Views: 0
Kıbrıslı Türkler siyasi tarihleri boyunca tahakküm altına girmemek, azınlık durumuna düşmemek, eşit bir toplum olmak yönünde mücadele etmişlerdir ama maalesef on yıllarca süren mücadeleleri sonucunda emeğin biçimlendirdiği, yurttaşların söz sahibi olduğu siyasal, toplumsal bir ortama kavuşamamışlardır. Bugün Kıbrıslı Türkler dünyadan bakıldığında görünmeyen bir coğrafya parçası üzerinde, devletsiz ve yurtsuz olarak yaşamaktadır. Kıbrıslı Türkler, bir yanda Kıbrıs Cumhuriyeti Devletini tek başına yöneten Kıbrıslı Rum elitleri ve onların Kıbrıslı Türkleri siyasi eşit olarak kabul etmeyen, federal devlete gitmekte ayak sürüyen tavırları, diğer tarafta da Kıbrıs’ın kuzeyindeki coğrafya parçasını kendinin sayan ve kendinin yönettiğini düşünen Türkiye Cumhuriyeti arasında sıkışmış durumdadırlar.
Kıbrıslı Türkler farklı bir gelecek kurmak zorundadırlar.
Bunun için atılması gerekli ilk adım, mevcut durumun ekonomik, sosyo-kültürel ve siyasi açıdan tespitini yapmaktır. Bu amaç ile Avrupa Parlamentosu üyesi Niyazi Kızılyürek’in 8 sivil toplum örgütü ile işbirliği içerisinde düzenlediği ‘Kıbrıslı Türkler Nereye’ konferansı 15 akademisyen ve uzman konuşmacı, yüzün üzerinde katılımcı ile birlikte Kıbrıslı Türkler’in nereye gittiği sorgulamış ve çok önemli saptamalarda bulunmuştur.
Kıbrıs Türk Toplumu
Kıbrıs Türk toplumu 1974 sonrasında Türkiye’ye tam bağımlı bir toplum haline gelmiştir ve içine katılan nüfusla Türkiye’ye doğru götürülmeye çalışılmaktadır. Kıbrıslı Türklerin kimliği ve kurumsal varlığı tehdit altındadır. Değişen nüfus yapısı sonucunda ortaya paralel toplumların çıkması, Kıbrıslı Türklerin siyasi iradesi açısından büyük bir sorun teşkil etmektedir.
Doğal haller haricinde vatandaşlık verilmesine derhal son verilmelidir.
Adada tutunabilmenin, toplum olarak var olabilmenin en gerçekçi yolu, Federal Kıbrıs devletinin kurulmasından geçer. Bunun için Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı Rumlar ve adada yaşayan diğer yurttaşlarla birlikte mücadele etmelidir.
Eğitime Dair
Türkiye ile paralel olan eğitim sistemi değiştirilmeli, Kıbrıslı Türkler olarak kendimize ait çağdaş, milliyetçilikten arınmış, demokratik, laik ve eşitlikçi bir eğitim sistemi yaratmalıyız. Ne Kıbrıslı Rumları ne de Kıbrıs’ta doğup büyüyen nüfusu ötekileştirmeyen bir eğitim anlayışına ihtiyacımız vardır.
Göçmen gençlerle çocuklar sosyal aktiviteler ve eğitim yoluyla alternatif seçenekler sunularak Kıbrıs Türk eğitim sistemine entegre edilmelidirler. Tüm siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri bu yönde çalışma yapmalıdır.
Kıbrıs’ın her iki tarafındaki eğitim sistemine zorunlu İnsan Hakları dersleri getirilmeli ve bu yönde benzeri ilgili dersler eklenmelidir. Okullardaki İngilizce eğitim sistemi geliştirilmeli kuzeyde zorunlu Yunanca, güneyde zorunlu Türkçe dersler başlatılmalıdır.
