Views: 0
Başbakanlık himayelerinde “Hukuki, Siyasi ve Ekonomik Yönleri ile Kapalı Maraş Açılımı Toplantısı” Başbakan Ersin Tatar ve Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın katılımı ile Cumartesi günü Kapalı Maraş’taki Ordu Evi’nde yapıldı.
Türkiye Barolar Birliği tarafından organize edilen toplantıya Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Türkiye Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Sezai Öztürk da katıldı.
Bazı akademisyenler, sivil toplum kuruluşu yöneticileri ve uzmanların da katıldığı toplantıda Kapalı Maraş’ın açılmasına yönelik siyasi ve hukuki bir yol haritası belirlenmesi için sunumlar yapıldı ve değerlendirmelerde bulunuldu.
Başbakan Ersin Tatar, toplantının bir övünç kaynağı olduğunu, Kapalı Maraş konusunun geçen yıl Eylül ayında Ankara’da çok kapsamlı bir toplantıda değerlendirildiğini, bugünkü (Cumartesi günkü) toplantının o toplantının bir devamı olduğunu söyledi.
Hükümetin güvenoyu almasından sonra gündemine gelen ilk konulardan birinin Kapalı Maraş olduğunu kaydeden Tatar, müzakerelerden hiçbir sonuç elde edilemediğini, bunun üzerine, kapsamlı bir sonuç beklemeden, ilk kez olarak, Kapalı Maraş’ın açılması yönünde bir açılım gerçekleştirildiğini ifade etti.
Kapalı Maraş’ın bir hukuk meselesi olduğunu söyleyen Tatar, ileride sıkıntı yaşanmaması için bunun planlı yapılması gerektiğini, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına “çok ters” düşmeden açılım getirmek istediklerini belirtti.
Maraş’ın bir kısmının açık olduğunu, Kapalı Maraş kelimesinin irite edici olduğunu kaydeden Tatar, “Maraş’ın açılması KKTC’nin siyasi hayatında, önemli bir kavşak olacaktır. Dolaysısıyla bu toplantıyı önemsiyorum” dedi.
Kıbrıs Türklerine uygulanan ambargoları, yapılan haksızlıkları tepki ile kınadığını ifade eden Başbakan Tatar, İngiltere ziyaretinde 10 milletvekili ile görüşme yaptığını, hepsinin Kıbrıs meselesini bildiğini, Kıbrıslı Türklerin iyi niyetli açılım yaptığını hepsinin bildiğini söyledi. Tatar, bu toplantılarda Kıbrıs’ın ne zaman birleşeceği konusunun gündeme dahi gelmediğini çünkü Kıbrıs’ın yeniden birleşmeyeceğini herkesin anlamaya başladığını kaydetti. Başbakan Tatar, muhtemel çözümde egemen eşitlik temelinde iki devlet öngördüklerini söyledi.
Tatar, “Büyük ölçüde vakıf malı olan toprakları tekrardan ülkemize kavuşturmak hepimizin milli bir görevidir” dedi.
“İnanıyorum ki, uluslararası hukuka ters düşmeyecek bir model oluşturabilecek” diyen Başbakan Tatar, KKTC’nin edindiği kapasiteyle, Kapalı Maraş’ı açıp ekonomiye kazandırılabilecek bir noktada olduklarına inandığını söyledi.
Hidrokarbon zenginlikleri konusunda Kıbrıs Türkü’nün Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından dışlandığını belirten Tatar, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, “Biz bulacağız, bir çözüm olursa Kıbrıs Türkü’ne ne verileceğine karar vereceğiz” şeklindeki önerilerinin kabul edilemeyeceğini, çünkü doğal kaynakların ortak zenginlik olduğunu ifade etti.
Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay da konuşmasında, 2019’un Eylül ayında Ankara’da bir toplantı düzenlendiğini, bugünkü (Cumartesi günkü) toplantının bahse konu toplantının bir devamı olduğunu, bu toplantının ayrıca 1974’ten sonra Kapalı Maraş’ta düzenlenen ilk üst düzey toplantı olduğunu söyledi.
