Özersay:”Yarının kavgasını yapmaktan ‘anı’ kaybettik, bugünü yaşayamadık.”

31
reklam alani

Views: 0

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, katıldığı programda Rum basınından
Kathimerini’ye yaptığı kapsamlı çözüm açıklamalarının detaylarını paylaştı. Özersay, şöyle
konuştu: “Biz, federasyon kötü bir şeydir, olmaması gerekir demiyoruz. Biz çözüm istiyoruz.
Öte yandan hepimiz görüyoruz ki dünyanın başka ülkelerinde uygulanan federasyon
modelinin koşulları, şartları Kıbrıs’ta mevcut değil. İki taraf arasında güven yok, federasyon
tecrübesi yok. Kıbrıs Rum tarafı yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır değil. Bu koşullar
olmadığı için o anlamda federasyon modeli gerçekçi görünmüyor. Daha farklı bir ortaklığı
konuşmamız gerekiyor. Kıbrıs için çözüm gereklidir. Bir yerden başlamak gerektiğini
söylüyorum. Yarının kavgasını yapmaktan ‘an’ı kaybettik, Kıbrıslı Rumlarla bugünü
yaşayamadık. Bugünü yaşamaktan kastım şudur; yasadışı göçle ilgili, uluslararası terörizme
karşı işbirliği yapalım. Suçluların iadesiyle ilgili kısmen başlattığımız işbirliğini geliştirelim,
doğalgaz konusunda da işbirliği yapmaya başlayalım.”
Kudret Özersay, “Nasıl ki Kıbrıs sorununun çözümü için bütün ilgili taraflar Kıbrıs
Konferansı’nda bir araya gelebiliyoruz; Rumlar, Türkler, Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, o
zaman doğalgaz ve bölgedeki kaynakların paylaşımı konusunda da bir araya gelebilmemiz
lazım. Deniz yetki alanları konusunda Kıbrıs konferansı düzenleyip Kıbrıs Türk ve Rum tarafı,
Türkiye, Mısır, İsrail bir araya gelip konuşmamız gerekir. En ideal olanı da budur aslında”
şeklinde açıklamasını sürdürdü.
“Ortaya koyduğumuz politikalarla Kuzey Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki önemi
artıyor”
Kendi deniz yetki alanlarını düzenleme konusunda Türkiye’nin geç kaldığını belirten Başbakan
Yardımcısı, “Yunanistan’ın öyle bir yaklaşımı var ki, eğer bunu kabul ederseniz Türkiye’den
denize girmek için pasaporta ihtiyacınız olur. O kadar sınırlandırıcı olur. Lozan’la birlikte
özellikle Ege’deki adalarda ciddi anlamda Yunanistan bu adaları aldığı için sıkışmış ve nefes
alamamış konumdadır. Oysa Doğu Akdeniz’de durum daha farklıdır. Bu anlamda Kıbrıs ve
Kuzey Kıbrıs’ın önemi daha da artıyor. Son dönemde bizim de ortaya koyduğumuz
politikalarla bu alan düzenleniyor.
Rumlar nasıl ki Mısır’la, İsrail’le, Lübnan’la anlaşma yapıyor, Türkiye de KKTC ve Libya’yla
anlaşma yapıyor. İlginçtir; Türkiye ve Mısır’ın tezleri birbiriyle uyumlu, Mısır ve Yunanistan’ın
tezleri birbiriyle terstir. Dolayısıyla pozisyonlar uyumlu olduğu için bir aşamada Türkiye’nin
Mısır’la da bir anlaşma yapması gerekecek. Çünkü Yunanistan adalara deniz alanları
açısından daha fazla etki vermeye çalışıyor. Bu aslında uluslararası hukukla da çok uyumlu
değildir. Günü gelince göreceğiz ki; siyasi kaygının ötesinde; ekonomik ve ticari menfaatlerle
örtüşen başka kaygılar vardır” dedi.
“Bölgesel aktör olmak için sadece Kıbrıs müzakereleriyle ilgilenmek yetmez”
Kıbrıs müzakerelerinde 50 sene ‘görüşen’ olmakla sınırlı kalındığını belirten Başbakan
Yardımcısı Kudret Özersay, Kıbrıs sorununun dışında da deniz yetki alanları, hava sahası,
Maraş konusu gibi bir dış politika alanı olduğuna dikkat çekti: “Kıbrıs Türkü bunca yıl sadece
çözüm olursa ana aktöre dönüşecek bir roldeydi. Halbuki; Kıbrıs Türkü kapsamlı çözüm

