Views: 0
Türk Amfibi Birliği’yle katıldığı NATO tatbikatında hastalanıp İtalya’nın Sardunya adasındaki bir hastanede tedavi gördüğü sırada Türkiye’nin Kıbrıs’a çıkarma harekatının başladığını doktorundan öğrenen Deniz Piyade Üsteğmen Mesut Günsev, bir hasta bakıcı yardımıyla hastaneden firar ederek Türkiye’ye dönmeyi başarıp harekâta dahil oldu.
“Çocukluğumdan beri Kıbrıs her Türk gibi gündemimdeydi. Ortaokuldayken öğretmenlerimiz bizi bırakıp ‘Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır’ mitinglerine giderdi. Türk Amfibi Birliği’nin ilk mensuplarındanım. Mağusa Limanı’ndaki asker değişimine giderdik ama adaya ayak basmamıza izin verilmezdi” diyor Günsev.
Yıllar sonra Kıbrıs’a ayak bastığında tarih, 26 Temmuz 1974’tür. İlk sıcak çatışması ise birliğinden bir askerin şehit düştüğü 6-7 Ağustos Lapta harekâtı…
Barış Harekâtı’na deniz piyade üsteğmen olarak katılan, 1986’da GKK Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak adaya gelip üç yıl görev yapan ve ardından binbaşı rütbesiyle emekli olup ailesiyle birlikte adada kalmayı seçen Mesut Günsev, TAK muhabirlerinin 20 Temmuz 1974’le ilgili sorularını yanıtladı, anılarını anlattı. Emeklilik döneminde gazetecilik de yapan Günsev’in, Barış Harekatı anılarını kaleme aldığı kitabı da var.
1948 yılında doğan Mesut Günsev, deniz aşırı harekat yapabilen özel kuvvet anlamına gelen Türk Amfibi Birliği’nin ilk mensuplarından biri. Kıbrıs’ın gündemine nasıl girdiği sorusuna yanıtı şöyle:
“Kıbrıs benim çocukluğumdan beri gündemimde olan yeşil ada, yavru vatan. Ortaokuldaki Kıbrıs mitinglerini hatırlarım. Öğretmenlerimiz bizi bırakır, ‘Kıbrıs Türk’tür Türk kalacaktır’ mitinge giderdi. Nevzat Karagil, Yasemin Kumral’ın babası Ahmet Muhtar Kumral, Derviş Manizade gibi isimler Kıbrıs’la ilgili öncülerdi.”
Türk Amfibi Birliği’nin Kurucusu Donanma Komutanı Kemal Kayacan Paşa ve birliğin komutanı Deniz Yarbay İbrahim Neşet İkiz’in, birliği Gölcük’te kurarken yaptıkları “Bir gün gelir biz Kıbrıs’a çıkmak zorunda kalırız. 1967’de böyle bir durum oldu ama çıkamadık. Siz ilk görev alacaklardan olacaksınız. İyi çalışın, iyi adamlar yetiştirin, eğer böyle bir görev gelir ve başaramazsanız, bu topraklarda yatan binlerce İstiklal Harbi şehitlerine karşı borcunuzu ödeyemezsiniz” şeklindeki konuşmaları Günsev’in hatırından çıkmıyor.
Daha sonraki yıllarda Kıbrıs’ta görev yapan Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı’ndaki personel değişimleri için İskenderun’dan Mağusa Limanı’na gelip giden gemide de görev aldı Mesut Günsev. Ancak asker değişimleri BM gözetiminde yapılıyordu ve çok istediği halde izin verilmediği için adaya ayak bile basamadı, güverteden seyretmekle yetindi.
NATO TATBİKATINDA HASTALANDI
Mesut Günsev, 1974’ün Mart ayında Türkiye, Yunanistan, İngiltere, İtalya, Hollanda’nın ortak NATO tatbikatına katıldı. Ancak tatbikat sırasındaki balık adam komando kursunda mikrop kapınca ağır hastalandı. Günsev, sonrasını özetle şöyle anlattı:
“Halim yok ama gemi gidiyor. Yunanistan’ın Kalamata sahili son durağımız… Fırtına nedeniyle Kalamata’ya çıkarma iptal ediliyor. Strombolo açıklarına geldiğimizde ben komaya girmişim. Bir İngiliz helikopteri beni alıp Sardunya adasına, hastaneye götürdü. Gözümü açtığımda hastane odasındaydım. Kafamın üstünde bir haç ve etrafımda iki rahibe İtalyanca konuşuyor. ‘Tamam burası cennet olmalı’ diyorum.”
