Views: 0
Denizlerde sıcaklık artışından en fazla etkilenen bölgenin Doğu Akdeniz olduğuna işaret eden ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, deniz yüzey suyunun 23 dereceye ulaştığına dikkat çekti.
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Barış Salihoğlu, son yaşanan El Nino hava olayının iklim değişikliğiyle birleşerek çarpan etkisi yaptığını ve deniz suyu sıcaklıklarını rekor seviyelere ulaştırdığını duyurdu.
AB’ye bağlı Copernicus İklim Değişikliği Servisi verilerine göre küresel deniz yüzey suyu sıcaklığının, 1991-2020 ortalamasının üzerinde olduğu ilk 10 aydan 9’u son El Nino, 1’i de 2016 yılındaki El Nino döneminde yaşandı.
ODTÜ Deniz Bilimleri Ensititüsünün analizlerine göre, geçen yılın haziran ayında başlayıp bu yılın nisan ayında sona eren El Nino döneminde Akdeniz’de deniz suyu sıcaklığı ortalaması 23,06 santigrat derece oldu. Bu rakam bir önceki El Nino dönemi olan 2014-2016 yıllarında 21,04; 1997-1998’de 20,98; 1982-1983 yıllarında ise 20,25 santigrat derece ölçüldü.
Ege Denizi’nde son El Nino döneminde 19,97 derece olarak kaydedilen deniz suyu sıcaklığı 2014-2016 arasında 18,11; 1997-1998 yıllarında 18,03; 1982-1983 döneminde ise 17,51 derece oldu.
Marmara’da bu rakamlar son El Nino’dan geriye doğru, 17,21 derece, 14,72 derece, 15,18 derece ve 15,10 santigrat derece şeklinde kaydedildi.
Marmara Denizi ile benzer bir seyir izleyen Karadeniz’de ise son El Nino döneminde deniz suyu sıcaklığı 17,36 derece olurken, geçmişteki El Nino dönemlerinde, sırasıyla 14,47 derece, 15,10 derece ve 14,67 santigrat derece şeklinde ölçüldü.
“AKDENİZ’DE 2 DERECELİK ARTIŞ GÖRÜYORUZ”
Salihoğlu, El Nino döneminin geride kaldığını ancak etkilerinin sürdüğünü, bu hava olayının iklim değişikliğiyle birleşmesiyle de aşırı sıcakların görülmeye başlandığını belirtti.
Bu durumun denizin sadece sıcaklığını değil, ekosistem yapısını ve sağladığı servisleri de baştan sona etkilediğini vurgulayan Salihoğlu, “Bu El Nino’yu daha önceki çok güçlü olanlarıyla karşılaştırdığımızda ulaştığımız deniz suyu sıcaklıkları hepsinin ötesinde, rekor sıcaklıklar. Bu iklim değişikliği ile birleşince topyekun etkisi çok güçlü oldu. Çarpan etkisi yaptı ve sıcaklıkları hiç görmediğimiz rakamlara çıkardı.” dedi.
Akdeniz’deki deniz yüzey suyu sıcaklıklarının önceki El Nino dönemlerinde en fazla 21 derecelere çıkmışken bu kez 23 dereceye ulaştığına dikkati çeken Salihoğlu, şunları söyledi: “En son gördüğümüz El Nino 2014-2016’daydı, aradan geçen zaman 10 yıl bile değil ve Akdeniz’de 2 derecelik bir artış görüyoruz. Ege benzer durumda, 2 dereceye yakın bir artış var. Marmara ve Karadeniz’de artışlar 2 derecenin üzerinde. Burada gerçekten ‘Denizlerimiz alarm veriyor.’ dedirten bir durum var. İklim değişiyor ve üzerine El Nino eklenince hiç görmediğimiz sıcaklıklar gördük. Bunların ekosistem üzerinde etkileri çok büyük olacak, bunları da göreceğiz.”
“SICAKLIK ARTIŞINDAN, EN FAZLA DOĞU AKDENİZ VE DOĞU KARADENİZ ETKİLENDİ”
Denizlerde sıcaklık artışından en fazla etkilenen bölgelerin Doğu Akdeniz ve Doğu Karadeniz olduğu bilgisini paylaşan Salihoğlu, ısınmanın derin denizleri farklı şekillerde etkilediğini dile getirdi.
