Views: 0
1973’ten beri gazetecilik yaptığından birçok önemli olayı ilk duyan ve duyuranlardan biri olan TAK’in ilk muhabirlerinden ve eski müdürlerinden Emir Ersoy, bağımsızlığın ilanını da anbean yaşayıp, haberleştiren sayılı gazetecilerden biri olarak o günü ve o coşkulu kalabalığı unutamıyor.
Bağımsızlık sonrasında ülkede ve siyasette bazı dalgalanmalar yaşansa da genel olarak pek bir şeyin değişmediğine işaret eden Ersoy, “dünya genelinde ilerici görüşlü kişi ve çevrelerin takdir edip, savunduğu bağımsızlık konusuna” o dönem Kıbrıs Türkü’nün bazı toplum önderlerinin karşı çıkmasına ise bugün bile anlam veremiyor.
O gün Ajans muhabiri olarak Meclis’te bulunan ve ilk haberi geçen Emir Ersoy, TAK muhabirlerinin sorularını yanıtlayıp, KKTC’nin ilanıyla ilgili dönemi gazeteci gözüyle değerlendirdi.
“BEN DEVLET İLAN ETMEYE HAZIRLANIRKEN…”
Soru: 15 Kasım’a nasıl gelindi?
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, KTFD döneminde zaman zaman verdiği mülakatlarda bu amacı dile getiriyordu.
Cumhuriyetin ne zaman ilan edileceğine dair somut bir demeç ya da açıklama olmamıştı. Tabi perde gerisinde neler olduğunu bilemediğimizden bazı şeyler, cumhuriyetin ilanından sonra anlamlı gelir.
Örneğin, kasım ayının başlarında bir hafta sonu Denktaş’ın yanına gittiğimde, o günlerde yapmayı düşündüğü bir dış geziye ilişkin sorumu yanıtında, “Ben devlet ilan etmeye hazırlanırken öyle bir şey söz konusu olamaz” demişti.
Nitekim daha sonra görüştüğümüz birçok siyasinin de haberdar olmamasından, Denktaş beyin bu işleri çok gizli planladığını anlıyoruz.
“İLERİCİ GÖRÜŞLÜ KİŞİ VE ÇEVRELERİN BAĞIMSIZLIĞI BENİMSEMEMESİ İLGİNÇTİ”
Soru: Denktaş’ın 15 Kasım öncesi bağımsız Kıbrıs Türk devletine ilişkin açıklamaları nasıl karşılanıyordu?
Bazı siyasiler buna pek sıcak bakmıyor gibi görünüyordu. Ancak ilerici geçinen bazı toplum önderlerinin bağımsızlığı benimsememesi bana hep ilginç gelmiştir.
Dünyaya bakıldığında bağımsızlık ilan edilmesini ileri görüşlü kişi ve çevrelerin takdir etmesi ve savunması gerekirdi. Bu durum, onların Rauf Denktaş’a olan güvensizliklerinden kaynaklanan bir şey olsa gerek diye düşünüyorum.
“TELEFON VE TELEKSLER BAĞIMSIZLIK İLANINDAN SONRA DEVREYE GİRDİ”
Soru: O sabah yaşananları bir gazeteci gözüyle anlatır mısınız bize?
O sabah her zamanki gibi otobüsle işe geldiğimde, müdürümüz Kemal Aşık ile mesai arkadaşım Perihan Aziz’i, kendilerine daha önceden verilen bağımsızlık bildirgesini teleksin bandına geçirmeye çalışırken buldum. Böylece bağımsızlık ilan edilir edilmez muhabir gelmeden haberi duyuracaklardı. Kemal bey daha sonra beni Meclis’e yollattı. İlanı orada ben izleyip, haberini yaptım.
Soru: KTFD Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş bir gece önce bütün milletvekilleri yemeğe çağırıp, cumhuriyetin ilan edileceğini söylemiş. O gece KTFD’nin dış dünyayla bağlantısı da kesilmiş.
Denktaş beyin bir gece önce bütün milletvekillerini yemeğe çağırdığını ve devletin kurulacağını açıkladığını daha sonra biz de duyduk.
Gece kesilen telefon ve teleksler ertesi gün bağımsızlık ilanından sonra devreye girdi. İşe geldiğimizde ikisi de yoktu.
“HALKIN, KARŞI ÇIKANLARI BASKISI ALTINA ALMAK AMACIYLA GETİRİLMESİ MUHTEMEL…”
Soru: Meclis’te nasıl bir atmosfer vardı?
Salonda sadece milletvekilleri ve gazeteciler vardı ama salonun dışı, koridorlar ve Meclis’in önü çok kalabalıktı. Yine sonradan öğrendik Denktaş Bey geceden köylere adamlar yollayıp, halkın ertesi günü Lefkoşa’ya gelmesini sağlamış.
Soru: Halkın o gün Meclis’e ve önüne getirilmesini, bağımsızlığa karşı çıkan muhalefet üzerinde baskı kurmak amaçlı olarak görenler var…
Halkın, taktiksel olarak karşı çıkanları kamuoyu baskısı altına almak amacıyla getirilmiş olması muhtemeldir ancak salonda milletvekillerinden başka kimse yoktu ve daha sonra herkes evet dedi.
Denktaş Bey bildiri okunduktan sonra Meclis önünde toplanan halka seslendi. Dr. Fazıl Küçük ve Osman Örek’i de yanına alarak halkı selamladı. Yani herhangi bir gerginlik yaşanmadı.
Soru: KKTC kurulduktan sonra ne değişti?
Ülkede ve siyasette bazı dalgalanmalar yaşandı. İşte önceden Denktaş’ı çok ağır eleştirenler bağımsızlığı ve KKTC’yi savunur hale geldi. Ama genel olarak pek bir şey değişmedi
Soru: TAK açısından ne değişti?
Bir şey değişmedi. Zaten misyonumuz kurumun kuruluşunda belirlenmişti: “Kıbrıs Türkü’nün haklı sesini dünyaya duyurmak.” Yani biz görevimizi yapmaya devam ettik.
Kamu yayıncılığı yapıldığı düşünüldüğü zaman, o günlerde sadece söyleneni ve verilenleri haber yapma noktasındaydık. Zaten ilk zamanlar Denktaş’tan başka konuşan biri de yoktu. Biz her sabah gider değerlendirmelerini alırdık. Gerek görmesi halinde hafta sonları da bizi çağırır, açıklamalarda bulunurdu. Daha sonraki yıllarda kurumsallaşmaya bağlı olarak araştırma haberciliğine ve özel habere yönelmeler de oldu.
“O GÜNE İLİŞKİN FOTOĞRAFLARIN ÇOĞU TAK’TAN”
Soru: KKTC’nin kurulduğu haberini dünyaya TAK mı duyurdu?
O kadar iddialı bir şey söyleyemem. O dönem dünya çapındaki bir iki ajansa haber geçmeye başlamamıştık henüz. Türkiye’deki bazı gazetelerin de burada temsilcileri vardı. Ancak Meclis’teki oturum ve oylamaya ilişkin dağıtılan fotoğrafların büyük çoğunluğu, o dönem bizde çalışan Erdal Gökhan tarafından çekildiğini söyleyebilirim.
TAK – Haber: Fezile A. Öksüz- Özgül Gürkut Mutluyakalı – Fotoğraf: Erol Uysal