Views: 0
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, “Değil Yunanistan kim olursa olsun, Türkiye ne bir karış toprağını ne de denizindeki bir damla suyunu, hele hele gelecek nesillerin hakkını hiç kimseye vermez. Bedeli ne olursa olsun.” dedi.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, CNN Türk canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Yeni bütçeyi sunduklarını belirten ve hayırlı olmasını dileyen Oktay, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin bir soru üzerine, yeni sistemle hızlı karar alındığını, sistemin sürekli değerlendirmeyi ve dinamik olarak da yeni durumlara karşı kararları geliştirmeyi beraberinde getirdiğini söyledi.
Oktay, yeni sisteme geçildikten sonra ortaya çıkan bazı aksaklıkların giderilmesi için kapsamlı bir çalışma yaptıklarının hatırlatılması üzerine, “Dinamik bir süreç olduğu için bu hep devam edecek zaten 50 yıl sonra da devam edecek, 100 yıl sonra da devam edecek. Dolayısıyla ‘buna dönüştü yeni bir sisteme geçildi, 2 yıl içerisinde muhteşem, mükemmel bir yapı var’ dediğimizde aslında ülke olarak kendi gelişmemizin önünü kapatmış oluruz. Böyle bir dünya yok, bütün dünya değişiyor. Değişim de dinamizmi beraberinde getiriyor, dolayısıyla bu sistem de gelişecek, sürekli gelişerek devam edecek yani kendi olgunlaşmasını yakalayacak.” değerlendirmesinde bulundu.
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmalar hatırlatılarak, “Bugün için baktığınızda Azerbaycan’ın iyi bir durumda olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusu üzerine Oktay, iki ülkenin 1992 yılındaki durumu ile şu andaki durumlarının karşılaştırılması gerektiğini ifade etti.
Oktay, “Kendi vatandaşının, kendi ülkesinin, kendi şehirlerinin refahına ve kalkınmasına odaklanan bir Azerbaycan, diğer tarafta böyle düşmanlıklara odaklanan ve yani böyle ‘yok Azerbaycan, yok Türkiye’ ama özellikle de baktığınızda ortak paydada bir Türk düşmanlığı paydasından giden, içeride kalkınmaktan ziyade iç politikadaki sorunlarını da çoğu zaman Yunanistan’da olduğu gibi bir Türk düşmanlığı bir Türk korkusu boyutuyla örtbas etmeye çalışan bir Ermenistan.” dedi.
Bir önceki Ermenistan Başbakanının “Dağlık Karabağ tarafındaki toprakların genişletilmesini biz başardık, biz aldık, Ağrı, Türkiye tarafı da artık size düşüyor, gelecek nesillere düşüyor.” ifadelerini aktaran Oktay, “Böyle bir devlet politikası olur mu, böyle bir komşuluk ilişkisi olur mu? Bu zihniyette yetişen gençlerin, bu zihniyette çalışan devlet kurumlarının, bu zihniyette yetişmeye çalışan ordudaki, sözde ordusundaki yapılardan ortaya bir devlet çıkar mı? Ortaya nasıl bir devlet çıkıyor? İşte bugünkü gibi güya savaş ortamındaki onu da kendisi oluşturuyor, savaş ortamında sivillerin üzerine roket fırlatacak kadar korkak, alçak, kalleşçe, bu ifadeleri kullanmak istemem ama yani bize yakışmıyor bu ifadeler ama tam da şu anda Ermenistan’ın, devlet de demek istemiyorum bir terör devleti, işgalci devletin tutumunu yansıtır bir durum.” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye tereddüt etmez”
Türkiye olarak ilk andan itibaren her şeyi net olarak ifade ettiklerini vurgulayan Oktay, “Azerbaycan haklıdır davasında, kendi topraklarını savunmaktadır, Ermenistan işgalcidir ve işgalci bulunduğu, işgal ettiği topraklardan çekilmek zorundadır. Bu 7 rayonu da kastediyoruz burada, Dağlık Karabağ’ı da kastediyoruz. Azerbaycan daha iyi durumdadır bugün, zaten haklılığını da çatışmalarda zaten göstermiş durumda.” dedi.
Azerbaycan’ın 100’ün üzerinde yerleşim yerini de işgalcilerden kurtarmış durumda olduğunu söyleyen Oktay, “Ümit ediyoruz ki tamamını kurtarır ve Türkiye olarak da biz sonuna kadar Azerbaycan’ın istediği şekilde yanında olacağımızı ifade ediyoruz.” açıklamasını yaptı.
