Views: 0
Başbakan Yardımcısı, Maliye ve Eğitim Bakanı Serdar Denktaş, bütçe açısından bakanlık dönemini değerlendirdi, Erken Genel Seçim’in ülke ekonomisini ve halkı nasıl etkileyebileceğine ilişkin görüşlerini paylaştı.
Denktaş: Başarılı bir bakanlık dönemi geçirdik. Maaşların düzenli ödenmesini sağladık. Hastanelere 2016 yılı sonuna kadar olan borçları ödedik. 2017 bütçesini 206 milyon açık ile kapatacağız öngörüsü ile hazırlamıştık. 2.5 milyon TL gibi bir açık ile kapatacağız
Serdar Denktaş: Şuan deneme çalışmaları yapılıyor, 1 Ocak 2018’den itibaren de E-Maliye ve E-Vergi uygulamaya giriyor. Türkiye ile ilişkilerim gayet iyi. Gelir-Vergi Dairesi’nde e-vergi otomasyon sistemine geçilmesinde Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın katkıları büyük
“BEDELİNİ HALK ÖDEYECEK”: Denktaş: Bu alelacele yapılan bir seçimdir. Bütçe geçirilmeden seçime gitmeme hususunda çok ısrar ettim ama dinletemedim. Ok yaydan çıktı. Birçok kalemde zamlar kapıda ve hükümet olarak şuanda yapılacak zamlara müdahale edemeyiz. 2018, sıkıntılı bir yıl olacak, acısını da halk çekecek
“HAZIRIZ GÜÇLÜYÜZ”: Denktaş: Seçime hazır olduğumuzu sanırım gösterdik. Bütün partiler adaylarını açıkladı ancak Demokrat Parti adaylarını gösterdi. Bu da seçime hazır olduğumuzun, birçok partiden de önde olduğumuzun açık göstergesidir. Seçimlere çok güçlü bir şekilde çıkacağız
Havadis’ten Duygu ALAN’ın haberi
Başbakan Yardımcısı, Maliye ve Eğitim Bakanı Serdar Denktaş, çalışma arkadaşları ile birlikte büyük bir uyum içerisinde çalıştıklarını belirterek, başarılı bir Maliye Bakanlığı dönemi geçirdiklerini söyledi.
2017 bütçesini 206 milyon TL açık ile kapatma öngörüsü ile hazırladıklarını söyleyen Denktaş, ancak bütçenin 2.5 milyon TL gibi bir açık ile kapanacağını söyledi.
Serdar Denktaş 7 Ocak’ta yapılacak seçimin ise alelacele yapılan bir seçim olduğunu söyledi.
Denktaş, bütçe geçirilmeden seçime gidilmesi halinde mali açıdan yaşanacak sıkıntıları her platformda, defalarca dile getirdiğini ancak bir türlü dinletemediğini kaydetti.
Dövizdeki artışa da bağlı olarak birçok kalemde zamların kapıda olduğunu söyleyen Denktaş, 2018 yılı bütçesi geçirilmediğinden hükümetin şuanda yapılacak zamlara müdahale etme yeteneğinin olmadığını söyledi.
Bu bağlamda 2018 yılının mali açıdan oldukça sıkıntılı bir yıl olacağını ifade eden Serdar Denktaş, bu sıkıntıdan en büyük payı da yine halkın alacağını dile getirdi.
