Views: 0
Deniz sezonunun açılmasıyla birlikte boğulma vakaları da artış gösterdi. Ülkemizde son günlerde yaşanan boğulma vakaları ise deniz severler arasında hem üzüntü, hem de korku yarattı. Uzmanlar, halka açık tüm plajlarda cankurtaran bulunması gerektiğine dikkat çekerken, özellikle de aşırı alkol alıp denize girilmemesi uyarısında bulundular.
Aynı gün ve aynı yerde iki farklı boğulma vakasının yaşandığı ülkemiz denizlerinde cankurtaran görevlilerinin eksikliği büyük bir tehdit oluşturuyor. Ülkemizde yasalara göre sadece beş yıldızlı otellere plajlarında cankurtaran görevlisi bulundurma zorunluluğu getirilirken, özellikle kalabalık olan belediye plajlarında ise cankurtaran görevlisi eksikliği yaşanıyor.
Boğulma vakalarının önüne geçmek mümkün olmasa dahi, saniyelerin bile önemli olduğu kurtarma görevini gerçekleştiren cankurtaran uzmanları ise vatandaşları bilinçsiz bir şekilde boğulma vakalarına müdahale etmemeleri konusunda uyarıyor.
Çok iyi yüzdüğünü düşünen kişilerin bile dikkatli olması, kıyıdan fazla uzaklaşmaması gerektiğini belirten uzmanlar, ani bir rahatsızlık ya da kramp sonucu da boğulma vakası yaşanabileceğine dikkat çekiyor.
“İyi yüzen herkes cankurtaran olamaz”
İlk ve Acil Yardım (Paramedik) görevlisi, aynı zamanda gümüş sertifikalı bir cankurtaran olan Safter Karabetça, hayat kurtarmanın zorluklarını KIBRIS Gazetesi ile paylaştı. 2012 yılında Türkiye’de can kurtarma eğitimi ve sertifikası alan Karabetça, kendisini geliştirmek amacıyla eğitiminin ardından İstanbul Şile’de de gönüllü olarak cankurtaranlık yaptığını belirtti.
İyi bir yüzücü olan her kişinin cankurtaran olamayacağını, ya da boğulma vakasına müdahale edemeyeceğini belirten Karabetça, cankurtaranların boğulma vakasına doğru ilerlerken vaka ile irtibatını ve göz kontağını kaybetmemek için farklı bir metotla yüzdüğünü ve boğulma vakasını dışarıya taşırken sadece ayaklarını kullanarak yüzdüğünü ifade etti.
“Baygın kişiyi kurtarmak çok daha kolay”
“İnsanı su değil panik boğar” diyen Safter Karabetça, bilinci kapanmış yani baygın bir boğulma vakasını kurtarmanın çok daha kolay olduğunu ifade etti. Karabetça, “Boğulan kişi baygın olduğu zaman uğraşmanız gereken bir çırpınma ya da panik durumu yok, kurtarma kemerini vakanın üzerine taktığınız zaman otomatikman zaten suyun üzerinde kalıyor.
Suyun içerisinde çırpınan bir kişinin üzerine yapışamazsınız. Kendisini kurtarmak için sizin üzerinize çıkmaya çalışır ve sizi suyun dibine iter. Boğulan kişiyle boğuşmak zorunda kalıyorsunuz. Cankurtaranların üzerinde ciddi tırnak izleri görebilirsiniz çünkü boğulan kişi o anda sizi umursamaz, panikle size tutunmaya çalışır.
Bizim boğulma vakalarına farklı yaklaşma metotlarımız vardır. Suyun altından yaklaşıp ellerini ve ayaklarını hareket ettirmesini engelleyip bu şekilde dışarıya taşıyoruz” şeklinde konuştu.
“Profesyonel değilseniz boğulma vakasına müdahale etmeyin”
“Eğer profesyonel değilseniz bilinci yerinde olan bir boğulma vakasına müdahale etmeye çalışmayın çünkü müdahale ettiğiniz kişi kurtulur ama kurtulurken de sizi boğar” diyen Karabetça, boğulmak üzere olan kişiye yapabilecek en iyi yardımın 1.5-2 metre uzaklıktan o kişiye simit gibi içi hava dolu tutunabileceği bir şey uzatmak olduğunu vurguladı.