Azerbaycan’dan asker talebi olması halinde Türkiye’nin bunu karşılayıp karşılamayacağına ilişkin bir soru üzerine Oktay, “Cumhurbaşkanımız bunu ilk günden açık bir şekilde ifade etti. Azerbaycan ve Türkiye arasında askeri anlaşmalar mevcuttur, askeri iş birliği anlaşmaları mevcuttur. Eğer ki beklemediğimiz bir gelişme yaşanırsa Ermenistan tarafından ve böyle bir davet gelirse Türkiye tereddüt etmez, Cumhurbaşkanımız hiç tereddüt etmez.” diye konuştu.
Fuat Oktay, “Sahada durum ne şu anda?” sorusu üzerine, “Sahada durum iyi.” karşılığını vererek, ilerlemenin devam ettiğini bildirdi.
“Sivillere saldıran terör devleti”
Ateşkes kararlarının alındığının hatırlatılması üzerine Oktay, “Hem şikayet eden hem de daha ateşkesin imzası kurumadan sivillere saldıran terör devleti var. Bu da işin anlaşılmaz tarafı zaten.” ifadelerini kullandı.
Özellikle askeri anlamda çok ciddi başarılar elde edildiğini, askeri mühimmat ve askeri zaiyat anlamında da çok ciddi bir zayiat verdirildiğini söyleyen Oktay, “Zaten Ermenistan ekonomisinin de ve kurumsal anlamda ordusunun da buna uzun süre dayanma şansı mümkün değil. Tek şartla bu gidebilir, dışarıdan illegal boyutta destekler geliyorsa, silah geliyorsa veya farklı şekilde insan kaynağı geliyorsa.” dedi.
Oktay, “Bekliyor musunuz?” ifadesi üzerine, “Bekliyoruz değil, geldiğini biliyoruz. Zaten geldiğini görüyoruz, mühimmat olarak geldiğini görüyoruz.” karşılığını verdi.
Bu olayın yeni olmadığını belirten Oktay, “Biz bir şeyi söylüyorsak mutlaka kanıtlarıyla söyleriz. Yani sadece laf olsun diye bir şeyi kesinlikle biz söylemeyiz. Elimizde belgeleri vardır.” diye konuştu.
“Macron’u ciddiye almaya gerek yok”
Ermenistan ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un benzer suçlamayı Türkiye için yaptığının hatırlatılması üzerine ise Oktay, şunları söyledi:
“Macron boş kaldıkça Türkiye üzerinden kendi tanıtımını yapmaya çalışıyor. Macron’u kimse ciddiye almadığı için AB’de de dünyada işte bir lidercilik oynamaya, çalışıyor, kendisini farklı bir konuma yerleştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla Macron’u ciddiye almaya gerek yok ne söylediğiyle alakalı, hele hele Türkiye ile ilgili ne söylediğiyle alakalı. Türkiye’nin herhangi birisine ihtiyacı yok bunun için, bir başkasını götürmeye, göndermesine ihtiyacı yok. Türkiye ile Azerbaycan arasında zaten askeri iş birliği anlaşması vardır, ihtiyaç olur, Azerbaycan’ın böyle bir daveti olursa zaten bunu açıktan yapar Türkiye. Bununla ilgili net kararımız da zaten Cumhurbaşkanımız çok net bir şekilde ilk günden ifade etmiştir. Dolaylı yönlere gitmesine gerek yok Türkiye’nin, buna ihtiyacı da yok. Azerbaycan’ın da buna ihtiyacı yok.”
Ermenistan’ın konumuna bakıldığında haritanın stratejik anlamda nasıl çizildiğinin görüleceğine işaret eden Oktay, bunun, Türkiye’nin Türk dünyası ile fiziki bağını koparmakla alakalı olduğunu belirtti.
Türkiye’nin bölgeyle ilişkisini sürdürdüğünü Gence-Tovuz-Gürcistan üzerinden doğal gaz boru hattı, petrol boru hattı ve demiryolu hattı inşa edildiğini hatırlatan Oktay, “Derdimiz iki bölgenin de hem iletişimini sağlamak hem de gelişmeye katkı vermek. Ekonomik gelişme barışa katkıdır. Refah arttıkça barış gelir.” dedi.