Soru: Bütçe açısından bakanlık döneminizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Denktaş: “Denk bütçe sunabildiğimize göre… Ki bu hedef 2018 sonu için konulmuştu ama biz bunu 2017 sonu yakaladık. Son derece disiplinli bir buçuk yıl geçirdik. Maliye Bakanlığı’nda çalışma arkadaşlarım ile hakikaten büyük bir uyum içerisinde çalıştık. Başarılı bir bütçe dönemi geçirdik. Biz maliye Bakanlığı’nı devraldığımızda maaşlarda taksit taksit ödemeler yapılıyordu. O günlerde dönemin eski Başbakanı Sayın Ömer Kalyoncu’nun ve bir önceki Maliye Bakanının açıklamalarını görürsünüz manşetlerde, ‘Ekim’den sonra sıkıntılar başlayacak, 13’üncü maaşlar ödenemeyecek’ gibi… Bütün bunları da bakanlığı devrettikleri hafta iddia etmişlerdi. Biz aldırmadık. Öncelikle maaşların düzenli ödenmesini sağladık. Piyasaya olan borçları ödedik. Yıllardan beridir Türkiye’deki hastanelere devletin borcu vardı ve bu yüzden sevk ettiğimiz hastalar, hastanelere alınmıyordu. 2016 yılı sonuna kadar Türkiye’deki hastanelere ve yerel hastanelere olan borçları ödedik. 2017 bütçesini 206 milyon açık ile kapatacağız öngörüsü ile hazırlamıştık. Ancak 2017 bütçesini 2.5 milyon TL gibi bir açık ile kapatacağız. 206 milyon öngörü, 2.5 milyon açık… Beklenmedik bir sürü aksiliğe rağmen… Hayat Pahalılığını 3.4 olarak hesap etmiştik, 7.5 çıktı, bu artışları verdik. Öğretmenler arasında yıllardan beridir bir ikilik yaratılmıştı. 2011 yılı sonra işe giren öğretmenler hazırlık ödeneği almamaktaydı. O hazırlık ödenekleri de 3 taksit ile ödenmekteydi. Biz bunu gördük. 2017 yılında tümüne ve Eylül ayı maaşları ile birlikte verdik. 2018’de bunu Ağustos ayı olarak planlamıştık. 7 yıldır emeklilerden kesilen ancak ödenmeyen vergi kesintilerini 3 tesitte geri ödedik. Hayat Pahalılığını 2 kez ödedik, 250 milyon TL ek bir külfetti bize. 2010 sonrası işe girenlere ek artışlar verdik, ara açılmasın diye. Çok minimal bir daralma oldu orada. 2018’i de denk bütçe olarak hazırladık, üstelik tasarruf bütçesi değil aksine piyasaya bol bol para akıtacak bir mantık ile hazırladık, buna rağmen denk bütçe… Şuan deneme çalışmaları yapılıyor, 1 Ocak 2018’den itibaren de E-Maliye ve E-Vergi uygulamaya giriyor. Tüm bunlar başarılı bir Maliye Bakanlığı geçirdiğimizin ispatıdır. ”
Soru: Türkiye ile ilişkileriniz nasıl? Erken Genel Seçim’den önce TC yetkilileri ile bir görüşmeniz olacak mı?
Denktaş: “Kıbrıs konusundaki kendi görüşlerimi aktarabilmek açısından Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Yunanistan ziyareti öncesinde görüşmem çok iyi olurdu. Ancak seçim telaşı içerisinde bu çok mümkün görünmüyor. Türkiye ile ilişkilerim oldukça iyi. Ben Türkiye aşığı bir insanım ve bunu hiç saklamadım. Tabi ki bu Türkiye’deki yöneticilerin veya bürokratların Kıbrıs ile ilgili bir konuda aklıma yatmayan yanlış bir talebi veya icraatı olursa buna karşı çıkmam demek değildir, bu böyle algılanmamalıdır. Dönemimde üç bakan değişti. Sayın Tuğrul Türkeş, Sayın Recep Akdağ ve Sayın Naci Ağbal… Bu üç bakan iler sürekli temasım oldu. Her üçü ile de ilişkilerim gayet iyiydi. E-Vergi’ye geçebilmemizde Sayın Naci Ağbal ile kurmuş olduğumuz samimi diyalog çok etkili oldu. Sayın Ağbal’ın gönderdiği ekiplerle ve ekipmanlar ile bugün E-Vergi’ye geçebileceğiz. Sayın Recep Akdağ ile çok iyi diyalogumuz oldu. Kendisi KKTC’ye ilk kez geldi ben de bir kez Türkiye’ye gittim. Sayın Tuğrul Türkeş de zaten eskiden bir arkadaşlığımız var. Dolayısıyla ilişkiler açısından bir sıkıntım yok.”
Soru: Geçicilerin Kadrolanması Yasası ilgili atılan adımlar kamuoyunda seçime yönelik “popülizm”, olarak algılanıyor ve yorumlanıyor. Bu konuda yapılmaya çalışılan nedir?
