Views: 0
Turizm Bakanlığı eski Turizm Planlama Müdürü Turgut Muslu ve İş insanı Tekin Arhun’un Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüşülen davası karar için 20 Ağustos’a ertelendi.
Turizm Bakanlığı eski Turizm Planlama Müdürü Turgut Muslu ve İş insanı Tekin Arhun’un Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüşülen davasına bugün tarafların hitaplarıyla devam edildi.
Mahkemede ilk hitabı sanık iki konumunda bulunan iş insanı Tekin Arhun’un avukatı Serhan Çınar yaptı.
Çınar, hitabında, özetle yapılan tahkikatın eksik, yanlı ve hatalı olduğunu ifade ederek, “İki taraf olmasına rağmen iki gün içinde bir tarafı seçip ‘bu sahteledi’ dediler. Dolayısıyla Tekin Arhun’nun bu davalardan beraat etmesi gerekir” dedi.
Mahkeme karar için 20 Ağustos’a ertelendi.
Çınar’ın hitabının tamamı ise şöyle:
“Davada son şahadeti veren Adli Bilişim Uzmanı Medine Albayrak’ın şahadetinden sonra davayı bir kez daha inceledim. Hukuk davasında sunulan raporla ilgili 12.3.2014 tarihinde polise araştırma yapılmasıyla ilgili bir talepte bulunuldu Kaskon LTD Direktörü İsmail Sergen tarafından. Polise göre şikâyette bulunan kişi bile şikâyet değil sahte mi değil mi araştırması istediğini söyledi Mahkemede.
Polisin tahkikata başlarken, önce hakikaten sahte bir belge var mı diye bakması lazımdı. Ve ‘sahte belge yoksa suç da yoktur’ deyip kapatması lazımdı. Polis, raporun hazırlandığı EBİ firmasından belgeyi aldı, hukuk davasında Mahkemeye sunulan belgeyi de aldı ve ikisinde de imza, mühür, paraf olmadığını gördü. Peki bu belgelerden hangisi sahte olduğu söylenebilir?
“UZMAN MEDİNE HANIM; BELGELER HAKKINDA YORUM YAPABİLMEK İÇİN KAYNAĞINA GİDİLMESİ GEREKTİĞİNİ BELİRTTİ”
Uzman Medine Hanım’a Mahkemeden önce sadece emare 1 (orijinal denilen rapor) ve emare 3’ü (sahtelendiği iddia edilen rapor) verdim ve ‘Hangisinin sahte ya da orijinal olup olmadığını söyleyebilir misiniz?’ diye sordum.
Medine Hanım bana, ‘Ben bu belgelere bakarak bunu söyleyemem, benden istediğiniz buysa paranızı geri alın. Ben sadece hangisinin orijinal hangisinin sahte olduğunun söylenilebilmesi için neler yapılması gerektiğini söyleyebilirim’ dedi. Ben de zaten bunu istediğimi söyledim ve başka da bir şey konuşmadık. Mahkemeye gelip aynı şeyleri söyledi. Belgeler hakkında yorum yapabilmek için kaynağına gidilmesi gerektiğini belirtti.
Yani bilgisayar ya da telefon, nerede yazıldıysa. Burada teknik inceleme yapıldığında; böyle bir belgenin var olup olmadığının, silinip silinmediğinin, herhangi bir yazıcıdan çıkarılıp çıkarılmadığının, hangi yazıcıdan kaç defa çıkarıldığının, ne zaman hazırlandığının, değişiklik yapılıp yapılmadığının, kaç defa değişiklik yapıldığının görülebileceğini söyledi. Hatta yazıcıdan örnek alınmasına bile gerek olmadığını, bilgisayarda hangi yazıcıdan çıktığının görülebileceğini anlattı.
“POLİS BUNLARI YAPMADI”
Ancak bütün bunları bilen polis, EBİ sorumlusu Fahri Kaya’ya gittiğinde bunları sormadı. Fahri Kaya’nın şahadeti de huzurunuzdadır, birbiriyle tutmayan çelişkili ifadeleri var. Örneğin polise verdiği ifade de ‘Rapor sadece iki kopya çıkarıldı ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Turizm Planlama Dairesi’ne sadece bir defa gönderildi ve hiç değişiklik yapılmadı’ dedi. Ancak Mahkemedeki şahadetinde ise ‘3 kopya çıkarılır’ dedi. Sanık 2 konumunda olan Turgut Muslu ise ‘Fahri Beyden bir kopya daha istedim, bana bir tane daha gönderdi’ dedi. Ayrıca hukuk davasında Tekin Arhun’un avukatı olan Mustafa Asena Mahkemede (zabıtlarda sabittir) ‘Bende de var bu rapor’ dedi. Yani toplamda 5-6 tane rapor oldu. Polis bunları istedi mi? İstemedi. Fahri Beyin şahadeti güvenilir değildir.
