Kaşıkçı cinayetinin 1. yılı

23
reklam alani

Views: 0

Orta Doğu’nun etkin gazetecilerinden Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı‘nın, evlilik işlemleri için 2 Ekim 2018’de girdiği Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda organize şekilde katledilmesinin üzerinden bir yıl geçti.

Kaşıkçı’nın, Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda vahşice öldürülmesi, Türkiye ve dünya kamuoyunda hala önemli bir gündem maddesi olarak yerini koruyor.

Cinayetin üzerinden geçen 12 aylık sürede Kaşıkçı’nın ne zaman, nerede ve nasıl öldürüldüğüyle ilgili bilgiler ortaya çıkarken, cesedinin nerede olduğu konusunda şu ana kadar herhangi bir resmi açıklama yapılmadı.

 

Kaşıkçı’nın öldürülmesinin hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çabasının yanı sıra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının titiz soruşturmasıyla ortaya çıkartılan deliller ve uluslararası alanda yürütülen etkin diplomasi sayesinde oluşturulan uluslararası baskıyla Suudi Arabistan yönetimi, ilk başlarda inkar yolunu seçtikleri vahşi cinayeti dünya kamuoyuna itiraf etmek zorunda kaldı.

Olaya karışanların Türkiye’de yargılanmasına yönelik taleplere olumsuz yanıt veren Suudi Arabistan’da, Kaşıkçı cinayetiyle ilgileri olduğu gerekçesiyle 5’i idam talepli 11 kişi hakkında dava açıldı ve bu kişilerin yargılanmalarına başlandı.

Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard’ın Kaşıkçı cinayetine ilişkin hazırladığı raporda, “Kaşıkçı, uluslararası hukuka göre Suudi Arabistan’ın sorumlu olduğu, kasten ve tasarlayarak gerçekleşen bir yargısız infazın kurbanı oldu.” ifadesine yer verdi.

Suudi Arabistan’ın diplomatik ayrıcalıkları suistimal etmesi nedeniyle Türk hükümetinden özür dilemesi gerektiğine vurgu yapılan raporda, ortada bir devlet sorumluluğunun bulunduğu kaydedildi.

Kaşıkçı’nın öldürülme koşullarının, Suudi Arabistan tarafından onaylanan “İşkenceye Karşı Sözleşme” hükümleri uyarınca işkence eylemi oluşturduğuna dikkat çekilen raporda, Kaşıkçı’nın cesedine halen ulaşılamamış olmasının da zorla yok etme suçunu teşkil ettiği belirtildi.

Raporda, ABD’nin, Kaşıkçı cinayetinin araştırılması için FBI soruşturması başlatması gerektiğine işaret edilerek, Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin de aralarında bulunduğu üst düzey yetkililerin soruşturulması için güvenilir kanıtların bulunduğu aktarıldı.

Organize cinayetin detayları

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre Kaşıkçı’nın barbarca yöntemlerle organize şekilde katledilmesinin üzerinden geçen bir yılda yaşanan gelişmelerin kronolojik özeti şöyle:

Kaşıkçı, 28 Eylül 2018 Cuma günü evlilik işlemleri için başkonsolosluk binasına gidince, cinayet planı devreye sokularak, işlemleri için 2 Ekim’e randevu verildi.

Bunun üzerine harekete geçen ve aralarında güvenlikçi, istihbaratçı ve adli tıpçının bulunduğu cinayet ekibi, farklı gruplar halinde İstanbul’a geldi.

Aynı gün erken saatlerde Londra’dan İstanbul’a dönen Kaşıkçı’dan, saat 13.08’de konsolosluk binasına yaya olarak girdikten sonra bir daha haber alınamadı.

Türkiye’ye farklı uçaklarla gelen 15 kişilik Suudi heyet, cinayetin ardından iki ayrı uçakla akşam saatlerinde Türkiye’den ayrıldı.

