İngiltere anlaşma olsun veya olmasın Avrupa Birliği’nden ayrılacak.

29
reklam alani

Views: 0

İngiltere Başbakanı Theresa May, ülkesinin Avrupa Birliği’nden (AB) herhangi bir anlaşmaya varılmaksızın ayrılmaktan (Brexit) korkmadığını söyledi.

İktidardaki Muhafazakar Parti’nin Birmingham’da yapılan sonbahar kongresinde konuşan May, AB ile Brexit konusunda bir anlaşmaya varmayı herkesten çok kendisinin istediğini belirterek, “Ancak bu ne pahasına olursa olsun anlaşmak anlamına asla gelmez. İngiltere, eğer mecbur kalırsa, anlaşmasız ayrılıktan da korkmuyor.” ifadelerini kullandı.

“Anlaşmasız ayrılık” seçeneğinden vazgeçmenin İngiltere’nin müzakere masasındaki pozisyonunu zayıflatacağını belirten May, bu durumda AB’nin sunduğu seçeneklere mahkum kalınacağını kaydetti.

“Şu an için bu iki şeyden birini kabul etmek anlamına gelir.” diyen May, şunları kaydetti:

“Ya serbest dolaşımı, her yıl yapılacak büyük ödemeleri ve başka ülkelerle ticaret anlaşması imzalamamıza engel olmayı içerecek ve bizi fiilen AB içinde tutacak bir anlaşmayı ya da Kuzey İrlanda’yı bizden koparıp AB Gümrük Birliği içinde tutacak bir anlaşmayı kabul etmek. Buradan açık bir mesaj yollayalım, bunların ikisi de bizim için kabul edilebilir değildir.”

Brexit konusunda ikinci bir referanduma yönelik çağrılara da değinen May, “Milletvekilleri İngiliz halkından karar vermesini istedi. Halkın yargısına güvendik. Onlar da bizim kararlarını hayata geçireceğimize güvendi. Onları yüzüstü bırakmayacağım. Referandumun sonucuna ihanet etmeyeceğiz.” diye konuştu.

“Güvensizlik oylaması” talebi

Öte yandan İngiliz basınındaki haberlerde kongrede 36 milletvekilinin May’e güvensizlik oylaması için partinin ilgili komitesine yazılı talepte bulunduğu belirtiliyor. Muhafazakar Partinin parlamento grubunda bir güvensizlik oylamasına gidilebilmesi için ise en az 48 milletvekilinin oylama talebinde bulunması gerekiyor.

Parti içinde May’e karşı muhalefetin başını çeken eski Dışişleri Bakanı Boris Johnson, hükümetin temmuz ayında Brexit konusundaki yeni planına itiraz ederek bakanlıktan istifa etmişti. Siyasi gözlemcilere göre Muhafazakar Parti liderliğine ve başbakanlığa yönelik mücadele veren Johnson, May’i ülkeyi fiilen AB içinde tutacak tavizler vermekle suçluyor.

May, önceki yıl yapılan Brexit referandumunun ardından istifa eden David Cameron’dan boşalan başbakanlık koltuğuna partinin parlamento grubunda yapılan oylama ile gelmişti. Ancak May geçen yıl haziran ayında ülkeyi götürdüğü erken seçimde milletvekili kaybetmiş ve tek başına hükümet kuracak çoğunluğa erişememişti.

May liderliğindeki Muhafazakar Parti, Kuzey İrlanda’nın aşırı sağcı Demokratik Birlik Partisi’nin dışardan desteği ile azınlık hükümeti kurabilmişti.

Salzburg zirvesi

Salzburg’da 20 Eylül’de yapılan AB Gayriresmi Zirvesi’nin ardından AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB ve İngiltere arasında henüz uzlaşı sağlanamamış konuların olduğunun altını çizerek, “Özellikle temel özgürlüklerimiz ve AB iç pazarının korunması gibi nedenlerden ötürü biz ‘İngiltere’nin yeni Brexit yaklaşımının’ bu konuları içeren kısmını eleştiriyoruz.” ifadesini kullanmıştı.

İngiliz hükümeti, 6 Temmuz’da açıkladığı yeni müzakere yaklaşımında, AB ile özel serbest ticaret ve gümrük anlaşmaları yapılmasına kapı aralamıştı. May, Kuzey İrlanda konusunda tarafların mutabık kaldığı bir çözüme ulaşılmadıkça İngiltere’nin belirsiz bir süre için bütün olarak Gümrük Birliği içinde kalmasına yol açacak bir “tedbir” maddesini de kabul etmişti.

Referandum

İngiltere, Haziran 2016’da yapılan referandumla yüzde 48’e karşı yüzde 52 oyla AB’den ayrılma kararı almış, 29 Mart 2017’de de Lizbon Anlaşması’nın 50. maddesini işleterek ayrılık sürecini resmen başlatmıştı.

Haziran 2017’de başlayan müzakerelerde taraflar, geçen yılın sonunda İngiltere’nin AB bütçesine taahhütlerinden kaynaklanan yüklü bir “ayrılık ücreti”nin ödenmesi ile vatandaş haklarının da aralarında yer aldığı bir dizi konuda ön anlaşmaya varmıştı.

Müzakerelerin sonunda bir anlaşmaya varılsa da varılmasa da İngiltere 29 Mart 2019’da AB’den resmen ayrılmış olacak.

İngiliz hükümeti son 2 aydır ülkenin AB ile herhangi bir anlaşmaya varılmadan birlikten ayrılması seçeneğine yönelik hazırlıklarına hız verirken, uzmanlar bunun İngiliz ekonomisi üzerinde yıkıcı etkileri olacağı uyarısında bulunuyor.

İngiltere’de Brexit sürecini durdurmaya yönelik faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları da bulunuyor. Zaman zaman düzenledikleri yürüyüşler ile kamuoyu gündemine gelen bu gruplardan birine Macar asıllı ABD’li işadamı George Soros da mali destek veriyor. Sivil toplum kuruluşlarının öncelikli hedefini Brexit konusunda halka yeniden fikrinin sorulacağı ikinci bir referanduma gidilmesi oluşturuyor.

Paylaş