“KKTC’nin egemenlik alanında bulunan bu cennet kıyının, Kapalı Maraş’ın atıl kalması ne hukuki ne siyasi ne de ekonomik yönden kabul edilebilirdir” diyen Oktay, KKTC’nin Kapalı Maraş ile ilgili yürüttüğü envanter çalışmasının son derece anlamlı ve önemli olduğunu, statükoyu kabul etmeyeceğinin ve Kapalı Maraş’ın kapalı kalmayacağı konuşmalarının sadece laftan ibaret olmadığının ispatı olduğunu vurguladı.
Maraş bir kısmının 1974 Barış Harekatı sonrası “iyi niyetli olarak tarafımızdan yasak bölge ilan” edildiğini, 1990’da da KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na devredildiğini anlatan Oktay, “Kapalı Maraş KKTC toprağıdır ve KKTC makamlarının aldığı karar kapsamında şu anda kapalı askeri bölgedir” dedi.
Kapalı Maraş’ın KKTC toprağı olduğu algısının oturmasının çok önemli olduğunu, envanter çalışmasının KKTC hükümeti tarafından yaptırıldığını ifade eden Oktay, “Zira bazı çevreler bu gerçeği halen sindirememiştir” dedi.
Oktay, Kapalı Maraş’taki arazilerin büyük çoğunluğunun vakıf malı olduğunu, 1950’li yıllarda İngiliz Sömürge Yönetimi tarafından hukuka aykırı bir şekilde, üçüncü şahıslara devredildiğini buna ilişkin arşiv kararlarının da mevcut olduğunu söyledi.
Uluslararası hukuk ve BM Güvenlik Konseyi kararlarının herkes için geçerli olması gerektiğini ifade den Oktay, “Vakıf arazileri devredilemez ve satılamaz, sadece kiralanabilir, mal sahibi yine vakıflar olur” dedi.
Bölgedeki gayri menkullerde anlaşmazlıkların gündeme gelmesinin muhtemel olduğunu kaydeden Oktay, “Taşınmaz Mal Komisyonu’nun mevcudiyeti Maraş dahil olmak üzere mülkiyet meselesinin çözümüne yönelik atılacak adımlarda bir güvencedir” diye konuştu.
Kapalı Maraş konusunda Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tutumunun Kıbrıs meselesindeki genel tutumdan farklı olmadığını ifade den Oktay, Kıbrıs Rum tarafının uluslararası toplumu yanıltmakta olduğunu belirtti.
Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kapalı Maraş’la ilgili iddialarının gerçekle alakası olmadığını ifade eden Oktay, olaya Rum Yönetimi’nin önyargı ile yaklaştığını, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında da Maraş’ın kapalı kalmasının talep edilmediğini vurguladı.
Kapalı Maraş’ın kapalı olmasının abesle iştigal olduğunu, kapsamlı çözümün beklenmesi halinde Kapalı Maraş’ın çok uzun süre daha kapalı kalabileceğini ifade eden Oktay, “Burası KKTC’nin kendi toprağıdır. Kıbrıs Türkü’nün kendi toprağında kendi ekonomisi için adım atması son derece meşrudur” dedi.
Oktay, bölgenin bir zamanlar cazibe merkezi olduğunu, ancak yarım asır çözüm beklentisi sonucunda bölgenin farelerin yaşadığı bir şehre dönüşmesine neden olduğunu söyledi.
Burada bulunacak bir çözümle bölgede yaşayan herkesin faydalanacağını, mevcut durumun hiç kimseye faydası olamadığını kaydeden Oktay, “Ümidimiz yakın zamanda Maraş’ın yeniden hayat bulmasıdır” diye konuştu.
Amacın yeni mağduriyetler yaramak olmadığını, var olan mağduriyetleri hukuk temelinde gidermek olduğunu kaydeden Oktay, “Bu süreçte her bir bireyin hakkının korunması esastır. Çözüm uluslararası hukuka uygun bir şekilde geliştirilecektir. Türkiye her zaman olduğu gibi, KKTC’nin, hukuk ve hakkaniyetin yanındadır ve bu duruşunu sürdürecektir” dedi.
