tutarında ilave yatırım yapacak.

Halihazırda fabrikada yürütülen bakım, onarım, palet ve optik üretimi gibi hiçbir faaliyet aksatılmadan ve devlete ilave hiçbir maliyet getirilmeksizin TSK ihtiyaçlarının karşılanmasına devam edilecektir. İşçi personelin her türlü özlük ve toplu sözleşmeden kaynaklı diğer sosyo-ekonomik hakları korunmuştur. Bu sayede fabrikamız özel sektör ve kamu iş birliğiyle çağın gereklerine uygun bir şekilde modernize edilerek TSK’ye hizmet etmeye ve ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlamaya devam edecektir.”

“Her türlü gayreti gösteriyoruz”

Soçi Mutabakatı çerçevesinde İdlib’de gözlem noktalarının, silahtan arındırılmış bölgelerin belirlendiğini, radikal grupların bölgeden çıkarılmasının kararlaştırıldığını hatırlatan Akar, bu radikal grupların istihbarat birimleri ve silahlı kuvvetler personelinin çalışmalarıyla tespit edildiğini aktardı.

Akar, radikal grupların bölgeden çıkması, ağır silahların toplanması, verilen taahhütlere uyum sağlamak için ellerinden gelen her türlü gayreti gösterdiklerini, göstermeye devam ettiklerini vurguladı.

Rusya ile çok sıkı bir iş birliğinin olduğunu belirten Akar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yaptığı görüşme sonrası çok daha rahat bir iletişim düzenine geçildiğini söyledi.

Suriye’de okullar, hastaneler, pazar yerleri ve meskun mahallerin rejim tarafından bombalanmaya devam ettiğini belirten Akar, “6 Mayıs’tan itibaren rejim işin dozunu kaçırdı. Anlaşmayı tamamen yırtarcasına güneyden itibaren ilerlemeye devam etti, kara ve hava saldırılarına başladı. Bu saldırılar sonucunda 48 köyü işgal etti.” dedi.

Bakan Akar, şu ana kadar 600 bin kişinin İdlib’de evini terk ettiğini belirterek, Kızılay’la, AFAD’la insani yadım yaparak yeni bir göç dalgasının oluşmaması için bunların Suriye’de kalmalarını sağlamaya çalıştıklarını kaydetti.

“İyi bir netice çıkacak”

Türkiye’nin S-400 sistemine yönelik kuruluş ve TSK personelinin eğitim çalışmalarına devam edildiğini belirten Akar, Türkiye’ye F-35’lerin 4’ünün fiilen teslim edildiğini, birinin ise yine verilmek üzere garajda bekletildiğini hatırlattı.

Akar, Malatya’da F-35’in konuşlanacağı yerlerin de belirlendiğini anımsatarak, Erdoğan ve Trump görüşmesinin ardından iki ülke arasında bu konuya ilişkin bir heyet kurulmasının kararlaştırıldığını anımsattı.

Bir milletvekilinin, Türkiye’de S-400 ve F-35’lerin beraber çalışıp çalışmayacağına yönelik soru üzerine ise Akar, şu yanıtı verdi:

“F-35 ile S-400 beraber çalışabilir mi? Bunların birbirine olumsuz etkisi nedir? Bunlar önlenebilir mi? Herhangi bir zarar vermeden biz bunu nasıl kullanabiliriz? Bunun üzerine çalışma başladı. Umuyoruz, biliyoruz, bunun sonucunda iyi bir netice çıkacak. Biz bu şu şekilde, bu engeli de aşacağız. Tercih diye bir şey yok. Diyelim ki çalışmadı. Bunun bir formülünü bulacağız. Kafamızda formüller var.”

“Rusya’dan alınan S-400 hava savunma sistemi çalışacak mı?” sorusunun yöneltildiği Akar, “Çalışacak. TSK personelinin eğitim sürecini yaşıyoruz. Bunlar tamamlandığı zaman planlandığımız faaliyet neyse bunu uygulayacağız. Bundan şüpheniz olmasın.” dedi.

Akar, Türkiye’nin hiç olmadığı kadar bağımsız ve egemen bir şekilde kararlarını alıp uyguladığını belitti.

Ay Yıldız Projesi

TSK Siber Savunma Merkezi Projesinin siber güvenlikle ilgili konulara verdikleri önemi gösterdiğini vurgulayan Akar, “Bir ay önce bizim bazı bilgisayar merkezlerimize, web sayfalarımıza yurt dışından siber saldırı oldu. Bunların yeri tespit edildi, bunlara karşı önlem alındı. Son derece başarılı karşı konuldu ve hiçbir zarar olmadan bu iş atlatıldı. Bu konularda da ciddi mesafe kat ettiğimizi dikkatlerinize sunuyorum” diye konuştu.

Savunma sanayideki yerlilik ve millilik oranlarına ilişkin bilgi veren Akar, Türkiye’nin bu konularda önemli mesafe kat ettiğini söyledi.

“Şu anda çok şükür Türkiye Cumhuriyeti Devleti İHA ve SİHA’ları ihraç edebilecek duruma geldi” diyen Akar, bunun çok önemli olduğunu, geçmişte parası verilmesine rağmen müttefik ülkelerden SİHA alınamadığı dönemlerin yaşandığını hatırlattı.

Fiziki Güvenlik Sistemi konusunda ciddi mesafe kat edildiğini, İran, Suriye sınırlarında kısa bir mesafenin kaldığını belirten Akar, Milli Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı ve Kuvvet Komutanlıklarının Etimesgut’ta bir araya geleceği Ay Yıldız Projesi’ne ilişkin de çalışmaların devam ettiğini söyledi.

Görüşmelerin ardından, Milli Savunma Bakanlığının 2020 yılı bütçesi komisyonda kabul edildi.

Paylaş