Saldırıların Tovuz ve Gence üzerine yoğunlaştığını anlatan Oktay, “Ermenistan şunu söylüyor, ‘ben geçmişte Karabağ ile başladım Dağlık Karabağ’la, bir sesini çıkaran olmadı. Avrupa’dan ve dünyanın birçok yerinden Ermenileri taşıdım buraya, Müslüman nüfusu, Türk nüfusu sürdüm.’ 1,5 milyona yakın mülteci var orada. Bugün Suriye’deki mültecileri konuşuyoruz, oradaki mültecileri hiç kimse konuşuyor mu? Evinden, yurdundan edilmiş 1,5 milyon mülteciden bahsediyoruz, Azerbaycan’ın kendi içinde.” açıklamalarında bulundu.
“Çözümsüzlükten kendi lehlerine bir çözüm çıkaracaklardı”
Minsk grubunun soruna çözüm bulmasının amaçlandığını hatırlatan Oktay, “Ne yaptı bu eş başkanlar, Minsk grubu ne yaptı? 28 yılda çözüm bulmamakla ilgili elinden gelen her şeyi yaptı. Aslında çözüm neydi onlar için? Çözüm çözümsüzlüğün ta kendisiydi. Ermenistan’ın da arzu ettiği buydu zaten. Bu süreç ne kadar uzarsa, ne kadar zamana yayılırsa aslında çözümsüzlükten kendi lehlerine bir çözüm çıkaracaklardı.” dedi.
Ermenistan’ın 30 yıldır yeni yerleşim yerleri oluşturduğunu söyleyen Oktay, “Azerbaycan diyor ki ‘bir dakika kardeşim 30 yıldır ben sizi bekledim, sizden bir şey yok ve hepiniz de şu anda hem çözümsüzlük üzerine hem de Ermenistan’ın her türlü zulmüne ve işgaline alkış tutar konumdasınız, ben gereğini yapacağım, kendi göbeğimi kendim keseceğim’ diyor ve şu anda da onu yapıyor ve başarıyla da yapıyor.” ifadelerini kullandı.
“Sizce Rusya, Ermenistan taraftarı mı?” sorusu üzerine ise Oktay, “Resmi açıklamalar var, bir de sahadaki fiili durum var. Resmi açıklamalara baktığımızda Rusya ‘ben her iki ülkenin dışişleri bakanlarıyla da devlet başkanlarıyla da görüşürüm, dolayısıyla zaten eski Sovyetler’den kalma da bir iş birliğimiz de bir yakınlığımız da var, dolayısıyla bu sorunu çözebiliriz’ şeklinde bir deneme yaptı olmadı.” dedi.
Fiili duruma bakıldığında ortada tarafsız bir yapının görülmediğine dikkati çeken Oktay, “Minsk eş başkanlarından ciddi bir gayretin gelmemesi, daimi üyelere, yani bu eş başkanların çalışıyor olmaları ve daimi üyelere de belirli aralıklarla raporlar ve çözüm önerileri ile birlikte gelmeleri gerekiyordu, gelen hiçbir şey yok 28 yılda.” ifadelerini kullandı.
“Rusya’nın sahada Ermenistan’ın yanında bir tutum almayacağını ümit ediyoruz”
Rusya’nın belli bir noktadan sonra Azerbaycan’ın karşısında, Ermenistan’ın yanında yer alacağını düşünüp düşünmediğinin sorulması üzerine Oktay, olayın o boyutlara gelmemesini ümit ettiklerini bildirdi. Türkiye’nin Rusya ile birçok alanda yakından çalıştığını, iki ülkenin liderleri arasında çok yakın iş birliği olduğunu ifade eden Oktay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in her şartta 7-24 görüşebildikleri bir açık kanal bulunduğunu belirtti.
Rusya’nın, anlaşamadığı birçok sorun alanı olmasına karşın Türkiye’nin, en sağlıklı diyalog kurduğu ve birlikte çalıştığı ülkelerden biri olduğunun altını çizen Oktay, “Türkiye olarak zaten başardığımız konulardan birisi bu. Biz konuları birbirinden ayırmayı başardık. Yani bir ülkeyle sorunlarımız olabilir ama birlikte çalışabileceğimiz alanlarımız da olabilir. Rusya’yla da sorunlarımız var ama birlikte çalışacağımız alanlar da var.” diye konuştu.