Üç aylık tedavisi sürerken, hastanenin İngilizce bilen tek doktoru Mazukato, 19 Temmuz gecesi telaşla odasına girip “Mesut siz harbe giriyorsunuz, Kıbrıs’a çıkıyorsunuz” deyince büyük bir şok yaşar:
“O zaman telefon yok, hiçbir iletişim yok. Ben şok oldum. 19 Temmuz gecesi İtalyan televizyonu Mersin’deki hareketliliği vermiş ve Türkler kuvvetle muhtemel, adaya çıkacak demiş. Doktor da nöbetçi, bunu duyunca gelip bana söyledi.
Planları bildiğim için biliyorum ki Kıbrıs’a ilk benim birliğim çıkacak. Bütün hayatım, yetiştirilmem bu görev için ve ben yatakta bağlı yatıyorum. Hastanede üçüncü ayım!”
“NİNNO BENİ KAÇIR!”
Hastalığını unutan Mesut Günsev, bir an önce birliğine ulaşma planları yapmaya başladı ve bu planları hayat geçirdi.
Hastane günlerinde dost olduğu ve dostluğunu halen sürdürdüğü hasta bakıcı Ninno’dan kendisini kaçırmasını istedi.
Ninno dostunun bu talebini reddetmedi. Mesut Günsev’in hastaneden kaçarak 20 Temmuz 1974 gününün öğleden sonrasında Roma Havaalanı’na ulaşmasına yardım etti. Öncesinde uğradığı Türkiye’nin Roma Büyükelçiliği’ndeki Deniz Kuvvetleri Ataşesi Atilla Tuzman “Mesut çıkarma başarıyla gerçekleşti, madalyayı kaçırdık” dedi.
Harekat nedeniyle havalimanları kapanınca Günsev ancak üç gün sonra ve binbir macerayla İstanbul’a ulaştı. Oradan Ankara’ya, sonra da kurye uçağıyla Mersin’e vardı. Barış Harekâtı’nın ilk gemisi TCG Ertruğrul’la adaya takviye gitti ve 26 Temmuz’da, 6 gün gecikmeli de olsa birliğine kavuştu.
“Beni hayretle karşıladılar. Amirale de ‘taburcu oldum’ diye yalan söyledim. Hasta olduğumu bilse beni Kıbrıs’a göndermeyecek.”
“RÜYA… İKİZ ÇOCUKLARI OLAN NECDET BENİM YERİME GÖNDERİLMİŞ… YÜZDE 60 ÖLECEK”
Mesut Günsev, hastaneden kaçarak harekâta katılmak istemesinde, son gece gördüğü bir rüyanın da etkili olduğunu anlattı:
“O gece gördüğüm rüyada, bölüğümde bir subay eksikliği var. Birinci bölükte üç subay var. Sınıf arkadaşım Necdet Bayacan’ı benim yerime veriyorlar. Necdet’in de yenile ikiz çocukları olmuştu. Bir çıkarma harekâtında hesaplara göre 100 kişiden 60’ı ölür. Bunu biliyorum. Dedim ki Necdet benim yerime ölecek.”
“ÇIKARMA PLAJI ÇILGIN TÜRKLERE YAKIŞIR ŞEKİLDE KÜÇÜK BİR KOY… KİMSE BURADAN ÇIKARMA YAPILABİLECEĞİNİ TAHMİN ETMEZDİ”
20 Temmuz 1974’teki Barış Harekâtı’nda çıkarma için seçilen Alsancak’taki Çıkarma Plajı’nın “çılgın Türklere” yakışır şekilde küçük bir koy olduğunu belirten Mesut Günsev, kimsenin buradan çıkarma yapılabileceğini tahmin etmediğini söyledi.
“ÇIKARMA, ATMA VE İNDİRMENİN AYNI ANDA YAPILDIĞI TEK HAREKAT BARIŞ HAREKATI”
Askeri literatürde deniz aşırı amfibi harekâtın dünyanın başarılması en zor askeri operasyonları arasında yer aldığını vurgulayan Günsev, “Planlaması, koordinesi, icrası gerçekten karmaşık ve zordur. Ama Kıbrıs Barış Harekâtı’nın bir başka özelliği de bir ilki başarmasıdır. Dünya harp tarihinde çok özgün bir yeri olan bu harekâtta denizden yapılan çıkarma, helikopterler ile yapılan uçarbirlik ve paraşütle yapılan hava indirme gibi icra edilmesi çok zor üç harekât aynı zamanda yapılmıştır” dedi.