Salihoğlu, “Karadeniz’de artık soğuk ara tabakayı göremez olduk, Akdeniz’de de benzer bir durum var, ısınma derin denize yansımış durumda. Ama bunu Karadeniz’deki kadar net görebilmiş değiliz. Marmara Denizi’nde ise çok net çünkü derin denizdeki sular Akdeniz’den geliyor ve burada derindeki değişim çok daha hızlı gerçekleşiyor yani Marmara’da derinde ciddi bir sıcaklık artışı görüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Halihazırda denizler üzerinde kirlilik, istilacı türler, avcılık gibi birçok baskı bulunduğunu anlatan Salihoğlu, ekosistemin bu denli ani sıcaklık değişimlerine adapte olabilmesinin mümkün olmadığını dile getirdi.
Prof. Dr. Salihoğlu, denizlerdeki türler ve biyoçeşitlilik konuşulduğu zaman sadece balıkların düşünülmemesi, fotosentez yapan fitoplanktondan başlayarak bütün ekosistemin ele alınması gerektiğini kaydetti.
Sıcaklık artışlarında fitoplankton gibi mikroskobik bitkilerde ciddi değişimler olabildiğine değinen Salihoğlu, şöyle devam etti: “Zararlı alg patlamaları olabiliyor ya da müsilaj döneminde gördüğümüz gibi buna yol açan türlerin çoğalması gerçekleşebiliyor. Karadeniz ve Akdeniz’de dönem dönem zehirli alg türlerinin patlama yaptığını görüyoruz. Denizanalarında artışlar görüyoruz. Balık türlerinde ise değişim muazzam, Akdeniz kıyılarında şu anda bulunan balık türlerinin yarısı istilacı türler. Bunlar zaten sıcak sulara adapte olmuş türler olduğu için hemen buraya da adapte oldular. Zaten aşınmış bir habitat, ekosistem var. Yerli ve ekonomik türlerin ise artan sıcaklıklardan dolayı yumurtlama ve doğal göç dönemlerinde değişiklikler yaşanacak.”
Ekosistemi en fazla aşındıran faaliyetin balıkçılık olduğunun altını çizen Barış Salihoğlu, fitoplanktonların, zooplanktonların, balıkların, hatta memelilerin dahi bundan etkilendiğine değindi.
Sıcaklık artışıyla beraber deniz canlılarının kuzeye göç ettiklerini aktaran Salihoğlu, “Bizim gibi kapalı denizlerde türler için kuzeye göçlerin çözüm olduğunu düşünmüyorum. Okyanuslarda daha net gözlemleniyor ama bu da çözüm değil. Çünkü göç eden türler gittikleri bölgeler için yeni türler oluyor ve ekosistem topyekun değişiyor. Bizimki gibi Akdeniz, Karadeniz gibi denizlerde göçler muhakkak olacaktır ama bunlar ekosistemin değişmesi demek ve olumlu bir sonucu olmayacak.” diye konuştu.
Doğal bir olay olan El Nino’nun önüne geçilemeyeceğini ve iklim değişikliği konusunda önlem alınması gerektiğini ifade eden Salihoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “İklim değişikliğinden dolayı artan sıcaklıklar insanların eseri, bunun önüne geçmemiz gerekiyor. Karbon salımını düşürmemiz lazım. Sıcaklık artışını 1,5 derece tutamadık ama en azından 2 derecede tutmamız lazım. İklim değişikliği bir gerçek ve geri çevirmek kolay değil. Denizler için çözüm, diğer baskıları azaltmaktır. Deniz ve kara ekosistemlerini iklime dirençli hale getirmek için avcılık ve kirlilik baskısını azaltmalıyız. Kirlilik, sadece Marmara’nın değil, tüm denizlerimizin sorunu. Balıkçılıkta trol gibi zararlı araçların kullanımına son vermemiz, iklim baskısıyla mücadele eden ekosistemleri desteklememiz gerekiyor. Bu baskıları ortadan kaldırmalıyız ki ekosistemler iklim değişikliklerine direnebilsin, çözüm yolu bu.”