Views: 0
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Uzmanı Dr. Serap Maden, Yaşlanma Sürecinde Yüzdeki Kırşıklıkların Giderilmesinde ve Dudakların Dolgunlaştırılmasında Faydalanılan Dolu Uygulamaları ile İlgili Açıklamalarda Bulundu. Yüzün Anatomik Yapısına ve Bölgesel İhtiyaca Göre Farklı Dolgu Seçeneklerinin Kullanılması Gerektiğini Vurgulayan Uzm. Dr. Serap Maden, Dolgu İşleminin Bu Konuda Eğitim Almış Dermatolog veya Plastik Cerrahi Uzmanları Tarafından Uygulanması Gerektiğine Dikkat Çekti.
Uzm. Dr. Serap Maden; “Yaşlanma Sürecinde Yüzdeki Kırışıklıkların Giderilmesine Yönelik Dolgu Yöntemi Tercih Ediliyor.”
Yaşlanma sürecinde yüzdeki kırışıklıkların zamanla arttığını söyleyen Uzm. Dr. Serap Maden, yaşlanmanın gerek yer çekiminin etkisi, gerekse hücrelerin kendini zamanla yenileme kabiliyetinin azalmasıyla oluşan bir durum olduğunu belirtti. Yaşlanma sürecinde yüzde hem sarkma hem de hacim kaybının yaşandığını kaydeden Uzm. Dr. Serap Maden, cilt altında bulunan yağ tabakalarında azalma, aşağıya doğru yer değiştirme, elmacık kemikleri veya çene hattı kemikleri gibi yüzü destekleyen yapılarda kayıpların oluşumunun yüzü daha yaşlı bir görünüme kavuşturduğunu ifade etti. Uzm. Dr. Serap Maden şöyle devam etti: “Tüm bu durumların sonucunda göz altında yorgun görünüm, orta yüzde çökme, burun kenarından aşağı inen çizgilerde belirginleşme ve dudaklarda küçülme gibi durumlar ortaya çıkmaktadır. Yüzde oluşan bu kayıpların yerine konması, yüzün daha gergin ve cildin daha canlı görünmesini sağlamak adına dolgu uygulamaları tercih edilmektedir. Bunun dışında kaza sonucu ya da bir hastalık durumu sonrası ortaya çıkan veya ameliyat sonrasında gelişen doku kayıplarının düzeltilmesinde de dolgular kullanılabilmektedir.”
En Fazla Hyaluronik Asit İçerikli Dolgular Tercih Ediliyor
En sık kullanılan dolguların hyaluronik asit içerikli dolgular olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Serap Maden, yine hidroksi apatit içerikli ve polikaprolakton içerikli yarı kalıcı dolguların da günümüzde sıkça kullanıldığını belirtti. Bunun dışında hastanın kendi yağ dokusunun çeşitli işlemler sonrası yüzdeki hacim kayıplarını gidermekte kullanılabildiğini de ifade eden Uzm. Dr. Serap Maden, silikon ve plastik ürünler gibi kalıcı olan yapay dolguların da bulunduğunu, fakat bunların taşıdıkları bazı riskler nedeniyle fazla tercih edilmediğini belirtti.
Hyaluronik Asit İçerikli Dolguların Özellikleri
Hyaluronik asitin vücudumuzda bulunan doğal bir asit olduğunu, dolayısıyla bu maddenin yüzde güvenle kullanılabildiğini belirten Uzm. Dr. Serap Maden, hyaluronik asit içerikli dolguların kişileri doğal görünüme kavuşturmanın yanında, düşük yan etki riski ve gerektiğinde uygulama sonrası eritilmeye elverişli yapısı nedeniyle sık tercih edildiğini söyledi. Hyaluronik asitin aynı zamanda cildin ihtiyacı olan nemi de dokuya kazandırdığını belirten Uzm. Dr. Serap Maden, “Hyaluronik asit içeren dolgular, vücudumuzda hücrelerimizin arasındaki boşluğu dolduran hyaluronik asidin sentetik olarak laboratuvar ortamında üretilmiş formudur. Laboratuar ortamında üretildiğinden sterildir ve enfeksiyon riski yoktur. Alerjik reaksiyona neden olma ihtimali düşüktür.” dedi.
