Views: 0
İran‘ın komşusu Irak‘taki nüfuzunun kalkınma ve refah yerine daha çok istikrarsızlık ve kaosa yol açtığı, bu nedenle Tahran’ın bu ülkedeki etkinliğinin azalmasına gidecek bir sürecin başladığı belirtiliyor.
Bölgedeki gelişmeleri yakından takip eden siyasi uzmanlar, İran’ın komşusu Irak’taki nüfuzunun kalkınma ve refah yerine istikrarsızlık ve kaosa sebebiyet verdiği değerlendirmesinde bulundu.
Basra‘daki olaylara ilişkin İran’ın konumunu AA muhabirine değerlendiren uzmanlar, gösteriler sırasında İran’a yakın Şii parti binaları ve İran Başkonsolosluğu’nun yakılmasıyla Irak’ı daha da istikrarsızlaştıracak bir sürecin başlayabileceği uyarısında bulundu.
İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) İç Politika Uzmanı Mehmet Koç, Irak’ta seçim sonrası hükümetin kurulamaması ve siyasi kurumların oluşamaması gibi sorunların yanı sıra Basra’da su ve elektrik gibi hayati konulardaki sıkıntıların giderilememesinin halkın yıllardır katlandığı ancak artık tahammül sınırının kalmadığı bir noktaya geldiğine dikkati çekti.
Koç, “Irak’ta kötü yönetimlerin doğrudan veya dolaylı olarak İran’la bağlantılı olması tüm bu olumsuzlukları İran’ın hanesine yazdı. İran’ın artık Irak’ta işi zor.” dedi.
Seçimlerden birinci çıkan Sadr grubunun mezhep politikasını arka plana atıp daha seküler kesimlerle ittifak kurarak seçime girdiğini belirten Koç, böylece Sadr grubunun İran ile farklı noktalarda durduğunu gösterdiğini söyledi.
“İran, kalkınma ve refah yerine yıkıma, istikrarsızlığa ve kaosa sebebiyet veriyor”
Mehmet Koç, Basra kentindeki şiddet olaylarıyla ilgili şu değerlendirmelerde bulundu:
“Irak halkı şunu görüyor. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin Türkiye ile referandum öncesi ilişkileriyle bölgenin hem ekonomik hem de güvenlik açıdan kalkınmasının karşısında 2005’ten bu yana Bağdat dahil Şii bölgelerde, daha sonra 2014’ten bu güne DEAŞ tarafından Sünni bölgelerin işgalinin ardından kurtarma operasyonlarıyla kentlerde yıkımın yaşanması ve tüm bunlarda İran’ın payının açık bir şekilde olması ister istemez İran’ı hem Şiiler hem de Sünniler nezdinde hedef haline getirmiş durumda. Öte taraftan Kürtlerin de referandumdan dolayı Türkiye ile ortak hareket eden İran’a karşı ister istemez olumsuz tavrı var. Irak’ta artık bütün bileşenler, İran’ın haddinden fazla nüfuzunun, kalkınma ve refah yerine yıkıma, istikrarsızlığa ve kaosa sebebiyet veren bir etkisi olduğunu değerlendiriyorlar.”
Koç, 5 Kasım’da ABD’nin ikinci yaptırım paketinin devreye girmesiyle İran’ın bölgede daha da zor bir konuma düşeceğini ve Irak içindeki durumunun da bundan sonra gittikçe güçleşeceğini dile getirdi.
İran’ın Irak seçimlerinin ardından kendisine yakın bir koalisyon ittifakı kurabilmek için ciddi şekilde çaba harcadığını belirten Koç, “Hatta (Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü komutanı) Kasım Süleymani, Şiiler arasında bir çatışma ihtimali konusunda Sadr’ı özellikle uyardı.” ifadelerini kullandı.
“İran, dikkatleri ABD ve Suudi Arabistan üzerine çekebilir”
Basra’daki İran Başkonsolosluğu’nun ateşe verilmesinden kısa süre sonra ABD‘nin Basra’daki konsolosluğunun olduğu havalimanına birtakım gruplar tarafından roketle saldırılar düzenlendiğini hatırlatan Koç, İran’ın, konsolosluk saldırılarıyla ilgili ABD ve Suudi Arabistan’ı suçladığını ve daha fazla üzerine gidilmesi halinde kendisine yöneltilen tepkileri dindirmek için meseleyi ABD çatışmasına dönüştürecebileceğini aktardı.
İran’ın bu sayede Şiiler arasında bir bütünleşme sağlamayı hedefleyebileceğini, ancak mevcut şartlarda bunun gerçekleşmesinin de mümkün görünmediğini belirten Koç, “Sıkıntıların İran’dan kaynaklandığına inanan ciddi bir kitle var. Bu yüzden İran’ın bu tarz oyunlarla bu süreci atlatamayacağı ortada.” dedi.
