Views: 1
Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Psikiyatri Anabilim Dalı Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, Covid-19 salgınına bağlı sosyal izolasyona maruz kalınan şu günlerdeki kişisel çıkarımlarımızın, “Kendimizi Tanımak, Diğer Bireylere de Sorumlu Olduğumuzu Hatırlamak ve Onların Yaşamına Dokunabilmek, Bu Maratonun Dayanışma Gücü ile Koşulabileceğini Unutmamak” şeklinde olması gerektiğini ifade etti.
“İnsanlığın gündemi Covid-19 iken bireyin gündeminin farklı olması beklenemez elbette.” diyen Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, günümüzde hastalıkla ilgili bilgilendirmelerin, hastalıktan korunmak için alınması gereken önlemlerin ön sıralarda yer aldığı gündemde, insanların kendi iç dünyasında olup bitenlere dikkat çekti.
“SARS-CoV-2 virüsü, Çin’in Wuhan kentinden seyrine başlamış ve her birimizin ülkesine, kentine, semtine, mahallesine, sokağına yolunu düşürmüş, COVID-19 pandemisine neden olmuştur. Böyle midir gerçekten? Sinir sistemi ağı olmayan, düşünemeyen, hareket kabiliyeti olmayan bu virüs, bu yol haritasını nasıl çizmektedir sahi? sorunun cevabı insanoğlunda.” ifadelerini kullanan Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, SARS-CoV-2’nin dünyadaki 7 milyar insanı cinsiyet, dil, din, ırk, sınıf ayrımı gözetmeden kendine taşıyıcı olarak tanımladığında, insandan insana bulaşma ile tüm ülke sınırlarının yok olduğunu ve tüm dünyanın aynı anda aynı gündemi ele alır olduğunu hatırlattı.
Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula; “İnsanoğlunun Doğası Gereği Bilinmezlikten Kaygı Duyar.”
İnsanoğlunun doğası gereği bilinmezlikten kaygı duyduğunu, hastalığın bulaşma yollarının, seyrinin, tedavisinin bilinmezlik içinde oluşunu bu nedenle de hemen hemen her bireyde endişe oluşturduğunu ve bu endişenin de olağan bir tepki olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, buna karşın bilimin, karantinada olmaksızın, bilinmezlikten bilinene doğru yol almak için bize ışık tutmaya devam ettiğini söyledi.
Bilim dünyasında araştırmalar devam ederken, karantinadaki bireylerin sosyal mesafelerini korumaya devam etmesi gerektiğine dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula şöyle devam etti;
“Virüsün ilk çıktığı dönemlere nazaran, virüsle ilgili daha çok bilgiye sahibiz, hastalığın seyrine daha hakimiz, olası tedavi yöntemleri araştırılmaya devam ediyor, aşı çalışmaları devam ediyor. Biliyoruz ki, dünya tarihinde tüm salgınlar sona erdi, COVID-19 da sona erecek. Bizi bu virüse karşı koruyacak aşı çalışmalarının sonuçlanması için zamana ihtiyacımız var sadece.”
Karantinayı, bildiğimiz hayat akışının ve düzenin değişmesi, bildiklerimizden eksik kalma, bir başkası tarafından kısıtlanma, engellenme olarak tanımlayan Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, bireylerin, bu bilinmedik düzene, engellemelere, “kim için”, “ne için” katlanmak zorunda olduklarının cevabını araması gerektiğini söyledi. Karantina günlerinin, dünyanın hiçbir yerinde hiç kimse için kolay olmadığını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, insanoğlunun yaptığı eylemin amacını ve neye hizmet ettiğini bilmesi ve sonuca dair umut taşıması durumunda, sürece ve beklemeye katlanabilme gücü ve dayanıklılığının artacağını dile getirdi.
Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula; “Öteki İyi Olmadan, Kendimizin de İyi Olamayacağını Anladığımız için Birbirimize El Uzatmamız Gerektiğini Öğreneceğiz.”