“Rusya’nın sahada aktif bir şekilde Ermenistan’ın yanında, Azerbaycan’ın karşısında bir tutum almayacağını mı umut ediyorsunuz?” sözü üzerine Oktay, bunu tüm üçüncü taraflar için ümit ettiklerini vurgulayarak, “Çünkü farklı bir gelişme olursa Türkiye net tavrını önceden ilan etmiştir.” dedi.
KKTC seçimleri
KKTC seçimlerinin sorulması üzerine Oktay, Kıbrıs Türk halkının da kendi iradesiyle kendi kararını verdiğini söyledi.
“Eski KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın seçimleri kaybetmesinin ardından Ersin Tatar’ın Türkiye’nin desteğiyle seçimleri kazandığını” ifade ettiğinin belirtilmesi üzerine Oktay, “Bunlar hep olur, biliyorsunuz. Şunu özellikle ifade etmek istiyorum, KKTC, Türkiye’nin tanıdığı bir devlettir. Kıbrıs Türkü bizim öz kardeşimizdir. İki ayrı devlet, ama kendi öz kardeşimizdir. Böyle hani uzaktan akraba falan da değil.” diye konuştu.
Kıbrıs’a sadece seçimler özelinde bakılmaması gerektiğini kaydeden Oktay, Rum tarafının, Kıbrıs Türkü’nün siyasi eşitliğini ve adadaki haklarını kabul etmediğini, kaynaklarını paylaşmak istemediğini ve haksız bir şekilde AB’ye üye yapıldığını ifade etti.
Türkiye’nin, Kıbrıs’ta federasyon konusunda her türlü çözümü gösterdiğini kaydeden Oktay, ancak çözümün gerçekleşmediğini anlattı. Oktay şöyle konuştu:
“Artık bu çözümsüzlükle gitmek istemiyoruz. Dolayısıyla federasyonun çözüm olmadığını gördük. Crans Montana görüşmeleri vardı 2017’de. Orada masayı deviren bunlardır, ‘İstemiyoruz’ diyen. Sonrasında konfederasyon, sonrasında gevşek federasyon gibi birçok şeylerle… Karşısında da artık federasyon olayıyla biz ikinci bir 50 yılı kaybedemeyiz, biz artık egemenlik temeline dayalı iki devleti konuşabiliriz. Gerçekçi anlamda ayaklarımızı yere basmamız lazım. Son seçimde Kıbrıs Türkü, ‘Ben egemenlik temeline dayalı, Kıbrıs Türkü’nün siyasi eşitliğini ve adadaki haklarını savunacak iki toplumlu, iki egemen devletli bir çözüme bakabilirim.’ dedi. Çoğunluk bunu dedi.”
Türkiye’nin her yıl KKTC ile bir protokol yaptığını ve KKTC için bir bütçe ayırdığını anlatan Oktay, sosyal anlamdakiler de dahil olmak üzere bu yardımların sürekli devam ettiğini belirtti. “Seçim vardı, seçim yoktu, seçim olacaktı, bunlar Türkiye’nin gündemi değildir. ‘Türkiye karışıyor’ denen olay bu devam eden yapıdır” diyen Oktay, şunları söyledi:
“Karışmanın nereden geldiğini söyleyeyim. Uzaktan yakından KKTC’yi ve Kıbrıs Türkü’nü tanımayan AB, seçim döneminde Kuzey Kıbrıs’a ekonomik yardım çıkarıyor. Nereye geliyor bu yardımlar? ‘Sivil toplum örgütü üyeleri üzerinden bu yardımı yaparım’ diyor. Sivil toplum örgütü üyeleri kim? Tamamen seçimi etkilemeye dönük, kendi kurdukları… Pompeo’yu gördünüz. Öncesinde Kıbrıs’a geldi mi? Ne zaman geldi o Kıbrıs’a. O da karışmıyor. BM Genel Sekreteri Guterres… Kıbrıs ile düzenli görüşmeler yapılır, yıllık değerlendirme toplantıları yapılır. Geneldeki teamül şudur: Seçim varsa, tam seçimlerden bir hafta öncesine geliyor, bu genelde ertelenir. Seçilecek cumhurbaşkanı her kim ise, aynı cumhurbaşkanı da seçilebilir, daha güçlü biçimde temsilini yapar. Çünkü öncesi, seçime karışmaktır. Türkiye olarak ve Dışişleri üzerinden de ısrarla üzerine gitmemize rağmen, seçimden önce hem defalarca açıklama yapılmıştır hem de bu görüşme yapılmıştır. Bu, dolaylı seçime karışmak değildir de nedir? Fransa’nın temsilcisi bakıyorsunuz, Kıbrıs’ta. Ve de Türk tarafını, şimdiki seçilmişi değil de ‘Karışılıyor’ diyen Cumhurbaşkanı’nı ziyaret ediyor. Eğer ki ‘Seçime karışılıyor’ diye feveran olacaksa bunlara bakmak gerekiyor. BM’ye, AB’ye… Bunun içinde Fransa ne yazık ki gene başı çeken gruplardan.”