Kıbrıs sorununun çözümünde yarım asırdır bir arpa boyu yol alınamadığına, Kıbrıs Türk halkının da haksız uygulamalara maruz bırakıldığına dikkat çeken Oktay, “Kıbrıs Türk halkının meşru hakları, Kapalı Maraş’ın statüsü de unutulmaya mahkum değildir” şeklinde konuştu.
Aslolanın; adanın ortak sahibi Kıbrıs Türkleri’nin hak ve çıkarlarının korunması, siyasi eşitliklerinin sağlanması ve güvenlik endişelerinin giderilmesi olduğunu belirten Oktay, “Türkiye’nin bundan başka bir hedefi veya gizli bir gündemi yoktur” dedi.
Güvenlik ve garantilerin kaldırılmasının kabul gördüğü yönde Rum basınında haberler çıktığını ifade eden Oktay, Türkiye’nin Kıbrıs meselesiyle ilgili yol haritasının belli olduğunu ifade etti ve şöyle devam etti:
“KKTC Rum kesimi ve garantör devletlerin, BM nezdinde bir araya geleceği bir çözüm toplantısı gerçekleşmesine önem veriyoruz. Tarafların çözüm vizyonlarının ne olduğu ve bir ortak paydada buluşulup buluşulmayacağının net olarak ortaya konması elzemdir, bu toplantı öncesi. Artık müzakerelerde boşa kürek çekemeyiz.”
Tarafların siyasi eşitlik konusunda da ön anlaşmaya ulaşması gerektiğini kaydeden Oktay, “Siyasi eşitliğe dair ön anlaşma olmadan başlatılacak herhangi bir sürecin sonucu ancak çözümsüzlük olabilir” dedi.
Oktay, Kıbrıs Rum tarafının, Kıbrıs Türk tarafı ile eşitlik temelinde bir ortaklık kurmak istiyorsa, tüm unsurlar üzerinde mutabakat sağlandığını net bir şekilde ortaya koyması gerektiğini söyledi.
Siyasi eşitlik temelinde ortak vizyon olmadığı görülmesi halinde de egemen eşitlik temelinde bir ortaklık üzerinde görüşme yapılabileceğini söyleyen Oktay, ada etrafındaki doğal kaynakların işbirliği için bir fırsat olduğunu vurguladı.
Kıbrıs Türk tarafının konuyla ilgili kapsamlı önerisinin halen masada olduğunu ifade den Oktay, Türkiye’nin, Kıbrıs Türkleri’nin hak ve çıkarları güvence altına alınıncaya kadar KKTC ruhsat sahalarında hidrokarbon çalışmalarına devam edeceğini belirtti.
KKTC’nin ruhsat sahalarında Yavuz gemisinin sondaj faaliyetlerini ve Barbaros Hayrettin Paşa’nın da sismik çalışmalarını sürdürdüğünü kaydeden Oktay, “Kıbrıs Rum tarafının girişimlerine göz yummayacağımızı buradan bir kez daha vurgulamak istiyorum” dedi.
Kıbrıs Türk tarafının çözümsüzlüğü kader olarak kabul etmeyeceğini ve ezberleri bozmaya hazır olduğunu, bunun için burada olduklarını ifade den Oktay, hedefin KKTC’yi gerçek bir cazibe haline getirmek olduğunu, desteklerinin devam edeceğini söyledi.
İktisadi Mali İşbirliği kapsamında reform ve eylem planlarının gerçekleşmesi için kaynak akışının büyük ölçüde 2019’da tamamlandığını ifade eden Oktay, kalan bütçe kısmını da serbest bıraktıklarını, yeni protokol için çalışmalara devam edildiğini belirtti.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay da toplantıda yaptığı konuşmada, Maraş konusunun siyasetin bir malzemesi haline getirilmemesi gerektiğini vurguladı.
Kudret Özersay, Kapalı Maraş’ın, statükonun en önemli sembollerinden biri olduğunu, hükümet olarak Kapalı Maraş’ın açılması yönünde karar aldıklarını, alınan kararın; gerek eski sakinleri gerekse vakıfların haklarına halel gelmeyecek şekilde adım atılması yönünde olduğunu söyledi.
