Views: 0
Din İşleri Başkanı Prof. Dr. Talip Atalay, üç ayların içerisinde yer alan ve İslam aleminde “Allah’a yükseliş ve arınma” olarak kabul edilen Miraç Kandili sebebiyle kandil mesajı yayımladı.
“21 Mart 2020 Cumartesi günü (yarın), üç ayların içerisinde yer alan ve manevi bir yükselişin ifadesi olan, fazilet ve bereket yüklü Miraç Kandili’dir.
“Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.” (İsra,17/1) ayetinde ifade edilen Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (S.A.V) miraca yükselişinin gerçekleştiği gece “Miraç Kandili” adıyla anılır.
Miraç, geleneğimizde Peygamber Efendimize, Yüce Allah tarafından, Mekke’den Kudüs’e (Mescid-i Aksa’ya), oradan da semaya yaptırılan ilahi sır ve hikmetlerle dolu bir yolculuğu ifade eder.
Yarın akşam idrak edeceğimiz bu gecede, Yüce Allah’ın Peygamberimiz Hz. Muhammed’e vahyettiği; “Allah’a ortak koşmayınız. Anne ve babanıza itaat ve hürmet ediniz. Hak sahiplerine haklarını veriniz. İsraf etmeyiniz. Aşırılıklardan sakınınız. Çocuklarınızı öldürmeyiniz. Zinaya yaklaşmayınız. Haksız olarak kimseyi öldürmeyiniz. Yetimlere iyi muamele ediniz. Ölçü ve tartıda doğruluktan sapmayınız. Bilmediğiniz bir şeyin ardına düşüp körü körüne takip etmeyiniz. Yeryüzünde kibir ve gurur taslayarak yürümeyiniz” şeklinde özetlenebilecek ahlak ve fazilet ilkeleri hayata geçmiştir. Böylece İnsanlık, bu prensipler sayesinde karanlık, vahşi bir hayat tarzından, aydınlık, medeni bir hayata taşınmıştır.
Bu yıl Miraç kandiline, maalesef insanlığı tehdit eden Koronavirüs salgınıyla giriyoruz. Bu salgının yayılmasına karşı en etkili yöntem, karantinadır. Karantina, Peygamberimiz’in “Bulaşıcı hastalığı olan hastaları, sıhhatli insanlara yaklaştırmayınız.” ve “Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayınız.” gibi hadis-i şerifleriyle hastalıktan korunma ve hastalığı yaymanın büyük sorumluluğundan Müslümanları sakındırdığı, öteden beri İslam dünyasında uygulanan bir yöntemdir.
Bugün Koronavirüs illetinin yayılmasını engellemek için tüm dünya ülkeleri gibi, ülkemizde de bütün boyutlarıyla mücadele için gerekli önleyici çalışmalar ciddiyetle yapılmaktadır. Bu çerçevede geçtiğimiz günlerde Bakanlar Kurulumuzla istişare sonucu alınan karar gereğince, Koronavirüs tehdidi ortadan kalkıncaya kadar, camilerimizde Cuma Namazı kılınamayacak, kandil gecesi camilerimizde idrak edilemeyecek, cemaat ile kılınan diğer vakit namazları da camilerimizde eda edilemeyecektir. Cemaatle yapamadığımız bütün bu ibadet ve duaları bireysel olarak evlerimizde yapacak, Cuma namazı yerine evlerimizde öğle namazını kılacağız. Camilerimizin yeniden Kuran ile, dualar ile, namaz ile, sohbet ve muhabbet ile buluşmasının, hep birlikte alacağımız önerilen sıkı tedbirlerle yani fiili dualarımızla ve kalbimizden kopup dilimizden Arşa yükselen dualarımızla gerçekleşebileceği hep aklımızda olsun.
Can emniyeti, İslam dininde esastır. Kur’an-ı Kerim’de yer alan “…kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız…(Bakara, 2/195)” Emr-i İlahisinin gereğine uygun olarak davranalım, ülkemizde alınması istenen tüm tedbirlere uyalım. Çevremizdeki insanların hayatını, dolayısıyla kendi hayatımızı tehlikeye atmayalım. Kendimiz, sevdiklerimiz ve diğer insanları korumanın insani, vicdani bir görev olması yanında dini bir yükümlülük olduğunu unutmayalım. Çünkü bizim ihmalimiz sonucunda hastalanan, Allah korusun vefat eden bir insanın yaşayabileceği acılardan ve vefatından dolaylı olarak sorumlu olacağız. Bunun kul hakkına girmenin yanında, insan hayatına kastetme gibi ayrıca ağır bir vebali de içerdiğini asla hatırımızdan çıkarmayalım. Bu ağır vebalden kaçınmak, enfekte olmamak ve etmemek için evimizde kalalım. Mecburi durumlarda, bütün tedbirleri alarak asgari süre dışarıda kalalım.