Türkiye’nin, içme suyundan Kovid-19 ile mücadeleye kadar KKTC’ye her türlü desteği verdiğine ilişkin örnekler aktaran Oktay, “2019’da da böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak. Buna rağmen benim bir defa açıklama yaptığımı gördünüz mü? Buna rağmen Türkiye’nin karıştığı ifade edildi.” diye konuştu.
Doğu Akdeniz konusu
Oktay, “Doğu Akdeniz’de durum nedir? Bizim gemimiz nerede şu anda?” soruları üzerine, “Doğu Akdeniz’de lokasyona takılmamak gerektiğini” söyledi.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz konusunda, “Bizim bir kıta sahanlığımız var. Kendi bulunduğumuz alanda araştırmamızı yaparız. Karadeniz’de nasıl yapıyorsak, burada da yaparız” dediğini ifade eden Oktay, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin kıta sahanlığında istediği yerde araştırma yapacağını, bunun için de kimsenin iznine veya onayına ihtiyacı olmadığını vurguladı.
Türkiye’nin kıta sahanlığına ve Yunanistan’ın Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’deki iddialarına ilişkin bazı haritaları gösteren Oktay, Türkiye’nin araştırmalarına devam edeceğini, aldığı ruhsatlar çerçevesinde KKTC’nin de hem sismik hem de sondaj araştırmalarını sürdüreceğini belirtti.
Yunanistan’ın tezlerinin kabul edilmesi halinde Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki deniz sınırlarının nasıl olacağına ilişkin haritayı gösteren Oktay, “Uluslararası hukuku da bir tarafa bırakın, adam Allah’tan korkar. Vicdanı olan sorgular şunu” ifadelerini kullandı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye anakaraya hapsetmek isteniyor. Yeni bir Sevr ilan edilmek isteniyor. Biz bu Sevr’i yırtıyoruz” dediği konunun bu olduğunu belirtti.
Haritaları göstererek, Yunanistan’ın tezlerinin, üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye’den bir ticari geminin açık denizlere hareket edememesi anlamına geldiğini ifade eden Oktay, “Şimdi Kıbrıs meselesini anlayabiliyor musunuz? Kıbrıs’ın niye bu kadar önemli olduğunu anlayabiliyor musunuz? Fransa için, AB için, başkaları için Kıbrıs’ın ne demek olduğunu ve bizim için Kıbrıs’ın ne demek olduğunu anlayabiliyor musunuz?” diye sordu.
“Kendi hakkımız olan çalışmaları yapıyoruz”
Anakaraların kıta sahanlığı bulunduğunu, adaların ve hele hele adacıkların kıta sahanlığının söz konusu olamayacağını belirten Oktay, şunları söyledi:
“Değil Yunanistan, kim olursa olsun, Türkiye ne bir karış toprağını ne de denizindeki bir damla suyunu, hele hele gelecek nesillerin hakkını hiç kimseye ama hiç kimseye vermez. Bedeli ne olursa olsun. Bu kadar net söylüyoruz. Hiç Türkiye olarak bizim, bugüne kadar, Yunanistan geçmişte yaptı, 2011’den sonra da yaptı, sismik ve sondaj çalışmaları veya Amerika’nın yaptığı sondajlar, Fransa’nın, İtalya’nın, Rusya’nın, hiç bizim çıkıp da herhangi birisine ‘Niye burada sismik çalışma yapıyorsunuz, niye sondaj çalışması yapıyorsunuz?’ dediğimizi duydunuz mu? Böyle bir şey var mı? Biz kendi kıta sahanlığımızda yapınca bütün dünya dönüyor, ne bilmem ne kapılarına dayanmadığımız kalıyor, ne bilmem nerelere gitmediğimiz kalıyor. Bizim bir şey yaptığımız yok. Biz, kendi toprağımızda ve kendi mavi vatanımızda sadece kendi hakkımız olan çalışmaları yapıyoruz. Nasıl ki biz kimseye karışmıyoruz, kimsenin de bize karışmasına müsaade etmeyiz. Bunu söylüyoruz.”
