Views: 0
Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı, BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan BM Genel Sekreteri’nin raporunda, iki tarafa, yerel ve uluslararası aktörlere, iş birliği yapmaları yönünde çağrı yapılmasının, statükonun değişmesi bağlamında verilen çok yerinde bir mesaj olarak değerlendirdiğini ve selamladığını bildirdi.
Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada,
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün (BMBG) faaliyetlerine ilişkin 10 Temmuz 2019 tarihinde yayınlanan dönemsel raporunu onaylayan ve BM Barış Gücü’nün görev süresini 6 ay süreyle uzatan 2483 (2019) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararının dün akşam geçtiği kaydedilerek, rapor ve kararda öne çıkan bazı hususlara ilişkin Bakanlığın değerlendirmeleri kamuoyu ile paylaşıldı.
“BM Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan BM Genel Sekreteri’nin raporunda iki tarafa, yerel ve uluslararası aktörlere, hiçbir engele takılmaksızın, iş birliği yapmaları yönünde çağrı yapılmasını sürdürülemez statükonun değişmesi bağlamında verilen çok yerinde bir mesaj olarak değerlendiriyor ve selamlıyoruz.”denilen açıklamada, bu çağrının, Kıbrıs’ta müzakere yoluyla ulaşılacak bir anlaşma için adadaki iki tarafın ve uluslararası aktörlerin doğrudan iletişim içinde olmasına ve iş birliği yapmasına ihtiyaç olduğunu gösterdiği ve çözümden önce ve çözümü beklemeden iş birliği yapmanın gerekliliğine işaret ettiği ifade edildi.
Dışişleri Bakanlığı açıklamasının devamında şu ifadelere yer verildi.
“ Bu yolla, Rum liderliğinin yıllardır yaslandığı ilkel propaganda araçlarından bir tanesi daha elinden alınmaktadır. 51 yıldır süreçlerin sonuçsuz kalmasına neden olan en önemli unsur, iki taraf arasında doğrudan iletişim ve iş birliği olmamasıdır. Uluslararası aktörlerin bu çağrıya uygun şekilde Kıbrıs Türk tarafıyla doğrudan iletişim ve iş birliğine girerek, Kıbrıs Rum Yönetimi’ni de bu yönde teşvik etmesi, gelinen aşamada BM’nin de beklentisi haline gelmiştir.
Kuşkusuzdur ki, ancak doğrudan iletişim ve iş birliğiyle, iki taraf arasındaki güvensizlik aşılabilecek ve karşılıklı bağımlılık yaratılabilecektir. Biz Kıbrıs Türk tarafı olarak, söz konusu BM çağrıları çerçevesinde doğrudan iletişim ve iş birliğine hazır olduğumuzu bir kez daha vurgulamak isteriz.”
“MEKANİZMALARININ GELİŞTİRİLMESİNE DEVAM EDECEĞİZ”
Hem raporda hem de kararda, bir öncekilerde de olduğu üzere, doğrudan iletişim ve iş birliği mekanizmalarına atıfta bulunulduğu ve tüm adayı ilgilendiren konuların ele alınmasına yardımcı olacak mekanizmaların kurulması ve geliştirilmesi için çağrı yapıldığı vurgulanan açıklamada, “Bu bağlamda, BM Genel Sekreteri’nin yaptığı iş birliği mekanizması çağrısı ertesinde, Bakanlığımızın inisiyatifiyle zanlı ve suçluların BM’nin de yardımıyla karşılıklı olarak diğer tarafa verilmesi gibi çok önemli bir konuda doğrudan iş birliği yapılabilmiştir. BM Genel Sekreteri’nin çağrısıyla hali hazırda başlayan iş birliği mekanizmalarının geliştirilmesi sürecine Bakanlık olarak kararlı bir şekilde katkı koymaya devam edeceğiz.
“GERİLİMİ ORTADAN KALDIRMANIN TEK YOLU DİPLOMASİ VE İŞ BİRLİĞİDİR”
Ada etrafındaki hidrokarbon kaynakları konusunda Kıbrıs Rum tarafının Kıbrıs Türklerinin hak ve iradesini yok sayarak sürdürdüğü tek yanlı provokatif faaliyetlerinin yarattığı gerilimin ada ve bölgedeki barış ve istikrarı tehdit ettiğine vurgu yapılan açıklamada, “ Bu bağlamda rapor ve kararda konuya dair yer alan ifadeler oldukça yüzeyseldir. Kıbrıs Türk tarafı 2011, 2012 ve son olarak Temmuz 2019 tarihlerinde iş birliği içeren üç öneri yapmış ve tümü Kıbrıs Rum liderliğince reddedilmiştir. BM ve ilgili tüm taraflardan beklentimiz, hidrokarbon kaynaklarına ilişkin gerilimi ortadan kaldıracak tek yolun diplomasi ve iş birliği olduğu gerçeğini Kıbrıs Rum liderliğine daha fazla geç kalmadan net bir şekilde telkin etmeleridir.”denildi.
“ORTAK VİZYON OLMADAN BAŞLANAN BİR SÜREÇ BAŞARISIZLIĞA MAHKUMDUR”
Kararda, Kıbrıs sorununa ilişkin yer alan ifadelerin, adada müzakere yoluyla bir anlaşmaya ulaşılmasını tetikleyecek, sonuç odaklı ve net ifadeler olmadığına dikkat çekilen açıklamada, 51 yıldır sonuç alınamayan süreçlerin, iki taraf arasında adanın geleceğine dair ortak vizyon konusunda anlaşılmadan bir müzakereye girilmesinin zaman kaybından başka bir şey olmayacağını ve çabaların bir kez daha sonuçsuz kalacağını defaten gösterdiği belirtildi.
Açıklamada, “Rapor ve kararın diğer bazı noktalarıyla ilgili ciddi itirazlarımız olduğunu ve bu itirazları hem Bakanlığımız hem de New York Temsilciliğimiz vasıtasıyla, BM Genel Sekreteri ve Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, ilgili tüm taraflarla en detaylı şekilde paylaşmakta olduğumuzu kamuoyumuzun dikkatine getiririz.”ifadelerine yer verildi.