Views: 0
İngiliz Yüksek Komiseri Matthew Kidd, Ercan Havaalanı’ndaki güvenlik konusunda endişeleri olduğunu belirterek, “Ercan Havaalanı’ndaki güvenlik uluslararası standartlarda değildir” dedi.
Matthew Kidd, geçen hafta KKTC’de yaşayan İngilizlerle Girne’de, birçok konunun konuşulduğu ve zaman zaman sert tartışmaların yaşandığı toplantıda bir araya geldi.
Cyprus Today’de yer alan habere göre, toplantı sırasında KKTC’den aynı uçakla İngiltere’ye uçan yolcuların, Türkiye’de güvenlik taramasından geçmesiyle ilgili soruları yanıtlayan Matthew Kidd, Ercan Havaalanı’nın yapması gereken işin, uluslararası güvenlik standartlarını yakalamak olduğunu söyledi.
Kidd, bu yılın haziran ayında Pegasus yolcularına uygulanan önlemin Ercan Havaalanı’nın ne şekilde işletildiğiyle alakalı olduğunu belirterek, “Havaalanlarında güvenlik düzenlemelerinin tasarlandığı belirli yöntemler var. Bu, herhangi bir havaalanındaki güvenlik veya hangi noktada kimin valizlerle ilgilenmesiyle ilgili değil. Konu, güvenlik şemsiyesini oluşturan münferit unsurların toplamıdır ki sonuçta iyidir veya kötüdür” dedi.
Bilindiği gibi Ercan’dan aynı uçakla Türkiye üzerinden İngiltere’ye uçan yolcular, Türkiye’de uçaktan inip yeniden havaalanı güvenliğinden geçmek zorunda.
İngiliz Yüksek Komiseri Kidd, Ercan’daki güvenlik konusunda endişeleri olduğunu söyleyip bunu Kıbrıslı Türkler için adaya gelip düzeltmeyeceklerini, bunu kimse için yapmadıklarını ifade etti.
Kidd, bu konuda Pegasus Hava Yolları yetkililerine ve Kıbrıs Türk Ticaret Odası’na, “Ercan’da uluslararası standartları yakalanmak ve İngiltere’ye uçmayı sürdürmek istiyorsanız bu sizin sorumluluğunuzdur” dediklerini söyledi.
“Bizim konuyla ilgili yapabileceğimiz bir şey yok. Söylemek istediğimizi anladıklarını ve bu konuda bir şey yapıldığını göstermek için endişe duyduğumuz konuyu ele almak Ticaret Odası ve Ercan’a kalmış” diyen Kidd, aynı uygulamanın İngiltere’den Türkiye üzerinden KKTC’ye gelen uçuşlara neden uygulandığının sorulması üzerine bunu anlamadığını ve kimin tercihi ve kararı olduğundan da emin olamadığını belirtti.
Kidd, “Bizim yalnızca Ercan’dan Birleşik Krallık’a gelen uçaklarla ilgili endişemiz var. Birleşik Krallık’tan ayrılan yolcularla ilgili aynı endişeyi duymamızın mantıklı biz izahı yok” dedi.
İngiltere neden KKTC’yi tanımıyor?
Diğer yandan toplantı sırasında söz alan İngilizler, Kıbrıs’ı yeniden birleştirmek için yapılan müzakerelerin başarısızlığa uğraması nedeniyle “en basit çözüm İngiltere’nin KKTC’yi tanıması olacaktır” önerisi yaptı.
Bu öneriye yanıt veren Kidd, meselenin o kadar kolay olması halinde bunu gerçekleştirebileceklerini söyleyerek, katılımcıların dikkatini, genelde göz ardı edildiğini söyledi.