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) tedbirleri kapsamında “Türkiye’de yeni yasakların gündemde olduğu” iddialarının sorulması üzerine Oktay, salgınla mücadelenin yasaklar, serbestlikler değil, il il, ilçe ilçe günlük veriler üzerinden yapılan detaylı analizlerle sürdürüldüğünü vurguladı.
“Bizim genel yaklaşımımız olabildiğince normal şartlar altında bunu götürüyor olabilmek.” diyen Oktay, sadece Kovid-19’un en tepe etkisinin olduğu mart, nisan aylarında hafta sonunu kapsayan sokağa çıkma kısıtlamalarının uygulandığını anımsattı.
Salgınla mücadelenin temelinde TaMaM olarak adlandırılan “temizlik, maske ve mesafe” kuralının bulunduğuna işaret eden Oktay, “İlave tedbirler gerekirse her zaman düşünülebilecek şeyler ama şu anda böyle bir şey gündemimizde yok. Vardır, yoktur anlamında Kovid-19’la mücadelemizi bu çerçevede yürütmüyoruz. Her kabinede mutlak o veriler gelir, önceden analizleri yapılmıştır, kabinede tekrar değerlendirilir ve o çerçevede alınması gereken tamamen veriye dayalı kararlarla gidiyoruz. Kesinlikle popülist yaklaşımlarla gitmeyiz. Cumhurbaşkanımızın tarzı da asla bu değildir.” diye konuştu.
Vaka sayılarında yoğunlaşma olup olmadığına ilişkin soru üzerine Oktay, bölgesel yoğunlaşmaların yaşandığını söyledi. Ankara’da vaka artışının görüldüğünü sonra azaldığını, şimdi İstanbul’da bir artışın başladığını dile getiren Oktay, bunun doğrudan temizlik, maske ve mesafe kuralına uyup uymamak ve düğün, cenaze törenleri gibi toplu etkileşimlerle ilgili olduğunu ifade etti.
Oktay, koronavirüsle mücadelede bireysel alınacak tedbirlerin vaka sayısını azaltmadaki önemine dikkati çekti.
“Kurumlarımızla da vatandaşımızla da siyaseten de gerekli tepki verilmiştir”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Anayasa Mahkemesi (AYM) Üyesi Engin Yıldırım’ın “Işıklar yanıyor” paylaşımıyla ilgili soru üzerine, Türk milletinin geçmişinde acı tecrübeler olan bir millet olduğunu ifade etti.
15 Temmuz darbe girişiminin yakın tarihte yaşandığına dikkati çeken Oktay, yaşanan bu tecrübelerin vesayet rejimlerini, ortamlarını hatırlatabilecek her söyleme karşı son derece dikkatli olunması gerektiğini gösterdiğini vurguladı.
Oktay, “Bazı kavramlar vardır ki ne anlama geldiğini bırakın o seviyelere gelmiş arkadaşların bilip bilmemesini, ilkokuldaki, ortaokuldaki çocuklar bile bilir. ‘Bilmem nerenin ışıkları yanıyor’ dediğinizde bu artık Türkiye’nin, hele hele yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin kabul edebileceği veya bu anlamda tolerans gösterebileceği bir yaklaşım değildir. Dolayısıyla buradaki hassasiyet haklı bir hassasiyettir. Kurumlarımızla da vatandaşımızla da siyaseten de gerekli tepki verilmiştir. Bu sadece ‘geçerken baktım ışıklar da yanıyordu dedim, pardon yanlış anlaşıldı’ deyip, o seviyede geçilebilecek bir konu değildir.” değerlendirmesini yaptı.
“İstifasını bekliyor musunuz?” sorusuna karşılık Oktay, bunun AYM’nin kendi içindeki değerlendirmeleri olduğunu vurguladı.
Oktay, “Bu şık bir tartışma değildi. Böyle bir söylemin Türkiye’deki Anayasal rejimin, Anayasanın, kanunların, hukuk devleti olmanın gereğinin garantisi olması gereken bir yapıdan çıkıyor olması en üzüntü verici tarafı oldu. Ümit ediyoruz ki gerçekten bunu demek istememiştir ama herkes burada dikkatli olmak zorunda.” diye konuştu.