Karantina günlerine, başkalarını kendimizden korumak, dolayısıyla da aslında kendimizi korumak için ihtiyaç olduğunu söyleyen Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, bireylerin ancak başkalarına el uzatmakla kendini iyi hissedebileceğini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula açıklamalarına şöyle devam etti; “Bu süreç bize gösterdi ki; ötekinin varlığını kabul etmeden, ona sahip çıkmadan, onu korumadan, onu iyileştirmeden kendi varlığımızı devam ettirmemiz mümkün değil. 100’ümüzden 99’u sağlıklı beslenip, düzenli uyuyup, hijyenine dikkat edip, azami seviyede kendini koruyabilse de; 1 kişinin tüm bunlardan eksik kalması, kalan 99 kişi için, kendini ne kadar korursa korusun, hastalık riski demek. O nedenle o 1 kişiyi de korumak zorundayız mahallece, kentçe, ülkece ve tüm dünya. Kendimize sorumlu olduğumuz kadar ötekine de sorumlu olduğumuzu hatırladığımız için katlanmalıyız karantina günlerine. Öteki iyi olmadan, kendimizin de iyi olamayacağını anladığımız için birbirimize el uzatacağız bugünlerde. Böyle böyle iyi edeceğiz ve iyi hissedeceğiz. Başka reçetesi de yok bu sürecin.”
Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula; “Bu Günler Kendini Tanıma Süreci Olarak Değerlendirilebilir.”
Toplumsal sorumluluğumuz olan karantina günlerine katlanmakta zorluk çeken bireylerin düşünmesi gerekenlerle ilgili de farkındalık yaratıcı açıklamalarda bulunan Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, bu günlerin kendini tanıma süreci olarak değerlendirilebileceğine dikkat çekerek şöyle devam etti; “Acaba bazılarımızın -ya da belki çoğumuzun- yalnızlığımıza katlanabilme, bir başka deyişle kendimizi eyleyebilme becerisi bu kadar mı kötü? Koşarak yaşadığımız yaşamda, karantina nedeniyle durmak zorunda kaldığımızda, hem de bir başımıza kendimizle kaldığımızda, kendimizle ne yapacağını bilememek bu kadar mı can yakıcı? En azından şu günlerin bireysel bir getirisi olarak kabul ederek; kendimizden kaçmak yerine, kendimizi tanımaya fırsat vermek ve kendimize katlanmayı öğrenmek, hem bugünler için dayanıklılığımızı arttıracak hem de gelecek günler için elimizi güçlendirecektir.”
Karantina günlerinin, insanoğlunun ne denli sosyal bir varlık olduğunu ve sosyal ağlarının ne kadar kıymetli olduğunu gösterdiğine de dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, hiçbir fiziksel teması olmayan, aralarında mesafeler bulunan hemen hemen her bireyin benzer duygular yaşadığının, sesinin duyulduğunu ve anlaşıldığını hissetmenin ve dayanışmanın verdiği gücü duyumsamanın ne kadar kıymetli olduğunun gözler önüne serildiğini belirtti.
Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula; “Bireyler Kişilik Özelliklerinin, Öğrendiklerinin, İçinde Bulunduğu Şartların Etkisinde Olacağını Unutmadan Mücadeleye Devam Etmelidir.”
Karantina günlerinin COVID-19’lu hastalarda ya da hasta yakınlarında ya da bu hastalıktan sevdiklerini kaybedenlerde çok daha farklı izler bırakacağını belirten Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, öte yandan, hastalık ve alınan önlemlerin getirdiği ekonomik zorlukları yaşayan kişilerin de bu süreçten farklı etkileneceğini, dolayısıyla pandeminin her bireydeki etkisinin farklı olacağını, hem bireyin kişilik özelliklerinin, hem öğrendiklerinin, hem de içinde bulunduğu şartların etkisinde olacağını unutmadan mücadeleye devam etmesi gerektiğini söyledi. Yrd. Doç. Dr. Güler Özkula, uyum sağlamamız gereken bu süreçle ilgili açıklamalarına şu sözlerle son verdi; “Bu sisli günler elbet aydınlanacak! Gün doğana kadar, evde yeni bir düzen sağlamak, yeni diziler, yeni filmler seyretmek, yeni bir dil öğrenmek, bir müzik aleti çalmayı öğrenmek elbette her birimize iyi gelecek. Ama işin özünün bu olmadığının hepimiz farkındayız artık sanırım. Bu günlerin bize getirisi, kendimizi tanımak, ötekine de sorumlu olduğumuzu hatırlamak ve onun yaşamına dokunabilmek, bu maratonun dayanışmanın gücü ile koşulabileceğini unutmamak olsun.”