Views: 0
Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Dairesinin (UNODC), 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde yayımladığı Küresel Cinayet Raporu’na göre, 2017’de dünyada cinayete kurban giden 87 bin kadının yaklaşık 50 bini (yüzde 58) sevgili, koca veya aile bireyleri tarafından öldürüldü.
Raporda, “Cinayet kurbanı kadınların çoğunun partnerleri veya aile bireyleri tarafından öldürüldüğü dünyada ev, kadınlar için en tehlikeli yer.” ifadeleri yer aldı.
Raporda 2017’de yaklaşık 30 bin kadının kocası veya sevgilisi tarafından, yaklaşık 20 bin kadının ise bir aile bireyi tarafından katledildiği belirtildi.
Her gün ortalama 137 kadın aile içi şiddet vakalarında hayatını kaybediyor
Dünya genelinde her gün ortalama 137 kadının aile içi şiddet vakalarında hayatını kaybettiğine dikkat çekilen raporda, bunun her 100 binlik kadın nüfusunda 1,3 kişiye tekabül ettiği vurgulandı.
Bu oran Afrika kıtasında her 100 bin kadında 3,1, Amerika ile Karayipler’de 1,6, Okyanusya’da 1,3, Asya’da 0,9, Avrupa’da 0,7 oldu.
UNODC Direktörü Yuri Fedetov, “Her ne kadar cinayet kurbanlarının çoğu erkek olsa da kadınlar cinsiyet eşitsizliği, ayrımcılık ve olumsuz basmakalıpların bedelini ağır ödüyor. Kadınların hayat arkadaşları ve aile bireyleri eliyle cinayete kurban gitme ihtimali daha yüksek. Cinsiyet temelli cinayetlerin önlenmesi için özel adli tedbirler alınması gerekli.” dedi.
Mirabel kardeşler cinayeti
Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı mücadele veren 3 kız kardeş 1960’da tecavüz edilip öldürüldü. BM, Mirabel kız kardeşlerin mücadelesi ve uğradığı şiddet dolayısıyla, 25 Kasım’ı 2000’de Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan etti.
Türkiye, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni 2011’de imzaladı. Sözleşme, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi.
Dünya Sağlık Örgütü, cinsiyete dayalı şiddeti, kadınlarda fiziksel, cinsel, psikolojik herhangi bir zarar ya da üzüntü doğuran ya da bu sonucu doğurmaya yönelik özel yaşamda veya kamu yaşamında gerçekleşebilen her türlü davranış, tehdit, baskı ya da özgürlüğün keyfi biçimde engellenmesi olarak tanımlıyor.