Views: 0
CTP yaptığı açıklama ile eğitimde yaşanan sorunlara dikkat çekti. CTP’den yapılan açıklamada, Eğitim Bakanlığı ve hükümetin duyarsızlığı nedeniyle kötü bir dönem geçirildiği belirtildi.
Cumhuriyetçi Türk Partisi, eğitimde yaşanan sorunlara dikkat çekti, Eğitim Bakanlığı ve hükümetin duyarsızlığı nedeniyle kötü bir dönem geçirildiğini vurguladı.
CTP’den yapılan yazılı açıklamada, bir buçuk yılda hem akademik hem de psikososyal yönden çocuklar ve gençlerin yaşadığı kayıpların nasıl giderileceğine dair de hala somut bir plan sunamayan bakanlığın, akademik yılın dört dönem olacağını söyleyerek yine altı boş ve uygulanabilirliği yönünde şüphe yaratan önermelerle gündemi geçiştirmeye çalışmakta olduğuna dikkat çekildi.
“Salgın sebebi ile okulları açmayan aynı Bakanlık ve Bakan, dört bine yakın öğrenciyi pozitif vaka sayısı günde altı binin üzerinde seyreden ve geçtiğimiz bir yılda eğitimin orada da uzaktan devam ettiği bir ülkeye, üstelik program içeriği belli olmayan, yaşanmış deneyimler ve geçmişten gelen endişeler giderilmeden kamplara öğrenci göndermek çok mu önemliydi?”
Açıklamada koleje giriş sistemine de eleştiriler sıralanarak “Yılların kanayan yarası olan kolej giriş sistemi can yakmaya devam ediyor” denildi, sınav öncesi yaşanan PCR rezaleti ile “umursamazlık ve planlamadan yoksunluğun” gözler önüne serildiğine vurgu yapıldı.
CTP’nin eğitim açıklamasında “Bütün bunlar hiç olmamış gibi, salgın sebebi ile okulları açmayan aynı Bakanlık ve Bakan, dört bine yakın öğrenciyi pozitif vaka sayısı günde altı binin üzerinde seyreden ve geçtiğimiz bir yılda eğitimin orada da uzaktan devam ettiği bir ülkeye, üstelik program içeriği belli olmayan, yaşanmış deneyimler ve geçmişten gelen endişeler giderilmeden kamplara öğrenci göndermek çok mu önemliydi?” denildi.
İşte açıklama:
“EĞİTİM GÖZLER ÖNÜNDE ERİYOR!
Bir buçuk yıldır dünya gündemini meşgul eden covid-19 salgını sebebiyle tahrip olan ekonomi ve üzerindeki yükü taşımaya çalışmaktan omurgası yerle bir olmuş sağlık sistemi ile birlikte şüphesiz eğitimin her kademesinde yaşanan kayıp ve zarar kabul edilemez bir boyuta ulaşmıştır.
Ülkemizde geçtiğimiz bir buçuk akademik yılda temel ve orta eğitimin, salgın bahane edilerek gözden çıkarıldığına şahit olduk. Uzaktan eğitim yapıldığı sanılan bu üç dönemde her şey öğretmen, öğrenci ve ailelerin özverileri, beceri ve kaynaklarına bırakıldı ve aslında eğitim-öğretimi planlama ve uygulamadan sorumlu Eğitim Bakanı “öğretmenler aşılanmadan okulları açmayacağız” demekten başka herhangi bir planlama ve uygulama gerçekleştirmedi. Özellikle devlet-özel okul arasındaki sosyoekonomik farkları çok daha derinden hissettik. Uzaktan eğitime geçiliyor demekle bunun mümkün olmayacağını, eğitim hakkının bir parçasının da eğitime erişim olduğunu ve uzaktan eğitim şartlarında bunun internete ve dijital araçlara erişim ile ancak mümkün olacağının açıkça göz ardı edildiğini artık biliyoruz. Eğitim hakkına tam anlamıyla erişimi sağlamak için hiçbir ihtiyaç analizi, stratejik planlama, altyapı yatırım ve geliştirmesi yapmayan Milli Eğitim Bakanlığı bu eksikleri görmezden gelerek, uzaktan eğitimin başarılı yürütüldüğünü iddia ediyor.
Bu geçtiğimiz bir buçuk yılda hem akademik hem de psikososyal yönden çocuklar ve gençlerin yaşadığı kayıpların nasıl giderileceğine dair de hala somut bir plan sunamayan bakanlık, akademik yılın dört dönem olacağını söyleyerek yine altı boş ve uygulanabilirliği yönünde şüphe yaratan önermelerle gündemi geçiştirmeye çalışmaktadır.
Aynı umursamazlık ve planlamadan yoksunluk ile kolej sınavına giriş için şart olarak getirilen PCR testlerinin sınava girilecek okullarda yapılacağı duyurusu yapılmış, yaşanan kaostan sonra her zaman olduğu gibi karar değiştirilmiştir.
Yılların kanayan yarası olan kolej giriş sistemi can yakmaya devam ediyor. Geçtiğimiz bir buçuk yılda pandemi şartlarının bir avantaja dönüştürülerek kolej eğitiminin daha yaygın hale getirilebilmesi, öğrencilerin yarış atı gibi sıralama sınavına tabi tutulması yerine bilgi ve beceri kazanımlarını ölçebilecek değerlendirme yaklaşımlarının uygulamaya koyulabilmesi konusunda ise hiç adım atılmamıştır.
Bütün bunlar hiç olmamış gibi, salgın sebebi ile okulları açmayan aynı Bakanlık ve Bakan, dört bine yakın öğrenciyi pozitif vaka sayısı günde altı binin üzerinde seyreden ve geçtiğimiz bir yılda eğitimin orada da uzaktan devam ettiği bir ülkeye, üstelik program içeriği belli olmayan, yaşanmış deneyimler ve geçmişten gelen endişeler giderilmeden kamplara öğrenci göndermek çok mu önemliydi?
Aydınlık yarınlarımızın güvencesi olan çocuklarımızı popülist yaklaşımlarınıza kurban edemeyiz. Diğer tüm alanlarda olduğu gibi eğitimde de kaos yaratmaktan öte hiç birşey yapamadınız. İstifa etmekten başka hiç bir seçeneğiniz kalmamıştır.”