AYM’nin güvenlik soruşturmasına ilişkin düzenlemeyi iptal kararı
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde üç erkin olabildiğince birbirinden bağımsız bir yapısının bulunduğuna işaret ederek, kanunların çıkarılma sürecinde önce ihtiyaçların çalışıldığını ama bu çalışmanın kesin olarak Meclis’ten geçeceği anlamına gelmediğini anlattı.
AYM’nin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına ilişkin düzenlemeyi iptal kararına yönelik değerlendirmelerde bulunan Oktay, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) her alana kadar girmesinin yaşattığı sıkıntılar ve özellikle 15 Temmuz sonrasında kamuya alınacak her personelle ilgili liyakat, yerli ve milli olması ile ilgili konularda ciddi hassas olunması gerektiğini ifade etti.
Oktay, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bununla ilgili bütün kanunlar birden bire Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Anlatmaya çalıştık, ‘bu bizim ihtiyacımız.’ Sonrasında yeniden düzenlemeyle getirmeye çalışıyoruz ama öyle bir noktaya geliyor ki bu çalışmalar, izah etmekte zorlanıyoruz. Üç erk birbirinden bağımsız olmakla birlikte aslında aynı zamanda da birbirinin ihtiyacını anlamak ve Türk milletinin, devletin bekasıyla, geleceğiyle ilgili de ortak bir paydada. Aynı geminin içerisindeyiz, başka bir ülkenin çıkarlarını düşünmüyoruz. Aslında bağımsız denen erkler, birbirlerini de çok iyi anlamak ve iletişim kanalları çok daha iyi olmak durumunda. Biz burada yürütme olarak da elimizden gelen her türlü gayreti sarf ediyoruz ve çıkardığımız her türlü kararnameler zaten Anayasa Mahkemesinin denetimine açıktır. Ama bazı konularda Anayasa Mahkemesi çok hassas davranıp da ihtiyaçların dışında farklı kararlar almaya başladığında zafiyet oluşmaya başlıyor. Bir güvenlik soruşturmasının yapılabilmesiyle alakalı bu kadar zor olmamalı.”
Oktay, tarafların iletişiminin daha güçlü olması, birbirini anlamanın önemine vurgu yaparak, “Yani restleşmeyle, ışıkların yakılıp kapanmasıyla. Türkiye o günleri geride bıraktı.” dedi. Türkiye’ye karşı her türlü hainliği yapmış bir örgüt olan FETÖ’nün bir elemanının kamuda çalıştırılmasının söz konusu olmayacağını vurgulayan Oktay, “Bununla ilgili yeni alımlarda güvenlik soruşturması yapmak zorundayız ki burada bile risk var. Ama hiç yapmazsınız tespit etme şansınız yok.” ifadelerini kullandı.
“O dönem geride kaldı”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, AYM’nin Enis Berberoğlu hakkındaki kararı ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin yeniden yargılama talebini reddetmesine ilişkin değerlendirmelerinin sorulması üzerine, her iki kurumun da kendi yetkileri içinde karar aldığını ve kendi aralarında zaten bir çözüme ulaşacaklarını aktardı.
Oktay, “Bu çözüme ulaşmanın yolu o mesaj değildir. Yargı kendi içinde konuşamayacaksa, kendi içinde farklı düşündüğü konularda ortak bir noktaya ulaşamayacaksa, hukuk sistemi içerisinde yargı farklı vesayet terimlerini kullanmayı düşünecekse kusura bakmasınlar o dönem geride kaldı. Bizim söylediğimiz, kararlılığımız bu.” değerlendirmesini yaptı.
“Böyle bir sistemin çok uzun vadede ayakta kalma şansı yok”
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de attığı adımlara yönelik Avrupa Birliği’nin (AB) tavrına ilişkin değerlendirmesi sorulan Oktay, AB’nin yapısında Brexit’le birlikte başlayan ciddi çatırdamalara işaret etti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Oktay, şunları kaydetti:
“Ekonomik anlamda birliktelikle başlayan, sonrasında siyasi birlikteliğe doğru yol alan ve belirli değerler üzerinden giden bir yapı birden bire daha değerler ve özellikle din anlayışı boyutunda daha ırkçı bir yapıya doğru gitti. Ötekileştiren bir yapıya doğru gitti. Halbuki demokratik değerlerden, demokrasilerden, çok seslilikten bahseden değerler bütünü birden bire tek sesliliğe dönüştü. Bu yapı yine kendi içerisinde çok hantal olması sebebiyle de üye ülkeler bazında bahsediyorum, daha küçük ülkelerin neredeyse tutsak ettiği yapılara dönüştü. Belirli değer yargıları üzerine oluşturulmuş bir sistemin bu şekilde gittiğinde uzun vadede ayakta kalma şansı asla yoktur. Hristiyan kulübüne dönüşen bir yapıya girdiği andan itibaren ve sadece futbol takımı tutar gibi ‘bendense haklıdır. Onun penceresinden bakmak zorundayım’ diye gittiğinde o zaman adaleti dağıtma, haklının yanında olma şansı yok. Böyle bir sistemin çok uzun vadede ayakta kalma şansı da yok. Belli bir süre sonra zaten kendi içinde kargaşalar da başlar ki başlamış durumda da zaten.”
