Views: 0
Yıllık 75 milyon metreküp kapasiteyle tasarlanan ve 50 yıllık projeksiyon dikkate alınarak hazırlanan projenin bugün tam manasıyla hayata geçirilmiş olduğunu aktaran Atun, şöyle devam etti:
“Bu projeyle Anadolu’nun bereketli suları KKTC’nin kurak topraklarına hayat vermiştir. Bu projeyi hayata geçirenlerden Allah razı olsun. Biz bütün bu projeleri Sayın mevkidaşım Berat Albayrak ile beraber yürütmekte olduğumuz ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin kararlılığını ifade eden yine Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat projesi olarak anılan deniz altı kablo ile elektrik enerjisinin irtibatlandırılması projesi var. Bu projede geçen yıl imzaladığımız anlaşma çerçevesinde, artık çalışmalarımız nihayete varmak üzere. İnşallah bu yıl tamamlanmadan geniş kapsamlı ve icraata geçirecek anlaşma devreye girecektir.”
“KÜRESEL BİR VİZYON GELİŞTİRİYORUZ”
Atun, Türkiye ile KKTC arasındaki üçüncü iş birliği noktasının denizlerde doğalgaz ve petrol aramalarına ilişkin yapılan faaliyetler olduğunu belirtti.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimine (GKRY) yapılan çağrılara hiçbir yanıt gelmediğini vurgulayan Atun, şunları kaydetti:
“Biz de 2011 yılında Türkiye Petrollerine 30 yıllık imtiyaz tanıdık. Tek başına münhasıran araştırma yapma, kaynakların tespit edildiği noktada gerekli sondajları gerçekleştirme ve buna hem Kıbrıslı Türkler hem ana vatanımız Türkiye adına elde ederek ticareten değerlendirme verdik. Bu üç proje de kendi özelinde önemli iş birliği anlaşmalarıdır. Ancak biz buna küresel bir vizyon da geliştiriyoruz. Kıymetli mevkidaşım ile bu üç projeyi de küresel bir proje olarak geliştiriyoruz. Çünkü KKTC’nin devamında özellikle güney bölgelerimize baktığımızda, GKRY’nin orada bulunan bir varlığı var. Bu unsurların tamamı Güney ve Kuzey Kıbrıs arasında kalıcı bir çözüme varılması için barışçı unsurlar olarak değerlendirilebilir.”
“YENİ MODELİ KONUŞMAYA BAŞLADIK”
Arka arkaya kurulan müzakere masalarının sonuçsuz kaldığına da değinen Atun, Kıbrıslı Türkler olarak her koşulda haklarının muhafaza edilmesi, ana vatanın garantörlüğünün koşulsuz devam etmesi, Mehmetçik’in adadaki varlığının sürdürülmesi ve toprak bütünlüğünün korunması şartı ile her konuyu müzakereye açtıklarının altını çizdi.
Rum yönetiminin ise taleplerinin bir türlü bitmek bilmediğini vurgulayan Atun, şöyle konuştu:
“Bizim her zaman kalıcı bir çözüme yönelik olarak dost elimiz Güney Kıbrıs’a doğru uzatılmış durumda. Ancak biz ilelebet Güney Kıbrıs ile bir çözüm olsun diye bekleyecek değiliz. 60 yıldır gayretlerin tamamı sonuçsuz kalmıştır. Üstelik de masa başında müzakere edilmesine ve bizden talep edilen fedakarlıklara olumlu yanıt verilmesine rağmen sonuçsuz kalmıştır. Haliyle KKTC olarak da sonsuza kadar tanınmamış ve müzakerelere mahkum edilmiş pozisyonda beklemeye artık niyetimiz yok. Bu noktada ana vatanımızla istişare içinde yeni modelleri elbette konuşmak durumundayız. Zaten içinde bulunduğumuz konjonktür, potansiyelimiz ve özellikle enerji alanında yapmakta olduğumuz müşterek çalışmalar, KKTC’nin her ne kadar siyasi olarak tanınmasını getirmese de bölgenin enerji denklemleri arasında yer almasına önemli katkı verecek bir unsur. O yüzden, KKTC bütün bu potansiyellerin devamında dünya siyasi literatüründe kendi modeliyle, belki bir Monaco gibi belki bir Cebelitarık gibi kendi yerini almaya adaydır. Biz artık kendi iç siyasetimizde bunu konuşmaya başladık.”
