İngiltere’de Brexit düğümü

38
reklam alani

Views: 0

Önceki yıl yapılan referandumla Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma (Brexit) kararı alan İngiltere’de süreç belirsizliğini korurken, ikinci bir referandumdan AB’den anlaşmalı bir şekilde ayrılmaya ya da yeni bir erken seçime kadar bir dizi kriz senaryosu ülkenin gündemini işgal ediyor.

Yaklaşık 43 yıllık AB üyeliğinden 23 Haziran 2016’da yapılan referandumla ayrılma kararı alan İngiltere’de, kararının resmi olarak hayata geçeceği 29 Mart 2019’a 6 aydan kısa bir zaman kalmasına rağmen belirsizlikler sürüyor.

Referandumun ardından dönemin Başbakanı David Cameron’ın istifasıyla boşalan makama gelen Theresa May, hem zaman baskısı altında hem de partisi içindeki “sert” Brexit taraftarlarının eleştirilerinin hedefinde yer alıyor.

Göreve geldiği ilk günden itibaren “Brexit Brexittir” sözüyle simgelenen tutumunu uzun süre netleştiremeyen May, AB ile geçen yıl haziran ayında başlayan müzakereler ilerledikçe yaklaşımını yumuşattı.

Son olarak temmuz ayında açıkladığı yeni müzakere yaklaşımında ülkenin belirsiz bir süre için Gümrük Birliği içinde kalmasına kapı aralayan May, kabinesindeki iki sert Brexit yanlısı bakanın istifasıyla sarsıldı.

Referandum sürecinde İngiltere’nin AB’den ayrılması için yürütülen kampanyanın önde gelen isimlerinden Brexit Bakanı David Davis ve Dışişleri Bakanı Boris Johnson, May’in yeni yaklaşımı açıklamasını takip eden günlerde istifalarını verdi.

“Brexit Brexit olmaktan çıktı”

Sert Brexit yanlılarının “Brexit Brexit olmaktan çıktı” sözleriyle eleştirdiği yeni yaklaşım, İngiltere ile AB arasında “mallar için serbest ticaret bölgesi” kurulmasını öngörüyor. Bu bölge sayesinde AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti ile İngiltere’nin parçası Kuzey İrlanda arasındaki sınır ve ticaret probleminin çözülmesi öngörülüyor.

Yeni yaklaşıma göre İngiltere ile AB tarım ürünleri dahil bütün mallar için ortak kurallar içinde hareket edecek ancak İngiliz Parlamentosu yeni kuralları denetleme ve ihtiyaç duyması halinde İngiltere iç hukukuna dahil etmeme yoluna gidebilecek. İngiltere, hizmet sektöründe kendi çıkarlarını korumaya dönük bir esnekliği ise elinde tutacak.

İngiltere, rekabetin korunması konusunda AB ile ortak kurallar içinde hareket ederken, çevre ve tüketicinin korunması gibi alanlardaki uluslararası standartların mevcut düzeyinin altına düşmeyecek.

Taraflar, aralarındaki anlaşmaların tutarlı yorumu ve uygulanması için de bir ortak kurumsal çerçeve teşkil edecek. Anlaşmazlıklara İngiltere’de İngiliz mahkemeleri, AB topraklarında ise AB mahkemeleri yetkili olacak.

Yeni gümrük modeli

İngiltere ile AB arasında bir “Kolaylaştırılmış Gümrük Anlaşması” aşamalı olarak hayata geçirilecek. Bu anlaşma ile taraflar arasında “ortak bir gümrük alanındaymış gibi” gümrük denetimleri kaldırılacak. İngiltere, hedefi kendisi olan mallara kendi gümrük vergilerini ve ticaret politikasını, hedefi AB olan mallara AB’nin gümrük vergileri ile ticaret politikasını uygulayacak.

Bu düzenleme, taraflar hazırlıklarını tamamladıkça aşamalı olarak hayata geçirilecek. Düzenleme ile İngiltere’nin AB dışındaki ülkeler ile ticari ilişkilerinde kendi gümrük politikasını uygulaması öngörülüyor.