“Simitler yanlış kullanılırsa büyük tehlike yaratır”
“Herkes filmlerde olduğu gibi boğulmak üzere olan kişinin el sallayacağını ya da ‘imdat’ çığlıkları atacağını düşünür fakat işin aslı öyle değildir. Boğulan kişi sessizce denizin dibine doğru batar. Cankurtaranın görevi gözlem yapmaktır ve suyun içerisinde bizim için potansiyeller vardır. Kişinin yüzüşüne göre potansiyel boğulma vakası olabileceğini anlayıp bu kişilerden gözümüzü ayırmayız. Mesela bebek ve çocuklardan kesinlikle gözümüzü ayırmayız” diyen Karabetça, “bebekler için olan simitler boğulma açısından büyük tehlike yaratıyor. Bir dalga simit ters döndüğü zaman vücudun üst kısmı suyun içerisinde, alt kısmı havada kalıyor. Aynı tehlike tabi ki yetişkin insanlar içinde mevcut. Bu nedenle kesinlikle simitleri belinize geçirmemelisiniz” uyarısında bulundu.
“Zorunluluk, sadece 5 yıldızlı otellere”
Karabetça, “Cankurtaranın önemi bizim ülkemizde hâlâ kavranmış değil. Otellerde cankurtaran olsa bile yeterli ekipman mevcut değil. Bazı oteller ise göstermelik olarak herhangi bir personeli kursa gönderip cankurtaran sertifikası temin ediyor. Yani kağıt üzerinde otelde cankurtaran mevcut ama aslında o kişi farklı bir görevde çalışıyor. Bunu denetleyen bir mekanizma ise maalesef yok” dedi.
Ücretsiz plajlarda cankurtarana daha çok ihtiyaç olduğunu söyleyen Karabetça, ülkemizde nüfus yapısının giderek değiştiğini ve farklı ırklardan kişilerin ülkemize eğitim ya da iş amacıyla geldiğini belirterek “ülkesinde deniz, hatta havuz bile olmayan bireyler burada denize giriyor ve maalesef bunun sonucunda istenmeyen durumlar yaşanıyor. Pek mümkün olmasa da boğulan kişi sakin kalmak zorundadır. Çok yavaş ve sabırlı bir şekilde hareket etmelisiniz” şeklinde konuştu.
“Boğulmaktan kurtuldum diye sevinmeyin”
Boğulma vakalarında kurtarılan kişinin mutlaka hastaneye götürülmesi gerektiğine vurgu yapan Safter Karabetça, “Kişi boğulmaktan kurtuldu diyerek rahat bir nefes alamazsınız. Eğer boğulmaktan kurtarılan kişi hastaneye götürülüp müdahale edilmezse ikincil boğulma ya da kuru boğulma denilen olay meydana gelebilir. Boğulmaktan kurtulan kişinin kanındaki oksijen seviyesi düşer, bronşları kapanır ve kimse fark etmeden uykusunda hayatını kaybeder. Boğulmaktan kurtarılan kişi ben iyiyim dese bile mutlaka ambulans çağrılmalıdır” uyarısında bulundu.
Yeşilyurt: Her plajda cankurtaran olmalı
Su Sporları Federasyonu Başkanı Ender Yeşilyurt, boğulma vaklarının sık olduğu yerlerde devletin denetimini artırması halinde bu tür istenmeyen olayların azalacağına inandığını söyledi.
Ender Yeşilyurt, kendilerinin federasyon olarak tek yetkilerinin cankurtaran olmak isteyenlere kurslar düzenlemek olduğunu ve her yıl yaz aylarından önce cankurtaran kursları düzenlediklerini kaydetti.
Ülkemizde özel veya halk plajı olan her sahilde cankurtaran olması gerektiğinin altını çizen Yeşilyurt, ancak bunun ülkemizde büyük çoğunlukla görülmediğinden yakındı.
Ender Yeşilyurt, her canı isteyenin cankurtaran olmaması gerektiğine de dikkat çekti. Federasyon olarak yaptıkları kurslarda talep eden herkesi önce bir ön elemeden geçirdiklerini anlatan Yeşilyurt, geçmişte yüzme dahi bilmeyen bir kişinin cankurtaran olmak için federasyonlarına başvuruda bulunduğunu bildirdi.