Gelinen noktada envanter çalışmalarında, çalışmanın en önemli ayaklarından olan bina ve arazilerin durumuna ilişkin çalışmaya gelindiğini kaydeden Özersay, bunun için Doğu Akdeniz Üniversitesi ile protokol imzalanacağını, bunun için yetkilendirildiğini, protokol kapsamında DAÜ Mühendislik Fakültesi’nin gerekli çalışmaları yapacağını söyledi.
Ülke menfaatine yönelik hareket edileceğini söyleyen Özersay, “Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünü beklemek yerine uluslararası hukuk çerçevesinde atacağımız adımlarla bu statükoyu kırabileceğimize inanıyorum. Bu statükonun en önemli sembollerinden biri olan Kapalı Maraş isminin önündeki kapalı kelimesini kaldırabileceğimize inanıyorum” dedi.
Bu konudaki siyasi kararın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra alınacağını ifade eden Özersay, “Her durumda bu kararın önümüzdeki seçimlerin ertesinde hayata geçmesi gerekir diye düşünüyorum” dedi.
Özersay, toplantıda, nasıl bir yol yürüneceği konusunda görüşlerin ortaya çıkacağına inandığını söyledi.
Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Özersay şöyle konuştu:
“Kıbrıs adasında statükonun en önemli sembollerinden biri olan Kapalı Maraş’la ilgili olarak böyle bir toplantı yapılması kuşkusuz önemli. Ne mutlu bize ki, KKTC hükümeti olarak bizler, Kapalı Maraş’ın kapalı olmaktan çıkması için bir karar aldık. Hükümet olarak şu ana kadar alınmış olan karar, Kapalı Maraş’la ilgili gerek eski sakinlerinin gerekse Vakıflar’ın haklarına halel gelmeyecek şekilde açılması yönünde olmuştur. Bunun için de hazırlık çalışması yönünde karar alınmıştır. Bu karar çerçevesinde, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı olarak görev bize verilmiştir ve bu görev çerçevesinde envanter çalışmaları başlatılmış ve ilerletilmiştir.
Bugün geldiğimiz noktada, envanter çalışmalarının en önemli ayağı olan, binaların ve arazilerin durumuna ilişkin yapılacak olan çalışmadır. Bakanlığım ile DAÜ arasında yakında bir protokol imzalanacak. Bu protokole göre DAÜ Mühendislik Fakültesi kendi uzmanlık alanından hareketle bu alan içerisinde gerekli çalışmaları tamamlayacak ve önümüzdeki dönemde belirleyeceğimiz politikayı ne şekilde hayata geçireceğimizi kararlaştıracağız ve yolumuza devam edeceğiz. Burada önemli olan husus, bilimsel verilere dayalı olarak ülke menfaatine olacak şekilde hareket edilmesidir. Ama bir gerçek var, biz artık, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünü oturup beklemek yerine, kapsamlı çözümden önce uluslararası hukuk çerçevesinde atacağımız adımlarla bu statükoyu önemli ölçüde kırabileceğimize inanıyoruz. Bu statükonun en önemli sembollerinden birisi haline dönüşmüş olan Kapalı Maraş’ın önündeki “kapalı” kelimesini de kaldırabileceğimize inanıyorum. Kuşkusuz şunun da altını çizmekte yarar var; şimdiye kadar çok farklı görüşler oldu. Bugünden sonra da bu yolun nasıl yürünüleceğine ilişkin olarak gerek siyasi, gerek diplomatik gerekse hukuki meseleleri doğru tartışarak bir karar verilmesi gerekir. Ama her durumda bu kararın önümüzdeki seçimlerin ertesinde hayata geçmesi gerekir diye düşünüyorum. Hükümet olarak biz görevimizin gereğini ve zamanlamasını da dikkate alarak siyasetin bir malzemesi haline getirmeyecek şekilde, ulusal davanın bir parçası olan bu konuda da doğru şekilde yürünmesini sağlayacağız diye düşünüyorum, İrademiz bu yöndedir. Şimdiden bu bilimsel çalışmaya katkı koyanlara teşekkür ederim.”