Denktaş: “Geçicilerin Kadrolanması Yasası, hükümet kurulduktan kısa bir süre sonra Ulusal Birlik Partisi tarafından gündeme getirildi. Geçmişte alınmış Anayasa Mahkemesi kararı olduğu ve bunun mümkün olamayacağını söyleyebildim. Neticede bir önergeyi milletvekillerine, imzalatmak sureti ile Meclis’e sundular. Aldık inceledik, mali yönden yaratacağı sakıncaları ortaya koyduk. Görüşümüz mali olarak olumsuzdu ve Anayasaya aykırı olacağını düşündüm. Bilahare örgütlendirildiler ve bana geldiler. Ben kendilerine bunun Anayasa Mahkemesi’nden geri döneceğini çok açık ifade ettim. Benden buna karşı çıkmamamı istediler. Mağdur olduklarından bahsettiler. Zaten sizi durdurduğumuz da yok yolunuza devam edin ve ‘Girdim devlete oh ne rahat’ demeden mutlaka kamu sınavlarına da katılıp, kamuya geçiş yapın ki yükselin, önünüz açılsın dedim. Arkasından yine bu konu ile ilgili görüşmek üzere bir hukukçu grup geldi. ‘Biz bu yasayı Anayasa’ya uygun hale getirdik. Lütfen önümüzü kesmeyin’ dediler. ‘Tamam ama siz de umutlarınızı fazla yükseltmeyin, çünkü bunu birileri Anayasa Mahkemesi’ne götürecek ve Anayasa Mahkemesi’nden geri gönderilecek’ dedim. Neticede Meclis Genel Kurulu’na geldi. Orada da çıktım. Verdiğim söz doğrultusunda oyumu olumlu kullanacağımı, görüşümün değişmediğini söyledim. ‘Ama ümitlenmeyin. Çok sevinmeyin çünkü bu Anayasa Mahkemesi’nden geri dönerse devlete karşı soğursunuz’ diyerek uyarımı da yaptım.
Soru: Arsa dağıtım fotoğraflarına ilişkin hiçbir karede siz yoksunuz… Bunun özel bir nedeni var mı? Bunu bir tepki olarak mı algılamalıyız?
Denktaş: “Bu arsa dağıtımı konusunda soruların muhatabı Ulusal Birlik Partisi’dir. Biz hiçbirine gitmedik, dolayısıyla hiçbir arsa dağıtımında fotoğraflarında da yer almadık. Bu yaklaşımı da doğru bulmuyoruz.”
Soru: Demokrat Parti seçime hazır mı?
Denktaş: “Seçime hazır olduğumuzu sanırım gösterdik. Bütün partiler adaylarını açıkladı ancak Demokrat Parti adaylarını gösterdi. Bu da seçime hazır olduğumuzun, birçok partiden de önde olduğumuzun açık göstergesidir. Seçimlere çok güçlü bir şekilde çıkacağız.”
Soru: Erken Genel Seçim’in ülke ekonomisine etkilerini neler olacak? Halka nasıl yansıyacak?