AB “yeni yaklaşıma” uzak

Ancak AB tarafı May’in kendi koltuğuna da mal olabilecek bir siyasi risk alarak belirlediği yaklaşımı henüz kabul etmiş değil. AB öncelikle “Kolaylaştırılmış Gümrük Anlaşması”nın uygulanabilirliği konusunda şüphe taşıyor. Birliğin bir diğer kaygısı da İngiltere’nin malların serbest dolaşımı açısından “Tek Pazar” içinde kalmayı sürdürmesi olarak gösteriliyor.

AB ile müzakereleri sürdüren İngiliz hükümeti bir yandan da birlikten herhangi bir anlaşmaya varılmadan ayrılmayı gündeminde tutuyor. Hükümet, geçen ay içinde yayımladığı bir dizi belge ile “anlaşmasız ayrılık” senaryosu konusundaki hazırlıklarını ve uyarılarını kamuoyuyla paylaştı.

“Anlaşmasız ayrılık” sadece bir anlaşmaya varılamaması halinde değil, AB ile varılacak anlaşmanın İngiliz parlamentosundan onay alamaması halinde de gündeme gelebilecek.

Tarafların Salzburg’daki AB Gayriresmi Liderler Zirvesi’nde tartışmalı noktaları ele alması ve ekim veya kasım ayı içinde de nihai anlaşma aşamasına gelmesi bekleniyor.

Johnson’dan sert eleştiriler

Ancak İngiliz hükümetinin yeni Brexit yaklaşımına görevinden istifa ederek tepki veren Boris Johnson, Theresa May’i “İngiltere anayasasına intihar yeleği giydirip patlatma düğmesini Brüksel’e vermekle” suçluyor. Johnson’a göre İngiltere’nin yeni Brexit yaklaşımı, Kuzey İrlanda’nın ülkeden ayrılmasına yol açacak.

“Müzakerelerin her adımında Brüksel her istediğini elde ediyor.” diyen Johnson, önceki hafta yayımladığı makalede, “AB’nin takvimini kabul ettik. karşılığında hiçbir şey almadan 39 milyar sterlin ödemeye razı olduk. Yeni plana göre, onların kurallarını da kabul ettik – sonsuza kadar- hem de bu kuralların belirlenmesinde söz hakkımız olmadan. Bu utanç verici.” ifadelerini kullandı.

Adı Muhafazakar Parti’nin lider adayları arasında geçen Johnson’a göre yeni Brexit yaklaşımı, İngiltere’nin 1000 yıl önce uğradığı Fransız işgalinden sonra yeniden egemenliğini Avrupa’ya teslim etmesi anlamına geliyor.

Erken seçim ihtimali

Öte yandan May’in liderliğindeki Muhafazakar Parti milletvekilleri arasındaki sert Brexitçilerin İngiliz Başbakanı devirme planları yaptığı da kamuoyuna yansıyan iddialar arasında yer aldı. Buna göre Brexitçi vekiller yeterli sayıda imza toplayarak partinin parlamento grubunda May hakkında bir güven oylaması istemeyi amaçlıyor. Parti içindeki Brexit geriliminin artması halinde, İngiliz hükümetinin yeni bir erken seçime gitmesi ihtimali de bulunuyor.

Sert Brexit yanlısı olmakla birlikte May kabinesindeki görevini sürdüren Çevre Bakanı Michael Gove ise AB ile yeni yaklaşıma göre bir anlaşma yapılarak birlikten ayrılmasını destekliyor. Ancak Gove, Brexit’in ardından göreve gelecek yeni bir başbakanın AB ile varılan anlaşmanın koşullarını değiştirmesini öneriyor.

Muhalefetin tutumu

Ana muhalefetteki İşçi Partisi de Jeremy Corbyn liderliğinde genel olarak “yumuşak Brexit” yönünde bir eğilim sergiliyor. Bununla birlikte, parti içindeki Corbyn karşıtları arasında Brexit’in bütünüyle durdurulması gerektiğini savunanlar da bulunuyor. Bunlar, genel olarak partinin eski lideri Tony Blair’in “ekibi” olarak tanımlanıyor.