olmadan da bir bölgesel aktör olabilir. O yüzden uluslararası petrol şirketleri bizimle de
görüşmeye başladı. Biz bölgesel bir aktör konumuna yavaş yavaş geliyoruz. Bunu gerçekten
hayata geçirebilmek için sadece Kıbrıs müzakereleriyle ilgilenmek yetmez. Proaktif bir
politikaya ihtiyacımız var. Deniz yetki alanlarıyla ilgili fikir, politika geliştirmeye, görüşmeler
yapmaya, sadece devletlerle değil uluslararası şirketlerle de görüşmeler yaparak bölgesel bir
aktör konumuna gelmeliyiz. Bu aslında bir alan açıyor bize. Kıbrıs sorunu nasıl çözülecek diye
kendi içimizde kavga ettiğimizde bir sonuç çıkmıyor. Bölgemizde güvenlik, deniz yetki alanları
ve doğalgazla ilgili çok ciddi gelişmeler oluyor. Bu konularda politika geliştirip proaktif
diplomasi yapmamız gerekir ki Kıbrıs Türkü çözümü beklemeden de bölgede etkili bir aktör
olabilsin.”
“Geçitkale izni çalışmaları destekleyici alınan bir tedbirdir”
Başbakan Yardımcısı Özersay, Geçitkale Havaalanı’nın İHA ve SİHA’ların kullanımına açılması
konusunu da değerlendirdi. “Zaten bir İHA operasyonu vardı, olmayan bir şeyi yaratmış
değiliz” diyen Özersay, Geçitkale’nin kullanım iznini vermeden önce de Türkiye’den kalkan
insansız hava araçlarının zaten bu görevi yerine getirdiklerini anlattı: “Türkiye’den kalkan
İHA’lar çalışmasını sürdürüyordu. Sadece mesafe uzun olduğu için ve ikmal, kalkma, gelme,
geri gitme meselesinde görüntülerde bazı kesintiler oluyordu. 24 saat esaslı çalışamıyorlardı.
O nedenle Geçitkale’nin kullanılmasına izin verdik. Şimdi kesintisiz bir şekilde aynı görev
devam ettirilecek.”
Özersay, konuya ilişkin Kathimerini aracılığıyla Kıbrıslı Rumlar’a verdiği mesajı şu sözlerle
özetledi: “Sizin de Rum tarafı olarak insansız hava araçlarınız var. İsrail de bunu yapıyor.
Doğalgaz vb kazılarla ilgili olarak modern çağın ihtiyaçlarıdır bunlar. Teknolojik anlamda
değişen ihtiyaçlar var. Artık eskiden olduğu gibi helikopterlerle, savaş uçaklarıyla, savaş
gemileriyle birebir bu kazıları yakından takip etmek yerine bir sıkıntı varsa önceden tespit
edilebilsin diye, güvenlik nedeniyle havadan izleniyor. Başkalarının yaptığı çalışmalar da
izleniyor. Size ait olan bir yerde başkası kazı yapmasın diye bu yolla haber ve tedbir
alabilirsiniz. Kendi kazı yaptığınız bölgede de gemilerinizle ilgili bilgi sahibi olursunuz. Bu
çalışmaları destekleyici alınan bir tedbirdir.”
Başbakan Yardımcısı, açıklamasında Yunanistan bütçe görüşmelerinden de örnek vererek,
Yunan Savunma Bakanı’nın insansız hava aracı almaları gerektiğini söylediğini ve kendi Yunan
İHA’larını da yapmak için ayırdıkları kaynağı da açıkladığı bilgisini paylaştı ve ekledi: “Rum
tarafı da İsrail’le yapmış olduğu anlaşmayla insansız hava araçları satın aldı. Biz de herkesin
yaptığını yaptık.”
“Toplumsal birliği ve barışı sağlayacak bir devlet başkanına ihtiyacımız var”
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda da soruları yanıtlayan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri
Bakanı Özersay, “Adaylık açıklamak için önce karar vermek gerekir” dedi. Karar verme
aşamasında olduklarını aktaran Özersay, 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimin sıradan bir seçim
olmadığının altını çizdi. Özersay seçimin farklı olduğu noktaları şu sözlerle anlattı: “2015’te
temel tartışma başka bir model değildi. Kimse ‘daha farklı şeyler görüşmemiz lazım’
demiyordu. Güvenlik ve doğal zenginlik anlamında Doğu Akdeniz’de çok önemli şeyler
oluyor. Kıbrıs sorunu çözülsün veya çözülmesin bu konularla artık etkin bir politikaya