Ender Yeşilyurt, ülkemizdeki bazı otellerin federasyonlarına başvurup cankurtaran temin etmek yerine Türkiye’den cankurtaran getirdiklerini gördüklerini belirtti.
Bu otellerin Türkiye’den getirdikleri cankurtaranları sadece cankurtaran olarak değil, başka işlerde de kullandıklarını gördüklerini ifade eden Yeşilyurt, gece başka, gündüz başka işte çalıştırılan cankurtaranların performanslarının oldukça düştüğünü dile getirdi.
Yeşilyurt, plajlarda cankurtaran standartlarına uyulması gerektiğini, kule gibi gerekli malzeme ve teçhizatların da bulundurulması gerektiğine vurgu yaptı.
Cankurtaranların vardiya usulü çalıştırılmaları gerektiğini de belirten Yeşilyurt, tüm gün çalıştırılan bir cankurtarandan gerekli verimin alınamayacağını, cankurtaranların belli saatlerde dönüşümlü olarak plajlarda bulundurulmalarının gerektiğini kaydetti.
Ender Yeşilyurt, yasalarımızda sadece cankurtaran bulundurma zorunluluğu olduğunu ancak cankurtaranın çalışma şartlarının ne olduğuyla ilgili gerekli yasal düzenlemenin olup olmadığının bilinmediğini sözlerine ekledi.
Köroğlu: Alkol, boğulmaya yol açabilir
Tabipler Birliği As Başkanı Teksen Köroğlu, özellikle güneşe çıkarken ve denize girerken dikkatli olmamız ağır ve yağlı yemeklerden kaçınmamız gerektiğini söyledi.
Teksen Köroğlu, sıcakta alkol almak ve alkollüyken denize girmemeye özen göstermemiz gerektiğinin altını çizdi.
Özellikle yüzerken su içerisinde meydana gelen krampların kişinin hareketlerinin kısıtlanması nedeniyle boğulmalara neden olabileceğine değinen Köroğlu, alkollüyken kesinlikle denize girmemiz gerektiğini çünkü alkolün krampı normalden yedi kat daha fazla arttırdığını bildirdi.
Teksen Köroğlu, denize girmeden önce mutlaka ısınma hareketleri ve baldırları germe hareketleri yapmamız gerektiğini dile getirdi.
Kramplardan uzak durmak için aşırı sıcak günlerde sıvı tüketimine önem vermemiz gerektiğine değinen Köroğlu, yaz günlerinde normalden daha hızlı sıvı kaybedeceği için bu dönemlerde daha fazla su, ayran ve meyve suyu tüketilip, asla alkol alarak denize girilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Köroğlu, şunları kaydetti:
“Özellikle şeker hastaları, tok ya da aç karnına yüzmekten kaçınmalı. Çünkü bu durum denizin içinde ani şeker düşmeleri, ani bilinç kaybı ve buna bağlı boğulmaya neden olabilir. Aynı şekilde epilepsi gibi nörolojik hastalığı olan kişiler de sıcak çarpmasına bağlı olarak su içinde ani gelişebilecek bir sara kriziyle geçici bilinç kaybı yaşayabilirler. Yüksek tansiyon hastaları da sıcak çarpmasına bağlı olarak ani tansiyon değişikliğiyle bilinç kaybı yaşayabilir. Bu yüzden özellikle kronik hastalığı olan, baypas, stent gibi girişimleri olan kişilerin denizde yalnız yüzmemesi gereklidir”.
Tabipler Birliği As Başkanı Köroğlu, sıcakların olumsuz etkilerine karşı günün en sıcak anları olan özellikle saat 11.00 ile 15.00 arasında mecbur kalınmadıkça dışarı çıkılmaması gerektiğini söyledi.
Teksen Köroğlu, dışarıda bulunulduğunda ise açık renkli hafif giysilerin tercih edilmesi ve güneşin zararlı ışınlarından koruyan güneş gözlüğü kullanılması gerektiğini kaydetti.
Dışarıda çalışması gerekenlerin mümkün oldukça güneş altında korunmasız kalmamaya, aşırı hareketlerden kaçınmaya, sık sık sulu gıdalar almaya dikkat etmeleri gerektiğine değinen Köroğlu, güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde denize girilmemesi ve güneşlenilmemesi gerektiğini sözlerine ekledi.
Ahmet VAMIK/ Ahmet İLKTAÇ – Kıbrıs Gazetesi