“MADDİ DELİL/İSPAT YOKTUR”
Eğer bu durum ispat edilecekse; elle tutulur maddi bir delil getirilmesi lazımdı, sadece Fahri beyin söylediğiyle kalmayacaktı polis. Bilgisayara bakacaktı, yazıcıya bakacaktı. Belki Fahri Bey karşı tarafla (İsmail Sergan/Kaskon) meşferetleşti ve yalan söylüyordu.
Bu rapor bilgisayarda var mıydı yok muydu? Hangi tarihte çıktı alındı, kaç defa alındı görebilirdi polis. Bunların hiçbirini yapmadı sadece Fahri beyin lafıyla ‘Budur orijinal rapor, diğeri sahtedir’ demekle bu belge sahte olamaz. Fahri bey şahadetinde hata yapıldığında raporlar üzerinde değişiklik yapılabileceğini ve bundan haberi de olamayabileceğini de söyledi. İddia makamının yapması gereken; bu sahtelendi denilen belgenin gerçekten sahte olup olmadığını bulmaktı. Ama polis bunları yapmadı.
“DOĞACAK ŞÜPHENİN SANIK 2 LEHİNE OLMASI GEREKİR”
Bütün bunlara rağmen; ‘Emare 3 sahte, emare 1 de orijinaldir’ diyebilir miyiz? Birinci derece şahadet sunmadılar. Bu yapılmadığı sürece ikinci derece şahadetle bu konu ispat edilemez. Bundan doğacak şüphenin de Sanık 2 (Tekin Arhun) lehine olması gerekir. Fahri bey ifadesinde raporların zaman zaman güncellendiğini söylemiştir. Eğer iddia makamı emare 3’ün sahte olduğunu kanıtlayamazsa bu davaların tümünün düşmesi gerekir. Bizim kanaatimiz de bu yönde hiçbir tahkikat yapılmadığı, tamamen Fahri beyin ‘bu sahtedir, bu orijinaldir’ demesine bırakıldığıdır.
“BU ŞAHADETLE SANIK 2’NİN RAPORU ALDIĞINI KABUL EDEMEYİZ”
Bir an için sahte olduğu yönünde bir bulgu yapıldı diyelim. Peki bunu Sanık 2’nin sahtelediği belirlendi mi? O zaman Sanık 2’nin bu belgeye ulaşması lazım. Peki Sanık 2’nin bu raporu aldığını kim söyledi? Sadece Goncagül Özsoy (Dönemin Turizm Planlama Sekreteri) dedi ki; ‘Tekin Bey aradı, randevu aldı, geldi, ben kendisine bir belge verdim, ertesi gün bir çalışanıyla geri gönderdi’ Burada sorduk ama Goncagül Hanım, EBİ’den gelen evrakların ne olduğunu bilemedi, ‘Ne raporu var, hak ediş raporu hiç görmedim, aylık çalışma raporu görmedim, ne verdiğimi aldığımı bilmem’ dedi. Bu şahadetle Sanık 2’nin raporu aldığını kabul edebilir miyiz? Bence edemeyiz. Diyelim Sanık 2, bir çalışanı vasıtasıyla bir belgeyi geri gönderdi. Y.C adlı çalışan Goncagül Hanıma geri getirdi denildi. Peki Y.C ile Goncagül Hanım arasında tanıtma merasimi yapıldı mı? Goncagül Hanım, ‘Evet bana raporu bu kişi getirdi’ dedi mi? Bunu da yapmadılar.
Yani Goncagül hanımdan Tekin beye verilen bir evrak olduğu yönünde hiçbir şahadet yoktur. Tekin Bey iddia edildiği gibi 5 Aralık’ta Bakanlığa gitmedi, hiçbir belge almadı. 9 Aralık’ta gitti ve aldığı belgelerin ne olduğunu da Mahkemede açıkladı. Peki Tekin Bey Goncagül hanımı telefonla arayıp randevu istediyse, telefon kayıtları alındı mı? Hayır, bu da Mahkemeye getirilmedi.