Bu süreçte, evimizde veya bulunmak zorunda olduğumuz ortamlarda, yetkili ve yetkin kurumların tavsiyesi doğrultusunda her türlü hijyen, temastan kaçınma, mesafe koruma, doğru beslenme, yeterli uyku ve diğer tedbirlerin tamamının düzenli olarak yerine getirilmesine riayet edelim. Evlerimizde kullandığımız ortak eşyaları kişiselleştirelim. Malum olunduğu üzere, maddi ve manevi temiz olmak, temizlenmek namaz kılmanın zorunlu ön şartıdır. Rabbimizin namazla huzuruna varmak için, temiz su ile bileklerimize kadar el, ağız ve burun ve ayaklarımızın tam olarak temizlenmesini gerektiren abdest ile bu ön şart yerine getirilir. Abdestlerimizi günde beş vakit, her namaz öncesi tazeleyelim, abdest alırken de sabunu yıkadığımız organlarımızın tamamında kullanalım.
İslam, insanı yaşatmayı, yaşadığımız dünyayı imar etmeyi esas alır. İnsan bedeni, aynı zamanda kendisine Allah’ın emanetidir. Dolayısıyla sağlık, Allah Resulünün bildirdiği üzere, zamanla birlikte Rabbimizin en çok hesap soracağı konudur. Bu salgın dönemlerinde bu uyarıların hikmetini daha iyi kavrıyor, fark ediyoruz. Dünya, imtihan yeridir ve yaşadığımız her iyi/kötü olay, karşılaştığımız her sıkıntı bizim imtihanımızın bir parçasıdır. Allah katında bu imtihana sadece akıllı ve doğruyu yanlıştan ayırabilecek düzeyde erginliğe sahip olanlar yani baliğ olanlar muhataptırlar, akil ve baliğ olmayanlar ise muaftırlar. İnanan akil ve baliğ insanlar olarak, musibetlere aldığımız tedbirler çerçevesinde geçerli ve güvenilir bilimsel bilginin gereğini yerine getirmek, Allah’ın koymuş olduğu düzene, uymanın zorunlu gereğidir. İslam dininin rehberinin ifade ettiği üzere Yüce Allah, şifası olmayan bir hastalık yaratmamıştır. Bu virüsün de şifası Allah’ın izniyle bulunacaktır. Bize düşen tedavi bulunana dek teenni ile yani aceleye getirmeden, panik yapmadan, bilimin, bilginin önerdiği tedbirleri almaktır.
Her zaman olduğu gibi, bu süreçte de Rabbimize tam bir teslimiyetle tevekkül edip; ayrı ayrı ortamlarda yüreklerimizi birleyip, ayrı mekanlarda tek yürek olmuş bir cemaat olduğumuzun bilincine varalım. Yeryüzünü bizlere mescit kılan Rabbimizin rızası için, her bir haneyi yeryüzünde saf tutmuş evrensel bir cemaate dönüştürelim. Yüreklerinde saf tutmuş Müminler olarak bu gece ellerimizi semaya açıp; bütün dünyayı saran, insanları korkuya düşüren ve binlerce hayatın kaybedilmesine neden olan virüs salgınına tez zamanda çare bulunması, hastaların şifa bulması, hayatını kaybedenler ve yakınları için dua edelim.
Bu süreçte, işini kaybettiği için çalışamayan ve sıkıntıya düşen, işçi, emekçi kardeşlerimiz ve ailelerinin zor durumda olduğunu, bu kişilerin alt, üst ya da yan komşumuz olabileceğini unutmayalım. Ayrıca ülkemizde öğrencilerin de zor durumda kalabileceklerini, onların yanında kimi kimsesi olmayan garibanların da bulunduğunu hatırlayalım. Onların derdine ortak olmak, elimizdekileri onlarla paylaşmak dini bir gerekliliktir. Allah Teala Kuran’daki bir çok ayette, elimizdekini ihtiyaç sahipleriyle paylaşmayı kendisine iman etmenin temel bir unsuru olarak tanımlar. O’nun Resulünden de “komşusu açken tok yatan bizden değildir” ve benzer içerikte birçok söz ve uygulama bizlere nakledilmiştir. Allah Resulünün ifadesiyle, “sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek” esasına en uygun bir şekilde, ihtiyaçlı, sıkıntıya düşmüş kişilerin, nereli olduklarına, hangi dini, etnik ve sosyolojik kökene mensup olduklarına bakmaksızın desteklenmeleri dini sorumluluğumuzdur. Özellikle içinden geçtiğimiz üç ayların ve Miraç gecesinin geleneğimizdeki anlamını göz önüne alarak, bu sorumluluğumuzu ivedilikle yerine getirmek için gerekli girişimlerde bulunalım ki; Rabbimizin huzuruna vardığımızda ihmalimizden dolayı utanmayalım.
Bu duygu ve düşüncelerle, halkımızın, milletimizin ve İslam aleminin Miraç Kandili’ni kutlar, ülkemizin, tüm insanlığın sıhhat, barış, huzur ve hidayetine vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim.
Rabbimiz, hassaten bu bereketli gecede dualarımızı kabul eylesin.”