Yıllık 75 milyon metreküp kapasiteyle tasarlanan ve 50 yıllık projeksiyon dikkate alınarak hazırlanan projenin bugün tam manasıyla hayata geçirilmiş olduğunu aktaran Atun, şöyle devam etti:
“Bu projeyle Anadolu’nun bereketli suları KKTC’nin kurak topraklarına hayat vermiştir. Bu projeyi hayata geçirenlerden Allah razı olsun. Biz bütün bu projeleri Sayın mevkidaşım Berat Albayrak ile beraber yürütmekte olduğumuz ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin kararlılığını ifade eden yine Sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat projesi olarak anılan deniz altı kablo ile elektrik enerjisinin irtibatlandırılması projesi var. Bu projede geçen yıl imzaladığımız anlaşma çerçevesinde, artık çalışmalarımız nihayete varmak üzere. İnşallah bu yıl tamamlanmadan geniş kapsamlı ve icraata geçirecek anlaşma devreye girecektir.”
“KÜRESEL BİR VİZYON GELİŞTİRİYORUZ”
Atun, Türkiye ile KKTC arasındaki üçüncü iş birliği noktasının denizlerde doğalgaz ve petrol aramalarına ilişkin yapılan faaliyetler olduğunu belirtti.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimine (GKRY) yapılan çağrılara hiçbir yanıt gelmediğini vurgulayan Atun, şunları kaydetti:
“Biz de 2011 yılında Türkiye Petrollerine 30 yıllık imtiyaz tanıdık. Tek başına münhasıran araştırma yapma, kaynakların tespit edildiği noktada gerekli sondajları gerçekleştirme ve buna hem Kıbrıslı Türkler hem ana vatanımız Türkiye adına elde ederek ticareten değerlendirme verdik. Bu üç proje de kendi özelinde önemli iş birliği anlaşmalarıdır. Ancak biz buna küresel bir vizyon da geliştiriyoruz. Kıymetli mevkidaşım ile bu üç projeyi de küresel bir proje olarak geliştiriyoruz. Çünkü KKTC’nin devamında özellikle güney bölgelerimize baktığımızda, GKRY’nin orada bulunan bir varlığı var. Bu unsurların tamamı Güney ve Kuzey Kıbrıs arasında kalıcı bir çözüme varılması için barışçı unsurlar olarak değerlendirilebilir.”
“YENİ MODELİ KONUŞMAYA BAŞLADIK”
Arka arkaya kurulan müzakere masalarının sonuçsuz kaldığına da değinen Atun, Kıbrıslı Türkler olarak her koşulda haklarının muhafaza edilmesi, ana vatanın garantörlüğünün koşulsuz devam etmesi, Mehmetçik’in adadaki varlığının sürdürülmesi ve toprak bütünlüğünün korunması şartı ile her konuyu müzakereye açtıklarının altını çizdi.
Rum yönetiminin ise taleplerinin bir türlü bitmek bilmediğini vurgulayan Atun, şöyle konuştu:
“Bizim her zaman kalıcı bir çözüme yönelik olarak dost elimiz Güney Kıbrıs’a doğru uzatılmış durumda. Ancak biz ilelebet Güney Kıbrıs ile bir çözüm olsun diye bekleyecek değiliz. 60 yıldır gayretlerin tamamı sonuçsuz kalmıştır. Üstelik de masa başında müzakere edilmesine ve bizden talep edilen fedakarlıklara olumlu yanıt verilmesine rağmen sonuçsuz kalmıştır. Haliyle KKTC olarak da sonsuza kadar tanınmamış ve müzakerelere mahkum edilmiş pozisyonda beklemeye artık niyetimiz yok. Bu noktada ana vatanımızla istişare içinde yeni modelleri elbette konuşmak durumundayız. Zaten içinde bulunduğumuz konjonktür, potansiyelimiz ve özellikle enerji alanında yapmakta olduğumuz müşterek çalışmalar, KKTC’nin her ne kadar siyasi olarak tanınmasını getirmese de bölgenin enerji denklemleri arasında yer almasına önemli katkı verecek bir unsur. O yüzden, KKTC bütün bu potansiyellerin devamında dünya siyasi literatüründe kendi modeliyle, belki bir Monaco gibi belki bir Cebelitarık gibi kendi yerini almaya adaydır. Biz artık kendi iç siyasetimizde bunu konuşmaya başladık.”