Kaşıkçı’nın başkonsolosluktan çıkmaması üzerine dışarıda kendisini bekleyen nişanlısı Hatice Cengiz, AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay ve gazeteci Turan Kışlakçı’yı aradı. Konsolosluk önünde gece saatlerinde yapılan basın açıklamasıyla Kaşıkçı’nın kaybolduğu haberi, dünya ve Türkiye kamuoyuna duyuruldu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Kaşıkçı’nın alıkonulduğuna dair iddiayla ilgili hemen soruşturma başlatırken, olayı inkar eden Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu, Kaşıkçı’nın binadan çıktıktan sonra kaybolduğunu öne sürdü.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yakından takip etti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olaya ilişkin yaptığı ilk açıklamada, “Cumhurbaşkanı olarak takibindeyim, kovalıyorum, buradan çıkacak sonuç neyse onu da dünyaya bizler bildireceğiz.” dedi.

Sonrasındaki tüm süreci yakından izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, cinayetle ilgili ABD Başkanı Donald Trump ile Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile faklı tarihlerde telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.

Vahşice işlenen cinayetle ilgili dünya liderleri ile de sık sık görüşmeler yapan Erdoğan, oluşturduğu uluslararası kamuoyu sayesinde ilk başlarda inkar yolunu seçen Suudi Arabistan’ın cinayeti itiraf etmesini sağladı.

Açıklamalarında da cinayetle ilgili ayrıntılar veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Riyad yönetiminin cinayeti itiraf etmesinin ardından Cemal Kaşıkçı’nın ailesini telefonla arayarak taziyelerini bildirdi.

Uluslararası kamuoyunun da en önemli gündem maddelerinden biri olan cinayetle ilgili BM, AB, Almanya, İngiltere ve Fransa, Kanada, Rusya ve İran başta olmak üzere birçok ülke, cinayete tepki gösterdi. Bazı ülkeler de cinayetle ilgili adı geçen kişilerle ilgili yaptırım kararı aldı.

“Örtbaslar tarihindeki en kötü örtbastı”

ABD Başkanı Donald Trump da Kaşıkçı’nın kaybolmasının ardından sık sık açıklama yaptı.

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da cinayetin ardından gittiği Suudi Arabistan’da Kral Selman bin Abdulaziz ile görüştükten sonra Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir görüşme gerçekleştirdi.

Trump, olayla ilgili ilk açıklamasında, “Bu konuda endişeliyim. Bu konuda bazı oldukça kötü haberler var. Bu, hoşuma gitmiyor.” ifadesini kullanırken, 24 Ekim’de yaptığı açıklamada ise “Örtbaslar tarihindeki en kötü örtbastı. Her kim bunu düşündüyse kanımca başı belada. Ne yapacağımız noktasında kararı kongreye bırakacağım ve umarım iki partinin de desteklediği bir karar olur.” dedi.

İlk açıklamalarında meselenin kendileri için önemli olduğunu belirtip olayın aydınlatılması için kararlılık mesajları veren Trump, sonrasında Veliaht Prensi koruyan açıklamalar yaptı.

Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesiyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca olayın başından itibaren etkin bir soruşturma yürütüldü.

Bu kapsamda Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu çalışanları, savcılıkta ifade verdi.

Suudi Arabistan Başsavcısı Suud Ma’cib, 29 Ekim’de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’la Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde 1 saat 15 dakika görüştü.

Soruşturma çerçevesinde Türkiye ile Suudi Arabistan arasında kurulan ortak çalışma grubunda bulunan Türk ve Suudi ekip, başkonsoloslukta ve konsolosluk konutu ile konut bahçesinde incelemeler yaptı.

Türk yetkililerinin başkonsolosluk konutundaki kuyuda arama yapmasına izin verilmezken, başkonsolosluğun bulunduğu sokakta, robot kameralarla kanalizasyonda inceleme gerçekleştirildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmayla ilgili yapılan yazılı açıklamada, Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin detaylara yer verilerek, Kaşıkçı’nın boğularak öldürüldüğü ve önceden yapılan planlama doğrultusunda cesedinin parçalanarak yok edildiği bildirildi.