Ekonomiye Dair
Bütçe açısından kendine yeten, ekolojist, eşitlikçi, toplumsal cinsiyet eşitliğine öncelik veren, bağımsız, sürdürülebilir ve şeffaf bir ekonomi ile daha özgür ve kendini yöneten bir yapıya sahip olmamız sağlanmalıdır. Sürdürülebilir çevre ve insan odaklı bir kalkınma planı oluşturulmalı, ekonomik ve sosyal kurumların işlevselliği artırılmalıdır. Kayıt dışılığın önüne geçebilecek bir sistem yaratılmalı, hükümetlerin keyfi kararlar almasını önleyebilecek mekanizmalar üretilmelidir. Ekonomik öncelikli alanlar belirlenmeli, çeşitlendirilmeli ve eğitimle de desteklenmelidir.
İki toplumlu bağımsız bir çevre ajansı kurulmalı, ortak öncelikler BM’nin koyduğu gelişmekte olan ülkelerle ilgili plan doğrultusunda belirlenmeli ve takvimlendirilmelidir. İnşaat, bir sektör olmaktan çıkartılmalı ve ihtiyaca dayalı sürdürülmelidir.
Federal Çözüm
Kıbrıs’ta herkesin temel ihtiyacı ortaktır: Kalıcı barış. Bu noktada Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumların kaderi ortaktır. Birinin kaybı diğerinin kazancı değil, onun da kaybıdır. Ve barışın yokluğunda herkes kaybetmektedir.
Olası bir çözümde sivil toplumun yeri çok önemlidir. Bu nedenle, iki toplumlu sivil toplum örgütlerinin sayısı ve etkinliği arttırılmalıdır. İki toplumun birbirini tanımasını ve yakınlaşmasını sağlayacak projeler üretilmeli ve hayata geçirilmelidir.
Kurulacak Federal devletin iyi işleyen bir devlet olması çok önemlidir. Kıbrıslı Türkler tıkanacak bir devlet istemiyor ve federal devletin iyi çalışan bir yönetim sistemine sahip olmasını önemsiyor. Bunun için, çeşitli alternatifler üzerinde durulması gerektiğine inanıyoruz.
Kıbrıslı Türklerin adadaki çözüm ve varoluş çabalarına yurt dışında çeşitli yerlerde (İngiltere, Avustralya, vs.) örgütlenmiş Kıbrıslı Türk dernekler de dâhil edilmelidir.
Avrupa Birliği
Avrupa Birliği, kendi yurttaşı olan Kıbrıslı Türklere sahip çıkmalı ve Kıbrıs Türk toplumunun AB ile yakınlaşması yönünde ileri adımlar atmalıdır. AB’nin “çeşitlilik içinde birlik” şiarına Kıbrıslı Türkler de dâhil edilmelidir. Türkçe AB dili olmalıdır.
Avrupa Birliği’nin Kıbrıs Türk toplumuna yaptığı mali yardım artırılmalı ve iki toplumu yakınlaştıran projelere daha fazla ağırlık verilmelidir. Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu temsilcilikleri Kıbrıs Türk toplumu ile daha yakın ilişkiler kurmalıdır.
Türkiye ve Kıbrıslı Türkler
Kıbrıslı Türkler, Türkiye’de yaşayan nüfustan farklı bir tarihsel ve siyasal ortamda yaşıyor ve farklı bir siyasi topluluk olarak farklı bir kimliğe sahiptirler. Kıbrıslı Türklerin ayrı kimliğini yadsıyan ya da değiştiren irredantist yaklaşımlara derhal son verilmelidir.
Türkiye, Kıbrıslı Türklerin yaşadığı Kıbrıs ülkesinde barışın sağlanması için çaba sarf etmelidir. Kıbrıs’ta kurulacak federal bir devlet, Kıbrıs’ın tüm toplumlarına fayda sağlayacağı gibi, Türkiye’nin de kısa ve uzun vadeli çıkarlarına hizmet edecektir.
Bizim istediğimiz Kıbrıs barışı, Türkiye karşıtlığı üzerine kurulmuş bir barış değildir. Aksine, Kıbrıs barışı Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs üçgenini barış ve işbirliği havzasına dönüştürecektir.
Bu yüzden şimdiden harekete geçmeli ve Kıbrıs, Türkiye ve Yunanistan halkları arasında yakınlaşma sağlanması için çaba sarf edilmelidir.