Cafer Gürcafer: “Egomuz yüksek o yüzden başaramadık”

11
Gürcafer
reklam alani

Views: 0

Ülkede yaşanan sıkıntıları halkın ‘egosunun yüksek olmasına’ bağlayan KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, “Biz maalesef egosu yüksek bir toplumuz. Bugün birinin yaptığını diğerinin eleştirdiği, zaman zaman eleştirilerin hakarete vardığı bir dönem yaşıyoruz. Zamanında birlikte hareket etseydik bu olmazdı” ifadelerini kullandı.

Ekonomik Örgütler Platformu (EÖP), 23 Şubat 2021 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile Ankara’da biraraya gelecek.

BRT’de yayınlanan 45+ programında, Baykan Gürses Özdağ’ın konuğu olan Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı ve EÖP Dönem Sözcüsü Cafer Gürcafer, Ankara’ya yapılacak ziyaretin içeriğine ilişkin açıklamalarda bulundu, yeniden açılım sürecini değerlendirdi.

Gürcafer, salgın süreci ve sonrasında hedeflenen ekonomik kalkınma için yapılması gerekenler hususunda görüş alışverişinde bulunmak maksatlı EÖP olarak 23 Şubat Salı günü, TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile teknik bir görüşme yapacaklarını kaydetti.

Ankara temasları çerçevesinde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Türkiye Müteahhitler Birliği ile de görüşeceklerini kaydeden Cafer Gürcafer, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ise nezaket ziyareti planladıklarını aktardı.

“AŞILAMA PROGRAMIMIZ ‘ALLAH KERİM’ İLE DEVAM EDİYOR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, artık tünelin ucunda ışığın göründüğünü ve bir savaş hali olan salgından yara alan ülkelerin çoğunluğunun bu ışığı görerek ekonomisini yeniden ayağa kaldırmak için harekete geçtiğini aktardı.

Gürcafer, bu bağlamda ülkelerin aşıyla ortaya koyacakları bir ekonomik yapılanma içerisinde olduklarını söyledi.

KKTC ise ‘Allah kerim’ ile devam eden bir aşılama programı olduğunu kaydeden Cafer Gürcafer, şöyle dedi:

“Salgın nedeni ile ekonomileri yara alan ülkeler, şimdi aşılanma ile ekonomiyi paralel yürütmek için çalışmalarını yapıyor. Burada aşı en önemli araçtır. Aşıya ulaşma ve toplumu aşılama hususundaki planları, programları ekonomik, sosyal politikalarla birleştirip bir temel oluşturarak o çalışmaları yapıyorlar. Biz de ise bu yok. biz tanınmış bir ülke değiliz dolayısıyla biz ülke olarak aşı üreten firmalarla, ülekelerle diplomatik ilişki aracılığı ile bir girişim yapmadık. Bizim aşıya ulaşma noktasında sadece Türkiye ve AB olmak üzere iki kapımız var. AB ile ilgili çok fazla yapabileceğimiz birşey yok. zaten Rum tarafına giden aşılara baktığımızda normalde yüzde 30’una yakını eş zamanlı olarak bize verilmelidir. Bu verilmiyor. Bence AB Koordinasyon Merkezi veya İki Toplumlu Sağlık Komitesi, yani güney ile ilişkilerimizi düzenleyen ve aracı olan komitelerin bunun için daha aktif biçimde çalışması lazımdır. Ancak bizim için en önemli kapı Türkiye Cumhuriyeti’dir.”

“KAYBIMIZ ÇOK BÜYÜK”

KTİMB Başkanı Gürcafer, aşıya ulaşma noktasında yaptığı değerlendirmelerde, aşının Türkiye’den hibe olarak alınabileceğini bir de Türkiye aracılığı ile parasını ödeyerek aşı alınabileceğini kaydetti.

EÖP olarak ‘200 bin civarında aşıyı paramız ile alalım’ şeklinde bir girişim yaptıklarını söyleyen Gürcafer, KKTC Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda TC Sağlık Bakanlığı ile görüştüğünü ve de firma ile bir takım görüşmeler yapıldığını belirtti.