Başsavcılık tarafından 18 şüphelinin iadesi için hazırlanan talepname, Adalet Bakanlığı tarafından Suudi Arabistan’a gönderilmek üzere Dışişleri Bakanlığına iletildi.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “İade talepnamesinin yerine getirilmesi beklenmektedir. Çünkü bu menfur hadise Türkiye’de cereyan etmiştir.” açıklamasını yaptı.

Cinayet itirafı 18 gün sonra

Cinayetle ilgili itirafını 20 Ekim’de yapan Riyad yönetimi, Kaşıkçı’nın “konsolosluk binasında yaşanan arbede sonucunda öldüğünü” açıkladı.

Suudi Arabistan Başsavcılığının dosya hakkındaki soruşturmasının sürdüğü ve olayla ilişkili 18 Suudi Arabistan vatandaşının gözaltına alındığı aktarıldı.

Aynı gece yayımlanan kraliyet kararnamesiyle, Suudi Arabistan Genel İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed el-Asiri görevden alındı. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan, üst düzey 3 istihbarat görevlisinin görevden alındığı bilgisini paylaştı.

Suudi Arabistan Başsavcı Sözcüsü Şelan eş-Şelan, başkent Riyad’da 15 Kasım’da düzenlediği basın toplantısında, soruşturmanın sonuçlarını paylaştı.

Buna göre soruşturma sonuçlarının bazıları şöyle:

“Kaşıkçı’nın öldürülmesi olayında 5 kişinin idamı istendi, Kaşıkçı’yı öldüren ekibi kurma emrini eski İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed el-Asiri verdi, zanlılardan biri konsolosluktaki kameraları bozdu, Kaşıkçı’nın cesedi konsoloslukta parçalanarak dışarı çıkarıldı, cesedi teslim alan yerel iş birlikçinin robot resmine ulaşıldı, 21 şüpheliden 11’ine suç isnat edilerek dava dosyası mahkemeye gönderildi, görevden alınan eski Kraliyet Divanı Müsteşarı Suud el-Kahtani hakkında ise yurt dışına çıkış yasağı getirildi.”

Kaşıkçı’nın öldürülmesinin ardından cesedinin konsolosluğun rezidansına taşınmasına ait olduğu belirtilen anların yer aldığı görüntüler, 30 Aralık’ta bazı medya organlarınca yayınlandı.

Suudi Arabistan’da, Kaşıkçı cinayeti davasında beşi idam talepli olmak üzere 11 sanığın yargılanmasına 3 Ocak’ta başlandı.

Veliaht Prens sorumluluğunu kabul etti

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın, Amerikan PBS televizyon kanalının “Frontline” haber programının yapımcısı, gazeteci Martin Smith’e, Aralık 2018’de Riyad’da bir elektrikli otomobil yarışı sırasında Kaşıkçı cinayetine ilişkin yaptığı açıklamalar, 1 Ekim’de yayımlanacak programın tanıtım fragmanında yer aldı.

Tanıtım fragmanında, Bin Selman’ın Kaşıkçı cinayetiyle ilgili sorulara ilk kez bir söyleşide yanıt verdiği belirtilerek Veliaht Prens’in gazeteci Smith ile diyaloğundan parçalar, Bin Selman’ın görüntüsü ve sesi kullanılmadan ekrana taşındı.

Fragmanda, Smith, “Ona Kaşıkçı cinayetindeki rolünü sorduğumda bana, ‘Bu olay benim sorumluluğum altında oldu. Tüm sorumluluğu üstleniyorum çünkü benim sorumluluğum altına oldu’ cevabını verdi.” ifadelerini kullanıyor. Smith, “Sizin bilginiz olmadan nasıl böyle bir şey olabilir?” sorusunu Bin Selman’ın, “Suudi Arabistan’da 20 milyon insan yaşıyor. 3 milyon devlet çalışanı var.” diyerek yanıtladığını anlatıyor.