Denktaş: “Aslında bu erken seçim değildir. Acele yapılan bir seçimdir. Bütçe geçirilmeden seçime gidiyoruz. Israr ettim. ‘3 hafta bu seçimi ertelersek bütçeyi geçirebileceğiz. Bütçeyi geçirirken yapılacak değişiklikler olmalı ki avans kullanabilelim gerekirse’ dedim. Dinletemedim. Bunu gerek toplantılarda gerek ikili görüşmelerde gerek Bakanlar Kurulu’nda gerek Meclis’te gerekse basında hep söyledim. Ama maalesef bir türlü o kafalara giremedim. Fiyat istikrar Fonu’nda Mayıs ayından beri mazot, benzin zammını engelleyebilmekteydik fakat gelebileceğimiz son noktaya geldik. Müdahale yeteneğimiz kalmadı. Bir komitedir benzin fiyatlarını borsaya göre ayarlayan, Bakanlar Kurulu ise onların vardığı kararlarını yayınlar veya bir artış yaptırmayacaksa Fiyat İstikrar Fonu’nda düzenlemeler yapmak suretiyle artışı kendi üstüne alır hükümet. Şimdi artık böyle bir düzenleme yapma imkanımız yok. Dolayısıyla komitenin alacağı karar her ne ise o zammı yayınlamak zorundayız yasal olarak. Gelecek yılın bütçesi de geçmediği için oradan bir geliri işaret etmek suretiyle avans kullanmamız da mümkün değildir. Seçime kadar iki veya üç kez mazot zammı ile karşı karşıya kalabiliriz. Şuanda tarlaları ekim zamanı ve tohumluk, yemlik arpa ithal etmemiz gerekiyor. Borsa fiyatları ve navlun fiyatları inanılmaz yükseldi bir de üstelik döviz yükseldi. Şimdi böylesi bir ortamda bizim arpa fiyatlarını sübvanseye etmemiz kaçınılmazdır ama nereden? 2017 bütçesi kalemleri doldu. Oradan bir aktarma şansımız yok. Paramız var ancak aktarma yapamayız. 2018 bütçesini geçirmedik, dolayısıyla oraya atıfta bulunma imkanımız da yok. Tarım Bakanlığı bastırıyor, ‘Aman bize bunu hallet’ diye… ‘Bütçeyi geçirelim’ dediğimde aklınız neredeydi? Ek bütçe geçirelim deniliyor. Seçimin içindeyim ve ek bütçe geçireceğim, mantığı yok, olabilecek bir iş değil. Bu neyi getirecek?. Arpaya 18 + bir zam gelmesi gerekecek. Hal böyle olunca da hayvan yemi pahalılaşacak, hayvan yemi pahalılaşınca süt ve süt ürünleri pahalılaşacak, ekmek pahalılaşacak. Bu dönecek hayat pahalılığına yansıyacak. 5.61 diye öngördüğümüz bir hayat pahalılığı oranı var Ocak’ta ama bu durumda 5.61, 7.5’lara çıkacak. Her yüzde 1 artış bugünün fiyatları ile bize 25 milyona mal oluyor. Bütçenin üzerine aşağı yukarı 75-80 milyon bir ek yük binecek. Bütçeyi geçiremediğimiz için gelecek yıl 2017’nin 12’de 1’ini kullanmak zorundayım yüzde 14’tür öngördüğümüz bütçe artışı… Biz eksi yüzde 14 ile bütçeyi kullanabileceğiz. Yasal olarak hayat pahalılığını Ocak maaşlarına yansıtmam gerekir, ya hayat pahalılığını Ocak maaşlarına yansıtmayacağım ama çiftçiyi, hayvancıyı, ihracatçıyı ve piyasayı ödemeyeceğim veya onları ödeyeceğim ama maaşlara hayat pahalılığını yansıtmayacağım. Ne zamana Kadar? Temmuz’a kadar. Çünkü 7 Ocak’ta seçim var, hükümet ancak Şubat ayının ikinci yarısı kurulacak. Bir ay da bütçenin geçmesi dersek Mart sonu… Bütçe geçtikten sonra Türkiye ile mali protokolü imzalamamız Nisan ortası. Protokolün uygulamaya girmesi Temmuz, Ağustos. Araya da yerel seçim yasakları girecek. 1 Temmuz’da geriye dönük 5.61’den hesaplayarak hayat pahalılığı ödemesi yaparsak maliyeti nedir diye baktığımızda 1 milyar 250 milyon TL’dir. Hiçbir Maliye Bakanı o rakamı bulamaz. Çok sıkıntılı bir yıl bizi bekliyor. Sebebi de alelacele bir seçime gitmektir. Ne gere vardı? Açıklaması yok. Sayın başbakan’ın basındaki ‘Seçim hükümetin güvenoyu almasıdır’ şeklindeki açıklamalarını okudum. Güvenoyu almak isteyen bir hükümet seçim tarihini de kendisi belirler ve kendi kendinin başını böyle bir derde sokmaz, kendi ayağına kurşun sıkmaz. Ama böyle bir acemilik yaşandı. Artık ok yaydan çıktı, bu noktada yapacak bir şey yok. Yüksek Seçim Kurulu’nun iki ayağı bir pabuçta. İşin doğrusu tüm siyasi partiler de aynı şekilde iki ayağı bir pabuçta seçime gidiyoruz. Hayırlısı olsun.”