Oktay, AB’nin “Yunanistan haksız ama AB üyesi, biz onun yanındayız” yaklaşımında olduğunu vurgulayarak, AB’ye bakıldığında kimsenin Meis Adası’yla ilgili Yunanistan’ın haklı olduğunu söylemediğini, açıkça da ifade edilmediğini dile getirdi.
“Kapalı kapılar ardında size haklısınız diyorlar mı?” sorusuna karşılık Oktay, “Tabii ki diyorlar. Cumhurbaşkanımız da çok net bir şekilde, her görüşmesinde tüm liderlere, sadece Meis Adası ile ilgili her türlü konuda, haritalarla, görsellerle anlatıyor.” yanıtını verdi.
“Türkiye sahadan da masadan da kaçan bir ülke değil”
Oruç Reis’in çalışmalarına belli süre ara verilmesiyle alakalı Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan “Biraz zaman tanırsanız, bu sorunla alakalı daha ileri aşamada çözüm üretebiliriz.” diye özel ricası olduğunu belirten Fuat Oktay, “Türkiye sahadan da, masadan da kaçan bir ülke değil. Cumhurbaşkanımızın böyle bir rahatlığı var, Türkiye’nin böyle bir rahatlığı var. Binlerce yıl geriye giden de diplomatik devlet geleneği var, diplomasi zenginliği var.” ifadelerini kullandı.
Fuat Oktay, bir aylık sürenin sonunda Mısır ile yapılan anlaşmanın karşılarına geldiğini ifade ederek, şöyle devam etti:
“Şimdi Avrupa Birliği ile görüştüğünüzde ‘evet haklısınız.’ Ama yine aynı noktaya geliyor ‘ama’, aması ne? Bir AB üyesi. Güney Kıbrıs’ı nasıl AB üyesi yaptığınızı biliyoruz. Siz de bunu ifade ediyorsunuz ama sonuç değişmiyor. Peki nereye geliyor sonuç, tehditlere geliyor. Tehdit nedir yaptırım. Türk milletine, Türkiye’de yaşayan herhangi bir kişiye nereden olursa olsun hangi görüşten olursa olsun, bir şey yaptırmak istiyorsanız tehdit edin. Yaptırımlarla tehdit edin, başka bir şey ile tehdit edin, bu bizim sadece kararlılığımızı artırır.”
Avrupa Birliği’nin bu anlamdaki tehditlerinin bir şey ifade etmediğini kendilerine izah ettiklerini vurgulayan Oktay, “Şunu söylüyoruz, tehditler üzerinden bir çözüm çıkma şansı yok. Uluslararası ilişkilerde tehditler üzerinden gitmesi kadar yanlış bir şey yok. Dolayısıyla tehditlerden ziyade çözüm önerileri veya farklı mekanizmaların kurulması çerçevesinde gider. Avrupa Birliği’ni de buna davet ediyoruz biz sürekli. Türkiye açısından baktığımızda da tehditlerle iş yapan ne bir milletiz ne bir ülkeyiz.” diye konuştu.
“Türk halk müziği ve Türkülere merakım var”
Memleketi Yozgat’a yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını dolayısıyla daha az gittiğini belirten Oktay, Yozgat’ta katıldığı program sonrası bir vatandaşın klasik arabasını kullandığı görüntülerin hatırlatılması üzerine de “Benim için de nostalji oldu.” ifadesini kullandı.
Oktay, kullanırken zorlanmadığını belirttiği aracı, sahiplerinin çok güzel koruduğunu anlattı.
Türk halk müziği ve türkülere olan merakına değinen Oktay, boş zamanında bağlamayla ilgilendiğini kaydetti.