Goncagül hanımın söylediklerinin ispatı için hiçbir şey yapılmadı. Goncagül hanımın masasının üzerinde duran ve Tekin beye randevu verildiğine dair not yazılı olduğu söylenen takvim yaprağını kim aldı oradan? İfadeyi alan polis alması lazım değil mi? Yani Erkut Efendi.
“KİM DOĞRUYU SÖYLÜYOR? GONCAGÜL HANIM MI, KULLE Mİ?”
Goncagül hanım da ‘İfadeyi alan polis aldı’ dedi. Ama Erkut Efendi almamış. Kim almış? İlk tahkikat polisi olan Umut Kulle. Eğer Bakanlığa sadece bir polis gittiyse kim doğruyu söylüyor? Umut Kulle mi Goncagül Hanım mı? Goncagül hanım diyor ki; ‘Fotokopi makinası bozuktu, başka yerde fotokopi çekti’, Umut Kulle diyor ki; ‘Ben orada fotokopi çektim’ Goncagül hanımın ifadesiyle Umut Kulle’nin ifadesi çelişiyor. Bu çelişme kimin lehine olacak?
Goncagül hanım dışında bu belgeyi Sanık 2’nn (Tekin Arhun) aldığını söyleyen tek kişi Sanık 1’dir (Turgut Muslu). Sanık 1 bu davada suç ortağıdır. Peki polis onun ifadesini bize verdi mi? Vermedi. Yargıç kaidelerine göre vermesi gerekirdi, ‘Sana bu raporu verdiğini söylüyor, bir şey söylemek istersen bunu bil’ demeliydi. Biz o ifadeyi ilk defa burada gördük. Turgut beyin ifadesi bizim aleyhimize bir şey ifade eder mi? Bu konuda birçok karar vardır, açık ve kesindir ki; suç ortağının verdiği ifade ancak kendini bağlar.
Hukuk davasında Kaskon şirketinin avukatı olan Kemal Mut ise ‘Bu belgeyi Tekin Beye verdiğini Turgut Bey bana söyledi’ diyor ama bunu söyleyebilecek olan tek kişi Turgut beydir. Kemal Mut bunu mahkemeye aktaramaz.
“RAPORA MAHKEMEDE HERKES DOKUNDU”
Son nokta ise sahtelendiği söylenen emare 3 rapor üzerindeki parmak izleri. Tekin Arhun’a ait 9 ve 22 numaralı parmak izlerinin 2 sayfada bulunduğu belirtildi. Yani Tekin Bey bir şekilde bu raporu tuttu, elledi. Zaten bu raporu hukuk davasında herkes elledi. Kemal Mut’tan da ifade alındı. O davada Tekin Bey’in avukatı Mustafa Asena da söyledi; “Raporu aldık, Tekin Beyle sayfa sayfa inceledik, baktık’ dedi.
Yani o raporda bulunan diğer parmak izlerinin orada bulunması ne kadar doğalsa Tekin Arhun’un da parmak izlerinin olması o kadar doğaldır. Bizim parmak izi ile ilgili uzmanların raporlarına itirazımız; o raporların rapor niteliğinde olmamasıdır. Tekin beyin parmak izi olması normaldir. Ama sahtelendiği söylenen 3. ve 4. sayfadaki parmak izlerinin kime ait olduğu belli değil. Emare 3 belgeyi Sanık 2’nin (Tekin Arhun) tasarrufuna geçirdiği yönünde elle tutulur hiçbir şahadet yoktur. Emare 3’ün sahte olduğu yönünde de şahadet yoktur. Sadece bu iki nokta bu davaların tümünü götürür.
“EMARE 3’DEKİ RESİM VE BİLGİLER DAHA FAZLA UYUMLUDUR”
Gelelim üçüncü şeye; Emare 1 (Orijinal denilen rapor) ve Emare 3’ün (Sahtelendiği söylenen rapor) mukayesesi. En çok üzerinde durulan konu şuydu; ‘Rapordaki resimlerle alttaki bilgiler, en çok emare 1’de uyuşuyor’ denildi. Gelen birçok tanığa bunu gösterdik, çıkan sonuç; ‘Emare 3’deki resim ve bilgiler daha fazla uyumludur’ oldu. Emare 3’ün sadece bir noktası var; 2 bin metreküplük su deposunda üst döşeme betonu dökülmedi olarak görülür ancak burada da tanıklar; bunun en geç 24 saat içinde dökülmüş olması gerekeceğine dair şahadet verdiler. Üstelik buradaki resim de tarihsizdir.