Blair sürecin başlangıcından itibaren kamuoyu önünde Brexit’in engellenmesi için pek çok defa çağrıda bulundu.

İşçi Partisi içinde nüfuz sahibi bazı sendikalar ile sol gruplar da Corbyn’e ikinci bir Brexit referandumuna destek vermesi için baskı uyguluyor.

İngiltere’de Brexit sürecini durdurmaya yönelik faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları da bulunuyor. Zaman zaman düzenledikleri yürüyüşler ile kamuoyu gündemine gelen bu gruplardan birine Macar asıllı ABD’li işadamı George Soros da mali destek veriyor. Sivil toplum kuruluşlarının öncelikli hedefini Brexit konusunda halka yeniden fikrinin sorulacağı ikinci bir referanduma gidilmesi oluşturuyor.

Ülkede son dönemde yapılan kamuoyu araştırmalarında da seçmenin Brexit’le ilgili kısmen görüş değiştirdiği görülüyor. 2016 referandumunda yaklaşık yüzde 2’lik bir farkla çoğunluğu teşkil eden Brexit yanlılarının, benzer bir farkla azınlığa düştüğü gözlemleniyor.

Sky Data şirketinin yaptığı son ankete göre halkın yüzde 50’si “hükümetin önerdiği anlaşma”, “anlaşmasız ayrılık” ve “AB’de kalmak” seçeneklerini içerecek bir referandum yapılmasını istiyor. Referandum talebine karşı görüş bildirenlerin oranı ise yüzde 40’ta kalıyor.

Sadık Han’dan yeni referandum çağrısı

Brexit konusunda yeni bir referanduma destek verenler arasına son olarak Londra’nın ilk Müslüman Belediye Başkanı Sadık Han da girdi.

The Observer gazetesinde bir makale yayımlayan Han, AB ile varılacak herhangi bir Brexit anlaşmasının veya anlaşmasız ayrılık opsiyonunun yanı sıra halka AB’de kalma seçeneğini de sunacak yeni bir referandum yapılması gerektiğini belirterek, Brexit’in Londra’yı ve İngiltere’nin bütününü olumsuz etkilemesinden endişe duyduğunu kaydetti.

İngiltere’de partiler eylül ve ekim aylarında sonbahar kongrelerini gerçekleştirecek. Brexit tartışmasının parti kongrelerine de damga vurması bekleniyor.

Brexit için önemli tarihler

Brexit sürecinde 18-19 Ekim’de yapılacak AB zirvesinin beklendiği gibi “önemli bir aşama” olmayacağı çünkü Muhafazakar Parti içindeki dengelerin May’in parti kongresinin hemen ardından gerçekleşecek bu zirvede AB’ye herhangi bir taviz vermesine engel olacağı belirtiliyor. Uzmanlar, AB ile varılacak Brexit anlaşmasının şekillenmesi için kasım ayında acil bir AB zirvesi düzenlenebileceğini ifade ediyor.

Süreçteki önemli aşamanın 13-14 Aralık’ta yapılacak Avrupa Konseyi toplantısı olması ihtimali daha yüksek görünüyor. Burada, İngiltere ile AB’nin Brexit anlaşmasına imza atması bekleniyor. İmzalanacak anlaşmanın ocak ayında İngiliz parlamentosunun onayına sunulması ve ardından da 27 AB üyesi ülkenin en az 20’sinin onayını alması gerekiyor.

Süreç beklendiği gibi ilerlerse, İngiltere 29 Mart 2019’da yerel saatle 23.00’da AB’den resmen ayrılmış olacak. İngiltere ile AB arasında 21 ay sürecek bir “geçiş dönemi” başlayacak. Bu dönemde İngiltere’nin Gümrük Birliği ve Tek Pazar üyeliği ile serbest dolaşım gibi AB üyeliğine özgü ayrıcalıkları devam edecek ancak birlik içindeki oy hakkını yitirmiş olacak.

Brexit’i takip eden geçiş döneminin 31 Aralık 2020’de sona ermesi öngörülüyor. İngiltere’nin amacı, bu tarihten önce AB ile bir serbest ticaret anlaşmasına imza atabilmek olarak gösteriliyor.

Paylaş