Tabipleri Birliği: Uyuz hastalığında artış yaşanıyor

4
Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği
reklam alani

Views: 0

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği, ülkede son dönemde artış gösterdiğini belirttiği uyuz hastalığı ile ilgili halkı bilgilendirdi.

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTTB) uyuz hastalığının son dönemde artış gösterdiğini açıkladı.

Uyuzun, insan gözüyle fark edilemeyen bir parazitin neden olduğu çok kaşıntılı ve bulaşıcı bir deri hastalığı olduğuna dikkat çeken KTTB Yönetim Kurulu üyesi Şenol Beydola “Kişiden kişiye, aynı yatakta yatma ve ortak giysilerin kullanılması gibi 15- 20 dakika süren yakın temasla bulaşır. Sadece tokalaşma ile bulaşması kolay değildir. Okul, kışla, huzurevi gibi toplu olan alanlarda, bağışıklık sistemi zayıf olanlarda, çocuk ve yaşlılarda bulaşma daha kolaydır” bilgisini paylaştı.

Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre uyuz hastalığının dünya çapında yaklaşık 200 milyon insanı etkilediğini, tüm dünyada görülebildiğini ancak sıcak, tropikal ve nüfus yoğunluğu fazla olan ülkelerde daha sık görüldüğünü kaydetti.

Uyuzun, insan gözüyle fark edilemeyen bir parazitin neden olduğu çok kaşıntılı ve bulaşıcı bir deri hastalığı olduğuna dikkat çeken Beydola, “Kişiden kişiye, aynı yatakta yatma ve ortak giysilerin kullanılması gibi 15- 20 dakika süren yakın temasla bulaşır. Sadece tokalaşma ile bulaşması kolay değildir. Okul, kışla, huzurevi gibi toplu olan alanlarda, bağışıklık sistemi zayıf olanlarda, çocuk ve yaşlılarda bulaşma daha kolaydır” bilgisini paylaştı.

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ

Parazit kişiye geçtikten 4-6 hafta sonra ortaya çıkan, özellikle geceleri ve sıcakta artan kaşıntının, hastalığın en önemli belirtisi olduğunu ifade eden Beydola, kaşıntının en çok el parmak araları, el bileğinin iç yüzü, koltuk altları gibi derinin daha ince olduğu bölgelerde şiddetli olduğuna dikkat çekti.

Kadınlarda meme uçları ve çevresi, erkeklerde genital bölge kaşıntılarının çok tipik olduğunu vurgulayan Beydola, erişkinlerde avuç içi ve ayak tabanları, yüz ve boyun bölgesi genellikle tutulmazken, bebeklerde ve çocuklarda bu alanlarda da kaşıntı ve hastalığa ait deri bulguları görüldüğüne işaret etti.

Hastalığa ait en belirgin cilt lezyonu, en sık parmaklar arasında gözlenen, parazitin içinde yaşadığı beyaz renkli, 1-10 mm uzunluğundaki tünel olarak adlandırılan yapılar olduğunu belirten Beydola, bunun dışında deride kaşınmaya bağlı kaşıntı izleri, küçük kabarcıklar ve kepekli-kabuklu lezyonlar görülebildiğini kaydetti.

NE ZAMAN DOKTORA BAŞVURULMALI?

Yeni başlayan, özellikle gece artış gösteren, sıcak ortamlarda tetiklenen kaşıntı durumlarında ve uyuz tanısı almış kişilerle temas öyküsü varsa deri ve zührevi hastalıkları uzmanlarına başvurulmasının uygun olacağını belirten Beydola, tedavi yöntemlerini de şöyle sıraladı:

“Uyuz vücuda uygulanan krem ve losyonlar ile tedavi edilmektedir. Tedavi 1 hafta arayla 2 doz şeklinde uygulanır. 2. doz sonrası tedavi tamamlanmış sayılır.

Vücuda sürülerek uygulanacak olan tedavinin tüm vücut yüzeyine herhangi bir boş alan bırakmaksızın uygulanmasına dikkat edilmelidir.

Son 1 hafta içinde kullanılmış tüm kıyafet, çamaşır ve nevresim takımlarının en az 60 derecede yıkanması ve ütülenmesi gereklidir.

Yıkanamayacak eşyaların ağzı bağlı olan poşet içerisinde 3-4 gün saklanması yeterli olacaktır. Uyuz akarlarının insan vücudu dışında 3-4 günden fazla yaşayamadığı bilinmelidir.

Tedavi başarısını etkileyen en önemli faktör, aynı yaşam ortamını paylaşan tüm aile bireylerinin, o anda aktif şikayeti olmasa bile aynı anda tedavi edilmesidir.

Başarılı bir tedavi sonrasında dahi kaşıntı ve hastalık bulgularının 2-6 hafta kadar devam edebileceği unutulmamalıdır.”

HASTALIKTAN KORUNMA YOLLARI

Uyuzdan direkt korunmanın tek yolunun hastalık bulaşmış kişilerle yakın temas etmemek ve ortak giysi veya yatak gibi eşyalar kullanmaktan kaçınmak olduğunu vurgulayan Beydola, “Uyuz bulaşını engelleyecek en önemli adım, bulaşan kişiyle yaşayan aile bireylerinin tedavi olmasıdır” dedi.

Beydola, okullarda herhangi bir öğrencide uyuz tespit edilmesi durumunda ise, kişiye yakın fiziksel teması olan herkesin şikayeti olsun veya olmasın hemen tedavi edilmesi gerektiğini, tedaviyi aldıktan bir gün sonra çocukların okullarında eğitimlerine devam edebileceğini, pestisit spreyleri ile çevresel ilaçlamanın gereksiz olduğunu ve önerilmediğini ifade etti.

Paylaş