Smith, Bin Selman’ın “Peki onlar sizin uçaklarınızdan birini alabilirler mi?” sorusuna da “İşlerimi takip eden görevliler, bakanlar var. Bu onların sorumluluğu. Onların bunu yapmaya yetkisi var.” cevabını verdiğini aktarıyor.

BM Heyeti Türkiye’ye geldi

Cinayete ilişkin uluslararası soruşturma için Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard, beraberinde İngiliz Avukat Helena Kennedy ile eski Dünya Adli Tıp Akademisi Başkanı ve Coimbra Üniversitesi Tıp Fakültesi Müdürü Prof. Dr. Duarte Nuno Vieira ile Ankara ve İstanbul’da 28 Ocak ile 3 Şubat tarihlerinde çeşitli görüşmeler yaparak cinayetle ilgili bilgi topladı.

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Ofisi, Özel Raportör Callamard’ın gazeteci Kaşıkçı cinayetine yönelik uluslararası soruşturma kapsamında Türkiye’ye gerçekleştirdiği ziyarete ilişkin yazılı açıklama yaptı.

Açıklamada, Kaşıkçı soruşturmasından dolayı Türkiye’ye övgüde bulunulurken, Callamard’ın Suudi Arabistan’a yönelik dikkat çekici görüşlerine yer verildi.

Callamard, Kaşıkçı cinayetinin tüm hakların en temelini teşkil eden yaşam hakkının en ağır ihlali olduğuna vurgu yaptığı açıklamasında, “Türkiye’deki görevim sırasında toplanan deliller, Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan devleti yetkilileri tarafından acımasızca ve önceden tasarlanmış cinayete kurban gittiğini gösteriyor.” ifadesini kullandı.

Türkiye’nin uluslararası hukuk çizgisindeki etkili, kapsamlı, tarafsız ve şeffaf soruşturma çabasının Suudi Arabistan tarafından ciddi şekilde baltalandığına işaret eden Callamard, Suudi Arabistan’ın soruşturmayı yürüten Türk yetkililere olay yeri incelemesi için uluslararası standartlara göre yeterli zaman ve erişim izni vermediğinin altını çizdi.

Diplomatik misyonların dokunulmazlığının asla bir cinayete olanak tanıyamayacağına ve yaşam hakkını ihlal edemeyeceğine vurgu yapılan açıklamada, “Türk istihbarat teşkilatı tarafından elde edilen ürpertici ve ürkütücü ses kayıtları” da dahil bazı hayati bilgilere Callamard ve ekibinin erişiminin sağlandığı vurgulandı.

Kaşıkçı cinayetine ilişkin desteğinden dolayı Türkiye’ye teşekkür eden Callamard, ilgili makamlardan uluslararası soruşturma misyonuyla iş birliğine devam etmesini istedi.

BM’nin 101 sayfalık raporunda çarpıcı tespitler

BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR) tarafından açıklanan 101 sayfalık raporda, “BM Genel Sekreteri (Antonio Guterres), Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin tamamlayıcı kriminal soruşturma başlatmalı.” değerlendirmesinde bulunuldu.

Suudi Arabistan’daki kovuşturmanın yetersizliğine değinilen raporda, “Suudi Arabistan, mevcut yargılamaya ara vermeli. BM tarafından yönetilen ayrı bir cezai soruşturmayla müşterek çalışmalı ve gelecekte gerçekleşecek yargılamanın yeri ve yapısı konusunda verilen kararları uygulamalı.” ifadesi yer aldı.

Kaşıkçı cinayetinin soruşturulmasına ilişkin ABD’ye de çağrıda bulunulan raporda, “ABD, henüz açılmadıysa Kaşıkçı cinayetine ilişkin bir Federal Araştırma Bürosu (FBI) soruşturması başlatmalı ve uygunsa ABD içinde cezai kovuşturma yürütmeli.” denildi.