Uzm. Dr. Serap Maden; “Yüzün Anatomik Yapısına ve Bölgesel İhtiyaca Göre Farklı Dolgu Seçenekleri Kullanıyoruz.”
Yüzdeki anatomik yapıların ihtiyacına uygun olarak dolgu uygulandığını söyleyen Uzm. Dr. Serap Maden, uygulama öncesi dolguların farklı yoğunluk ve kalıcılık süresi özelliklerinin de göz önünde bulundurulduğunu belirttiği açıklamalarına şöyle devam etti; “Dolgunun hyaluronik asitten yoğunluk miktarı, kıvam ve kalıcılık süresini etkiler. Yüzde elmacık kemikleri, kaş kenarları ve çene hattı gibi bölgelere, daha derine uygulanan ve uzun süreli etki gösteren dolgular kullanılır ve dolgu ile bu bölgelerdeki kemik yapıları desteklenir. Orta yüz bölgesi ve burun dudak çevresi çizgilenmeleri için orta düzey yoğunluktaki dolgular, gözaltı gibi ince derili alanlar ve yüzeyde ince kırışıklar için ise ince yapılı dolgular tercih edilir. Yine burun bölgesindeki şekil bozuklukların düzeltilmesi için de dolgulardan yararlanılabilir.”
Yüz Dolgusu Nerelere Uygulanır?
Dolgu işleminin uygulanabileceği bölgeler ve tedavi etkilerinden de bahseden Uzm. Dr. Serap Maden, göz çevresindeki kırışıklıklar ve gözaltı çukurlarının düzeltilmesinde, burun kenarından aşağıya inen çizgilerin giderilmesinde, dudakların dolgunlaştırılmasında, alındaki çizgilerin giderilmesinde, yanak ve elmacık kemiğini belirginleştirmede, çene ucuna şekil verme veya çene köşesi belirginleştirmede, ameliyatsız burun estetiğinde, burun düzeltilmesinde, akne izlerinin giderilmesinde ve kaza veya travma sonucu oluşan deformelerde dolgu işlemlerinden faydalanıldığını bildirdi.
Uzm. Dr. Serap Maden: “Spor Yapanlarda ve Sigara İçenlerde Dolgu Daha Hızlı Eriyor.”
Hyaluronik asit dolgularının ortalama altı ile on iki ay arasında bir sürede vücut tarafından eritildiğini söyleyen Uzm. Dr. Serap Maden, çoğunlukla ilk uygulamadan altı veya dokuz ay sonra tekrar değerlendirme yapılması gerektiğini ve ihtiyaç halinde ilave uygulamaların gerçekleştirilebildiğini belirtti.
“Dolguların vücutta erime süresi, dolgunun hyaluronik asit içerik miktarına, yoğunluğuna, uygulama bölgesine ve hastanın hayat tarzına göre değişkenlik gösterebilir. Hareketsiz bölgelerde dolgu kolay kolay erimezken, ağız çevresi gibi mimiklerin sık kullanıldığı dinamik bölgelerde dolgu daha hızlı erir.” diyen Uzm. Dr. Serap Maden, yine fazla spor yapanlarda ve sigara içenlerde dolgunun erimesinin daha hızlı olduğunu kaydetti.
Uzm. Dr. Serap Maden; “Dolgu İşlemi Dermatolog veya Plastik Cerrahi Uzmanları Tarafından Uygulanmalı.”
Dolgu işleminin eğitim almış olan tecrübeli dermatolog ve plastik cerrahi hekimleri tarafından klinik ortamda uygulanması gerektiğini söyleyen Uzm. Dr. Serap Maden, dolgu maddesine karşı bilinen alerjisi olanlarda, gebelerde, emziren annelerde, pıhtılaşma bozukluğu olanlarda, bağ dokusu hastalığı olanlarda ve otoimmün hastalıklarının aktif döneminde, dolgu uygulamasının yapılmaması gerektiğine dikkat çekti.