Türkiye Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, konunun uluslararası boyutta düzenlenen bir toplantıda Ankara’da Eylül 2019’da ele alındığını, tarihi bir toplantı olduğunu, toplantıdan önemli sonuçlar çıkacağına inandığını söyledi
Gül, “Amaç, Kıbrıs Türk halkının davasının bir yük gibi değil, göğsünde bir çiçek gibi taşıyarak, sonuç alıcı, çözüm alıcı bir hale getirmektir. Bu toplantıların temel amacı da bu sonucu ortaya çıkarmaktır“ dedi.
TC ile KKTC arasında işbirliği ve dayanışmanın ilelebet devam edeceğini kaydeden Gül, Kıbrıs Türkü’nün refah ve mutluluğunu Türkiye’nin refah ve mutluluğundan ayrı tutmadıklarını söyledi.
Kapalı Maraş’la ilgili başlatılan envanter çalışmasının anlamlı sonuçlar çıkaracağını belirten Gül, “Kapalı Maraş KKTC toprağıdır ve Kıbrıs Türk makamlarının aldığı kararla kapalı bir askeri bölgedir. Kapalı Maraş’ta arazilerin büyük çoğunluğu vakıf malıdır ve bu tespit edilmiştir. Vakıf arazilerinin haksız ve tamamen hukuka aykırı üçüncü şahıslara devredildiğine ilişkin arşiv kayıtları da mevcuttur” şeklinde konuştu.
Çalışmalarındaki temel yaklaşıma da açıklık getiren Gül, “Bu konuda temel yaklaşım, kimsenin mülkiyet hakkının ihlal edilmemesi, uluslararası hukuk çerçevesinde bu hakkın korunmasıdır” dedi.
Kapalı Maraş’taki mülkiyet haklarıyla ilgili anlaşmazlıkların muhtemel olduğunu, ancak bunun çözümlerinin mevcut olduğunu ifade eden Gül, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarıyla kurulmuş, kabul görmüş etkin hukuki bir mekanizma olduğunu, Kapalı Maraş dahil olmak üzere mülkiyet meselesinin çözümüne yönelik atılacak adımlar bakımından önemli bir hukuki yol ve güvence olduğunu söyledi.
Her zaman hukuk içinde yollar arandığını, bundan sonra da böyle olacağını ifade eden Gül, BM Güvelik Konseyi kararlarında da Kapalı Maraş’ın kapalı kalmasının talep edilmediğinin altını çizdi.
Gül, “Bugüne kadar Kıbrıs’ta hukuksuz, adaletsiz, hakkaniyetsiz hiçbir adım atılmamış, bundan sonra da atılmayacaktır” dedi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Ankara’da yaptıkları toplantının Kıbrıs’la ilgili stratejik bir çalışma niteliğinde olduğunu söyledi.
Ankara’daki toplantıda değerlendirilen konularla ilgili derin teknik çalışmalara başladıklarını ifade eden Feyzioğlu, bugünkü toplantının bu çalışmanın bir parçası olduğunu, düzenleyecekleri bir sonraki toplantının sportif, ulaşım ve ticari ambargoların kırılması yönünde olacağını belirtti.
Feyzioğlu, Türkiye’ye sıfır gümrükle ürün satışının, üçüncü ülkelerle direkt ticaret yollarının aranacağını kaydetti.
“Kıbrıs sorununu çözecek olan Maraş açılımıdır, bu bir koçbaşıdır” diyen Feyzioğlu, Kıbrıs’ın Türkiye için bir milli dava olduğunu belirtti.
Kuzey Kıbrıs’ın, bölgenin bir Singapur’u haline getirilebileceğini ifade eden Feyzioğlu, Kuzey Kıbrıs’ın üretim ekonomisine geçmesi gerektiğini, özellikle Mesarya’nın teknolojik tarım üssü yapılabileceğini ifade etti.
Stratejik planın hayata geçirilmesiyle Kıbrıs Türk ekonomisinin çok iyi bir noktaya geleceğine inandığını, ancak günlük siyasi çekişmeleri bir kenara bırakmak gerektiğini vurgulayan Feyzioğlu, iki egemen devletin ilişkilerinin ekonomik refah için hiçbir zaman olmadığı kadar önemli olduğunu belirtti.
Feyzioğlu, toplantının tarihi bir toplantı olduğunu söyledi.