Günsev, 20 Temmuz’un önemiyle ilgili görüşlerini ise kitabının arka kapağındaki şu ifadelerle anlattı:
“20 Temmuz; özgürlüğe ve insanca yaşama hakkına sahip onurlu bir halk olarak varlığımızın pekiştirildiği ve dünyaya ilan edildiği unutulmaz gündür.
20 Temmuz; 15 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen ve tüm Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamayı amaçlayan Enosis amaçlı faşist darbeye ‘Dur’ denilen, hem Türk hem de Rum toplumuna özgürlüğün getirildiği, Yunanistan’a bile demokrasiyi geri getiren bir olgudur.
20 Temmuz; Kıbrıs Türk toplumunun imhasını önlemek amacıyla yasal garantörlük hakkının Anavatan tarafından (çok pahalıya mal olacağı bilinerek) kullanıldığı, Mehmetçik’in soydaşları uğruna seve seve canını feda etmeye koştuğu gündür.
20 Temmuz; Ada’da yıllarca süren savaş ve huzursuzluk ortamının her iki toplum için barış ve güven ortamına dönüşmesini sağlayan haklı bir müdahalenin tarihi başlangıcıdır.”
Günsev, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın başarıya ulaşmasındaki en büyük etkenin, asil Kıbrıs Türkü’nün ta başından beri gösterdiği direniş, azim cesaret ve kararlılığın iki kuvvet tarafından birleşerek kullanılması olduğunu vurguladı. Günsev, mücadele yıllarında Kıbrıslı Türklerin kimliğini, dilini, dinini, kültürünü unutmadığını kaydetti.
ŞEHİT ONBAŞININ DEFTERİ VE FOTOĞRAFI
Deniz Piyade Üsteğmen Mesut Günsev, Barış Harekâtı sırasında ilk sıcak çatışmayı 6-7 Ağustos Lapta taarruzunda yaşadı. Günsev, yanında şehit düşen Osman Dağlı’yla ilgili halen rüyalarına giren anılarını da paylaştı:
“Sahile ilk adımı atan manga komutanımız Onbaşı Osman Dağlı hemen önümde vuruldu, Lapta’ya girerken çok ağır yaralıydı. İlk yardım yapıyoruz. Son sözü ‘evelallah benim işim tamam, siz onları kaçırmayın’ oldu. Geriye naklettik, harekât bitti. Daha sonra adettir şehidin üstündeki künyesi alınır. Not defterini aldım. Bir fotoğrafı çıktı içinden. Yakışıklı bir gençti. Fotoğrafın arkasını çevirdim: ‘Topraktan aldılar cismimi, bahriyeli koydular ismimi, çelik mermi bir gün delerse göğsümü, hatıra olarak saklayın resmimi’ yazıyordu.
Defterinde ise şunlar yazıyordu: ‘Arkadaşlar yarın taarruz var, şu arkadaşlara şu kadar borcum var, şu arkadaşlardan da şu kadar alacaklarım var. Alacaklarımdan borçlarımı ödeyin.’ O defter şimdi amfibi tugay müzesinde duruyor.”
ÇAY İSTEDİĞİ TEYZEDEN YANIT: “HASTASIN?”
Mesut Günsev’in harekât sırasında gülümseten de bir anısı var:
“Templos’ta (Zeytinlik) bir teyze bana ‘Ne içersin oğlum?’ diye sordu. Ben de kolay olsun diye ‘Teyze bir çay içeyim’ dedim. Yanıtı ‘Komutan hastasın?’ oldu. O zamandan öğrendim, Kıbrıslıların yazda çay içmediğini…”
TÜRKİYE’YE DÖNÜŞ YENİDEN ADAYA GELİŞ
Mesut Günsev, 2. Barış Harekâtı’nın ardından Mayıs 1975’te Türkiye’ye döndü. Yolu 1986’da yeniden Kıbrıs’a düştüğünde bu kez GKK Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü olarak görev yaptı. Üç yıl sürdürdüğü bu görevin ardından çocuklarının eğitimi nedeniyle ve tayin edilmek istendiği yere gitmek istemediğinden Kıbrıs’ta kaldı.
Türkiye ve KKTC’de çeşitli medya kuruluşlarında çalışan Günsev’in kitapları da bulunuyor.
TAK Haber: Özgül Gürkut Mutluyakalı- Fezile Atüf Öksüz – Fotoğraf: Erol Uysal