Üye ülkelerin Kaşıkçı’nın öldürülmesine dahil olduğu iddia edilen kişilere yaptırım uygulaması ve yaptırımların Suudi Arabistan Veliaht Prensi’ni de içermesi gerektiği belirtilen raporda, “Kaşıkçı’nın öldürülmesine ilişkin yaptırımlar Veliaht Prens ve onun yurt dışındaki kişisel mal varlıklarını da kapsamalıdır.” değerlendirmesi yapıldı.

“Kaşıkçı, uluslararası hukuka göre Suudi Arabistan’ın sorumlu olduğu, kasten ve tasarlayarak gerçekleşen bir yargısız infazın kurbanı oldu.” denilen raporda, devlet sorumluluğuna işaret edildi.

Kaşıkçı’nın öldürülme koşullarının, Suudi Arabistan tarafından onaylanan “İşkenceye Karşı Sözleşme” hükümleri uyarınca işkence eylemi oluşturduğuna dikkati çeken raporda, Kaşıkçı’nın cesedine halen ulaşılamamış olmasının da zorla yok etme suçunu teşkil ettiği belirtildi.

BM İnsan Hakları Konseyindeki bazı ülkeler, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti ve ülkedeki insan hakları ihlallerinden dolayı Suudi Arabistan’ı kınadı.

Anadolu Ajansı (AA) da vatandaşı olduğu Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda 2 Ekim 2018’de vahşi şekilde katledilen Cemal Kaşıkçı cinayetinin tüm detaylarını, “Cemal Kaşıkçı Cinayeti” isimli kitapla kamuoyunun bilgisine sundu.

Kaşıkçı’nın son anlarına ait ses kayıtları

Türkiye’deki bazı basın yayın kuruluşlarında, Kaşıkçı’nın infaz edilme anına ait olduğu iddia edilen ses kayıt dökümleri yayınlandı.

İnfaz ekibindeki Mahir Abdülaziz Mutreb ile Kaşıkçı’nın cesedini parçalayan adli tıpçı Salah Muhammed Tubeyki arasında gerçekleştiği belirtilen konuşmanın ses kaydında, Mutreb’in, “Gövdeyi bir torbaya koymak mümkün müdür?” sorusuna, Tubeyki: “Hayır. Çok ağır, boyu da uzun. Aslında hep kadavralar üzerinde çalıştım. Kesmeyi iyi bilirim. Hiç sıcak bir beden üzerinde çalışmadım ama onu da kolayca hallederim. Normalde kadavra keserken kulaklığımı takar müzik dinlerim. Bir yandan da kahvemi sigaramı içerim. Ben parçaladıktan sonra siz de poşete sarıp bavullara koyar ve çıkarırsınız.” yanıtını verdiği iddia ediliyor.

Konsolosluğa girdikten sonra infaz edileceği odaya alınan Kaşıkçı’ya, Mutreb’in, “Gelin oturun. Sizi (Riyad’a) geri götürmek zorundayız. Interpol’den gelen emir var. Interpol geri gönderilmenizi talep etti. Sizi almaya geldik.” dediği, Kaşıkçı’nın da “Benimle ilgili bir dava yok. Dışarıda beni bekleyen nişanlım var.” dediği belirtiliyor.

Mutreb’in, “Oğlunuza bir mesaj gönderin.” talebini reddeden Kaşıkçı’nın, bir süre sonra kendisine ilaç verilmesinin ardından “Ağzımı kapatmayın. Astımım var. Yapmayın, beni boğacaksınız.” dediği ileri sürülüyor.

Ses kayıtlarına göre bunun ardından boğuşma sesleri ve boğuşma sırasında infaz timi üyelerinin “Uyudu mu?”, “Kafasını kaldırıyor.”, “İtmeye devam et.”, “Bastır iyice.” şeklindeki konuşmalarının duyulduğu iddia ediliyor.

Paylaş