Views: 0
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, sınır kapılarının kapatılmasının, Kıbrıs Rum liderliğinin attığı ciddiyetten yoksun, keyfi, tek yanlı ve ilişkileri zedeleyen nitelikte bir adım olduğunu belirtti. Özersay, Kıbrıs Türk siyasetinde herkesin bu adımın yanlış olduğuna dair birleştiğini ve genel bir konsensus sağlandığına dikkat çekti.
Özersay, “Madem ortada bir yanlış vardır, bunu hep birlikte yüksek sesle söyleyebilmemiz gerektiği kanaatindeyim. Kıbrıs Rum siyasi liderliği bu adımı neden atmıştır sorusu değerlendirildiğinde şunları özellikle vurgulamak gerektiğini düşünüyorum. Çok büyük bir ihtimalle ekonomik anlamda KKTC’nin nefes alışını engellemeye dönük bir adım olarak atılmıştır” ifadesini kullandı.
Kudret Özersay, konuyla ilgili açıklamasında, bir süre önce de Kıbrıs Rum siyasi liderliğinin yeşil hat tüzüğünde birtakım değişiklikler yaparak, ekonomik olarak KKTC’nin nefes alışını engelleme girişiminde bulunduğunu belirtti.
Özersay, “Karşılıklı ticari alışverişlerin kendi aleyhine geliştiğini düşünerek tedbir almaya kalkışmıştır. Yeşil hat tüzüğünü tek taraflı olarak değiştiremeyeceğini bildiği için uygulama kodunu değiştirmeye gitmiştir. Aslında adı tüzüğün değiştirilmesi değil ama fiilen tüzüğün değiştirilmesi sonucunu doğuracak olan kısıtlayıcı tedbirler yürürlüğe koymaya çalışmıştır” ifadelerini kullandı.
O aşamada da Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı olarak gerek Avrupa Birliği yetkililerine gerekse Birleşmiş Milletler’e mektuplar gönderdiklerini kaydeden Özersay, şöyle devam etti:
“Aslında tüzüğün fiilen değiştirilmeye çalışıldığını, uygulama kodu altında yeşil hat tüzüğünü daha da kısıtlayıcı hale dönüştürmeye çalıştıklarını uluslararası kamuoyunun dikkatine getirdik. Günün sonunda AB Komisyonu aslında Kıbrıs Rum liderliğine bir veto verdi ve bunun doğru bir yaklaşım olmadığını tüzükte değişiklik olmadıkça fiilen tüzüğün değiştirilmesi yoluna gidilemeyeceği mesajını verdi. Geçen süre zarfında dünyada bir virüs tehlikesi çıktığında, bu kez Kıbrıs Rum siyasi liderliği hastalık kisvesi altında ekonomik anlamda sesimizi kısacak, nefesimizi kesecek bir uygulama yapmaya çalıştı. Bu yeni bir niyet değildir. Daha önce ortaya çıkmış olan, yeşil hat tüzüğü çerçevesinde hayata geçirilmeye çalışılan ancak yapamayınca hastalık bahanesiyle hayata geçirilmeye çalışılan bir tedbirdir.
Hatırlayalım; o dönemde bir başka bahanenin arkasına saklanmaya çalışmışlardı. Mültecilerin Güney’e geçişinin hızla arttığını öne sürerek tedbir almak zorunda olduklarını söylemişlerdi. Oysa o dönemde iki net argümanla; BM ve AB yetkililerine de yazarak cevap vermiştik. Argümanlarımızın güçlü ve haklı olduğu da geçen zaman içinde ortaya çıktı. Demiştik ki; başka konularda olduğu gibi mülteci meselesinde de iş birliğine hazırız demiştik. İkinci olarak da yasadışı yoldan geçiş ya da mülteci geçişinin zaten sınır kapılarından yapılmadığını belirtmiştik. Yeşil hat tüzüğünde zorluk çıkarılmasının ekonomik ve siyasi bir ekonomik tercihten kaynaklandığının altını çizmiştik.”
Sınır kapılarını kapatmanın Kıbrıs Rum tarafının başını ciddi şekilde ağrıtacağına vurgu yapan Özersay, “Tam da böyle bir zamanda kendimizde suç aramaya başlarsak, ‘neyi yapmadık da böyle oldu’ noktası üzerinde durursak Kıbrıs Rum siyasi liderliğine yapmaya çalıştığı şeyi gizleme imkanı veririz. Bu birkaç gün içinde bu görüş birliğini dillendirirken de o birlik görüntüsünü kaybetmemeliyiz” ifadesini kullandı.
Özersay, şöyle devam etti:
“Dışişleri Bakanlığı olarak bu son gelişmeyle ilgili birtakım adımlar attık. Meseleyi sadece bir açıklama düzeyinde bırakmadık. Gerek Akyar gerekse Beyarmudu kapılarının kontrolü İngiliz üs yönetiminde olduğu için Birleşik Krallık yetkilileriyle temasa geçtik. Burada da benzer bir uygulama niyeti var mı diye sorguladık. Güney’de bulunan yabancı misyon şefleriyle temasa geçtik. Büyükelçilikle iletişime geçerek uygulamanın yanlış olduğunu, iki toplum arasındaki ilişkilerin gelişmesi için ekonomik ilişkilerin gelişmesinin ne kadar önemli olduğunun altını çizdik. BM yetkilileriyle de bir temasımız oldu. AB yetkililerine de mektuplar göndermeye başladık. Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı olarak gerekli tüm girişimleri yaptık.”
Kıbrıs Rum liderliğinin vaka ya da şüpheli sayısı itibariyle Kuzey’den daha olumsuz noktada olmalarına rağmen sanki KKTC’de böyle bir risk varmış gibi bir imaj yaratarak zarar vermeye çalıştıklarına dikkat çeken Özersay, “Kıbrıs Rum liderliği, Kuzey Kıbrıs’ın itibarına zarar vermeye çalışırken Kıbrıs Rum toplumu ve uluslararası toplum nezdinde rezil olmuştur. Bu kararlarını bir an önce gözden geçirmeleri gerekir. Bir mantığa dayandığı takdirde taraflar arasında bir diyaloğun gerçekleşmesi, birlikte ne yapılabilir meselesinin ele alınması gerekir. Çünkü sınır kapılarının açılmasını birlikte konuşarak yürürlüğe koyduk, bir yerleşmiş uygulama gelişti. Şimdi bunun kapatılmasıyla ilgili diyalog ve yerleşmiş uygulama şarttır” ifadesini kullandı.