“250 bin nüfuslu bir devlet savunmasız olur”
Matthew Kidd, şöyle konuştu:
“Dünya’nın bu bölgesinde 250 bin nüfuslu bir devlet savunmasız olur. Kuzey Kıbrıs bir AB ülkesi olsaydı en küçük AB üye ülkesi olurdu. Burasının ekonomisi, AB üyesi olmayan üçüncü bir ülkeye ciddi ölçüde bağlı. Burasının, istikrarlı ve güvenli olmayan bir bölgede kendi güvenliğini sağlama olanağı oldukça kısıtlı olur. Bu, hem bu farazi devletin nüfusu hem de etrafındakiler için çok tehlikeli bir durum olur. Dünya olarak biz, tehlikeli bölgelerde daha fazla kırılgan devlet istemiyoruz.”
Bunun üzerinde salonda “KKTC vardır!” şeklinde bağıranlara Kidd, “Siz var olduğunu söylüyorsunuz, ben bunu tanımıyorum” şeklinde cevap verdi.
KKTC’de yaşayan İngilizlerin olaylara tek yanlı baktığını ve büyük resmi görmediğini ifade eden Matthew Kidd, “Gördüğümüz kısmın resmin tümü olduğuna inanma konusunda dikkatli olmalıyız” uyarısını yaptı.
“Müzakerelerin yeniden başlamasını umut ediyorum”
İngiliz Yüksek Komiseri, güneydeki başkanlık seçimlerinin ardından Şubat 2018’de müzakerelerin yeniden başlamasını umut ettiğini, tarafların derinlemesine değerlendirme süreci devam ederken masada halihazırda üzerinde anlaşmaya varılan unsurların “kaybedilmediğini” kaydetti.
Bunun üzerine katılımcıların, KKTC ve Türkiye’deki bakanların “müzakereler öldü ve gömüldü” şeklindeki açıklamalarını ve KKTC içerisinde, İngiltere ile Cebelitarık arasındaki ilişki gibi kendi kendini yöneten bir modelin tartışıldığını hatırlatması üzerine Kidd, şöyle konuştu:
“Bizim görüşümüze göre Kıbrıs ve Kıbrıslı Türkler için en iyi çözüm güzel bir çözüm anlaşmasına varılmasıdır. Sürecin öldüğünü düşünmüyorum. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de sürecin öldüğünü düşünmüyor. Masada anlaşma aşamasına gelinse bile, oy verecek olanlar beğenmeyebilir. Ancak herhangi bir aktörün müzakerelerin durumuyla ilgili kişisel görüşünü alıp bunu mutlak gerçek olarak kabul etmenin mantıklı olduğunu düşünmüyorum.”
“KKTC’yi tanımamız garantörlük rolümüzle kesinlikle bağdaşmazdı”
İngiltere’nin garantör ülke olarak Kıbrıslı Türklerin ve KKTC’de yaşayan İngilizlerin haklarını savunmadığı yorumlarına karşın Kidd, şunları söyledi:
“Buraya geleceğinizde siyasi olarak karmaşık bir yere geleceğinizi biliyordunuz. KKTC ilan edildiğinde, Türk hükümeti dışında diğer tüm hükümetlerle birlikte İngiltere Hükümeti’nin bunu tanımadığını biliyordunuz. Bunda bir değişiklik yok. KKTC’yi tanımamız garantörlük rolümüzle kesinlikle bağdaşmazdı çünkü garanti ettiğimiz şey, 1960 Anayasası ile oluşturulan düzendi.”
“Blair’in direkt uçuş sözü verme yetkisi yoktu”
Toplantı öncesi Cyprus Today’in sorularını da yanıtlayan Kidd, İngiltere tarafından 2004 referandumu sonrası direkt uçuşlar konusunda Kıbrıslı Türklere verilen sözlerin hatırlatılması üzerine şöyle konuştu:
“Tony Blair’in Kuzey Kıbrıs’a direkt uçuk konusunda söz vermeye yetkisi yoktu. Direkt uçuşlara engel olan şey Chicago Konvansiyonu ve Uluslararası Havacılık Otoritesi’dir.”