Önce dediler ki; “Resimler işin son anını gösterir’ ama diğer resimlerin de 10 gün veya bir hafta önce çekilmiş olduğu görüldü. Güncel resim hiç yok. Birçoğunda tarih de yok. Çeken kişi ortada yok, çekilen makine yok. Bu kadar kısıtlı bir şahadetle betonun dökülüp dökülmediği yönünde Mahkemenin bir bulgu yapması kanaatimce yanıltıcı olur. Ortak kanaat nedir? Bunun net olarak anlaşılabilmesi için projenin paftaları olması lazım, görelim ve hangi bloka hangi havuza bu betonlar döküldü, anlayalım. “Bunlar olmadan verilecek şahadet çok güvenilir değildir” diyen de bizzat Cafer Gürcafer’dir. Doğru olan raporun emare 3 rapor olduğu inancındayız. Ama biz demiyoruz emare 1 sahtedir.Uzman kişilerin şahadetlerine gelince; parmak izi umanının şahadeti var. Mukayese tablolarını sunmadı.
“MAHKEMEYE GERÇEKLERİ SÖYLEMEDİLER”
İkinci uzman getirdiler, ‘Mukayese tabloları bunlar’ dedi. ‘Bunları ben aldım, ben yaptım, ben programdan çıktı aldım’ dedi. Uzman görüşü olmadan programdan alınan belge yeterli midir? Emre Daşdan kendi söyledi ki; son kararı uzman verir. Sahtecilik uzmanı da hitabında ‘VSC 6000 cihazını kullandım’ dedi, o cihazdan alınan görüntü nasıl olur diye emare sunuldu Mahkemeye, o cihazdan çıksaydı böyle olurdu diye, bunlar çıkmadı. Gereksiz yere mahkemeye gerçekleri söylemediler.
Ne sorduysak; ‘Evet o belgenin alınması gerekirdi, evet o işlemin yapılması gerekirdi, evet bu ihmaldir’ diye cevap verdi Polis Müfettişi Erkut Efendi. Çok şaibeli şahadetler vardır ve tahkikat yapılmadı. Umut Kulle, takvim yaprağı sayfasının fotokopisini kendi aldığını söyledi ve ‘Tekin Arhun Bakanlığa 5 Aralık’ta gitti’ dedi ancak bu fotokopi Mahkemeye emare olarak kabul edilmeyince, ‘Ben inanırım ki 9 Aralık’ta gitti’ dedi. O zaman neden 5 Aralık yazan takvim yaprağı fotokopisini aldın? Bu da samimi değildir. Polisin tahkikatı tuttuğu iş cetvelinde de 12 Haziran’dan çıkan parmak izi raporu 19 Mayıs tarihli Ömer Taşbel’in ifadesinde yer alıyor. Bu mümkün değil.
İçeriğini de yazdı üstelik tafsilatlı raporunda, bunu gösterdiğimizde de ‘Oradaki ilk ifademi yenisini yazınca çıkardım, bunu koydum’ Halbuki ek ifadeler alınınca ilk ifadeler sökülüp atılmaz. Hiç kimsenin atılmadı, neden kendisininkini çıkardı. Nerede dedik; yok dedi. Biz ciddi şüphe duyarız ki; parmak iziyle ilgili başka rapor vardı, o sökülüp atıldı, başka rapor koyuldu. Nerede onlar dedik, ‘kayboldu’ dedi.
“YAPILAN TAHKİKAT EKSİKTİR, YANLIDIR, HATALIDIR, ARHUN’UN BERAAT ETMESİ GEREKİR”
İş cetvelinde örneğin; bazı ifadeler için ‘1 sayfadır’ yazıyor ama 3 sayfa çıkıyor, ‘7 sayfadır’ yazıyor ama 9 çıkıyor. Bunların neden böyle olduğuna dair izah yoktur. Yapılan tahkikat eksiktir, yanlıdır, hatalıdır. İki taraf olmasına rağmen iki gün içinde bir tarafı seçip ‘bu sahteledi’ dediler. Dolayısıyla Sanık 2’nin (Tekin Arhun) bu davalardan beraat etmesi gerekir.”