Halk yolsuzluklar nedeniyle bütün siyasi gruplara tepkili
İRAM Başkan Yardımcısı Dr. Hakkı Uygur ise çatışmaların temelinde Basra kentindeki hizmetlerin yetersizliğinin olduğunu hatırlatarak, petrol rezervleri açısından bu denli zengin bir kentte bu kadar kötü hizmetlerin olması ve sorunların giderilememesinin halkı patlama noktasına getirdiğini belirtti.
Ülkedeki yolsuzluklar nedeniyle halkın bütün siyasi gruplara tepkili olduğuna işaret eden Uygur, şunları söyledi:
“Irak, yolsuzluğun her noktaya sirayet ettiği bir ülke durumunda ve muhalefetiyle iktidarıyla hemen herkes bir şekilde ranttan pay aldığı için halkın tepkisi hepsine yönelmiş durumda fakat burada dikkati çeken nokta, İran Konsolosluğuna ve Haşdi Şabi merkezlerine daha sonra da Basra Valiliği’ne saldırılması gibi olaylar oldu. Bunların arkasında kalabalıkları provoke etmiş birtakım gruplar olabilir.”
Irak’taki Şii partiler tek ses değil
Ülkedeki Şii grupların her birinin farklı siyasi görüşleri olduğuna dikkati çeken Uygur, “Böyle görünmesine sebep olan DEAŞ gibi bir terör tehdidi vardı. Bu bir şekilde bu grupları yan yana getiriyordu fakat bu tehdit ortadan kalkınca Şii partilerin birbirinden çok farklı tavırlar aldıklarını ve tek ses olmadıklarını gördük.” dedi.
Irak Başbakanı Haydar İbadi’nin, ABD’nin Tahran‘a yönelik yaptırımlara uyacaklarını açıklamasının İran yanlısı gruplardan ciddi tepki topladığını hatırlatan Uygur, “Bu son gösterilerde de Şii grupların zannedildiği gibi tek grup olmadıkları, tek görüşe sahip olmadıkları görülüyor.” ifadelerini kullandı.
Irak’ın, İran ile Suudi Arabistan arasında başka bir çatışma alanı olduğunu dile getiren Uygur, konsolosluk saldırılarının arkasında Suudi Arabistan ve müttefiki Körfez ülkelerinin olabileceğini söyledi.
“İran kuşatma altında”
İran’ın genel anlamda bir kuşatma altında olduğunu ve bu kuşatmanın da gittikçe daraldığını belirten Uygur, “Biz bu kuşatmayı daha farklı bölgelerde de göreceğiz. Suriye’de göreceğiz, Irak’ın güneyinde gördüğümüz gibi kuzeyinde de görüyoruz. Kürt gruplarla İran arasındaki çatışmalar çok ciddi bir şekilde artıyor.” diye konuştu.
Devrim Muhafızları Ordusu tarafından cumartesi günü İran Kürdistan Demokrat Partisi (İKDP) merkezinin füzelerle hedef alınmasına dikkati çeken Uygur, bunun yanı sıra silahlı örgütlere mensup oldukları gerekçesiyle 3 Kürt kökenli İranlının idam edildiğini hatırlattı.
İRAM Başkan Yardımcısı Dr. Hakkı Uygur, şöyle devam etti:
“Bütün bunlar bir araya geldiği zaman aslında bir şekilde bu olayların İran’ın sınırlandırılmasıyla ilgili olduğu söylenebilir. Irak üzerinde çok ciddi bir İran nüfuzu var. İran sınırlandırılacaksa gerçekten bu yapılan yolsuzluklar ve hizmet eksikliği gibi sorunlar İran’ın rakiplerine oldukça ciddi bir bahane veriyor. Nitekim bunun kullanıldığını görüyoruz. Şiiler içindeki ayrım, düşünce farklılıkları daha sık gündeme gelecek ve belki de kuzeyde olduğu gibi güneyde de silahlı çatışmalar görebileceğiz.”
“İran’a baskılar artarsa en büyük çatışma alanlarından biri Irak olacaktır”
İran’ın olayları kontrollü bir şekilde yönlendirme ihtimalinin sorulması üzerine Uygur, “Şu an için çok mümkün değil. Çünkü İran, yapısal olarak Irak üzerinde şu anda çok güçlü. Yani ülkede kaos kararı alması için ülkenin kendi kontrolünden çıktığını görmesi gerekir, ancak İran’a baskılar artarsa en büyük çatışma alanlarından biri Irak olacaktır. O zaman da İran elindeki imkânları, Irak’ta sahip olduğu imkânları çok farklı şekilde kullanacaktır. Bunu hem içerideki kendine karşı gruplara karşı saldırı gibi kullanacaktır, hem de onları desteklediğini düşündüğü dış aktörlere karşı, başta Suudi Arabistan ve ABD olmak üzere o zaman kullanacaktır.” diye konuştu.