ihtiyacımız var. Bu konular bağlamında Kıbrıs Türkü’nün bölgesel aktör olmasını sağlayacak
bir vizyona ve bunu hayata geçirecek olan bir devlet başkanına ihtiyaç vardır.
Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak da konunun ciddi tartışılmaya başlandığı, Kıbrıs Rum liderinin bile
‘Acaba başka türlü bir çözüm olabilir mi?’ demeye başladığı bir paradigma değişikliğinin
eşiğindeyiz. Bu açıdan da 2020 önemlidir. Diğer yandan toplumsal barışı ve birliği sağlayacak
bir devlet başkanlığına da ihtiyacımız var. Çünkü son bir-iki senedir ciddi ayrışmalar yaşıyoruz.
Toplumun farklı kesimleri birbirine tolerans göstermez oldu. Bu unsurları
değerlendirdiğimizde 2020 çok kritiktir.”
“Cumhurbaşkanlığı seçimi partilerin değil halkın seçimidir”
Kudret Özersay, Cumhurbaşkanlığı seçiminin bir parti seçimi olmadığını ifade etti: “Bir siyasi
partinin kimin Cumhurbaşkanı olmasını istediğinden ziyade halkın kimin Cumhurbaşkanı
olmasını istediğidir önemli olan. 2020 partilerin değil halkın seçimi olacak. Böyle de olması
gerekir zaten, tarafsız olmalıdır. Toplumun her kesimini kucaklaması gereken bir
pozisyondur. Bu iş başkadır.” dedi.
“Amacımız insanlara hizmet ve devamlılıktır”
Başbakan ve Başbakan Yardımcısının aday olması durumunda hükümetin düşeceği yönündeki
iddiaları da yanıtlayan Özersay, uzun ömürlü, istikrar sağlayacak hükümetlere olan ihtiyacı
hatırlattı. Amaçlarının hükümeti düşürmek olmadığını vurgulayan Başbakan Yardımcısı
hedeflerinin insanlara hizmet sağlamak ve devamlılık olduğunu belirtti.
“İmar Planlaması olmazsa yine dizimizi döveceğiz, görüşler alarak bir orta
nokta bulmalıyız”
Kudret Özersay’a yöneltilen bir diğer konu ise İmar Planı’na ilişkindi. Planlamanın elzem
olduğunu ifade eden Başbakan Yardımcısı, itiraz edenlerin bir kısmının “Çok fazla imara
açtınız” diyerek, bir kısmının da “İmara çok fazla kapattınız” diyerek karşı çıktığını anlattı.
Özersay, İmar Planı’nı neden önemsediklerini şu sözlerle paylaştı: “Herkes sorulduğunda
planlama istediğini söylüyor, parti programlarında da yazıyor. Ama o ateşten gömleği giyip
planlamaya kalkıştığımızda karşı çıkanlar oluyor. Yarın bir sel baskını veya depremde ciddi
kayıplar yaşamak istemiyorsak, oturduğumuz çok güzel binaların içinde pis kokularla
yaşamak istemiyorsak, planlama zorunluluktur. Planlama geciktirilirse ülkemiz için yıkım olur,
hep beraber dizimizi döveriz. Görüşler, itirazlar tabii ki olacak. Tek doğru yoktur. Bir orta
nokta bulunması gerekir. Biz, uzlaşmadan yana bir tavır ortaya koyuyoruz. Son noktaya kadar
da görüşler almaya veya yansıtmaya çaba harcayacağız. Birileri bunun üzerinden hükümetin
bozulmasını istiyor ama biz Halkın Partisi olarak hükümetin devamı yönünde bir duruş ortaya
koyuyoruz.”
Paylaş