Gürcafer, “Bu konuda bir açıklama yapmıştık. ‘özel sektör bu konuda yetkilendirilsin’ derken kastımız ‘bize izin verin de biz gidip aşı bulup getirelim’ değildi. Söylediğimiz, ‘İlaç ve Eczacılık Dairesi, ilaç ithalatçısı ecza deposu firmalarımız aracılığı ile Sağlık Bakanlığı’nın kontrolünde ve de kaynağı tarafımızca ortaya konmak koşulu ile birileri bulsun, getirsin’ dedik. Dünyada bu yöntem uygulanmaktadır. Bu biraz daha pahalıdır ama bizim aşılanmamamızdan dolayı hem sağlık açısından hem de ekonomik bakımdan kaybımız çok çok büyüktür” diye konuştu.

Bu noktada EÖP olarak müthiş bir baskı oluşturduklarını ve müthiş bir arayış içerisinde bulunduklarını söyleyen Gürcafer, “Biz bir çalışma yaptık. A, B, ve C planı yaptık. Tüm planlar bizi sonunda aşılanmanın kapısına itiyor. bizim kurtuluşumuz aşıdır. Birbirimizi kandırmayalım. Devletimizde sınırsız para, para basabileceği bir Merkez Bankası yok” dedi.

DSÖ’nün ve KKTC Sağlık Üst Kurulu’nun ortaya koyduğu oranda toplumu aşılayarak bu çıkmazdan kurtulunabileceğini belirten Cafer Gürcafer, “Bunu 300-400 bin aşı ile yapabiliriz. Bu miktarda aşıya ulaşmak da iyi bir lobi çalışması ile mümkündür. Özelden de buna ulaşılabilir” diye konuştu.

“SEZONU KAÇIRMAK ÜZEREYİZ”

KKTC’nin 2021 sezonunu kaçırma tehlikesi ile karşı karşıya olduğunu kaydeden KTİMB Başkanı Gürcafer, “2021 sezonunu kaçıracağız. Bu 2022 Mart, Nisan ayına kadar, bugünkü yaşanan sıkıntıların artarak devam etmesi demektir. 14 ay daha bu devlet her ay gidecek 500 milyon TL borçlanacak mı? Peki özel sektör 14 ay daha kapalı mı kalacak? Turizm sezonla çalışan bir sektördür. Unutmayalım ki ekonomisi yerle bir olan tek ülke biz değiliz. Ama bütün o ülkeler oluşacak olan turizm pastasından pay almak için korkunç bir rekabet içerisindedir. Biz ise hiçbir yerinde yokuz” dedi.

“ANKARA ZİYARETİNDE EÖP’NİN DOĞRU BİR NETİCE ELDE EDECEĞİNE İNANIYORUM”

Cafer Gürcafer, EÖP’nin 23 Şubat’ta, TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile yapacağı görüşmeye ilişkin açıklamasında, “Neden aşıyı istiyoruz, aşıyı aldığımızda ekonomimiz bundan nasıl etkilenecek? Ekonomimiz olumlu etkilendiği zaman, bu Türkiye ile ilişkilerimizi nasıl etkileyecek? dışarıdan, diplomatik ve siyasi açıdan bakıldığı zaman nasıl bir görüntü ortaya çıkacak ve bunun bize kazandıracağı ne olacak? Bunları çok kapsamlı bir şekilde oradaki yetkililere anlatmanın doğru ve etkili olacağını, bir netice ortaya koyacağına inanıyorum” diye konuştu.

“BİZ MAALESEF EGOSU YÜKSEK BİR TOPLUMUZ”

Bu hassasiyetlerin hükümet tarafından yeterince ortaya konduğuna inanmadığını söyleyen Gürcafer, “Ben geçmişte, örneğin ihalelerin Ankara’dan açılması ve benzeri konularla ilgili Türkiye’ye 3-5 defa gittim. Çok iyi hazırlandım, gerçekten kapsamlı şekilde anlattığımda almak istediğimi aldım. EÖP’ün bu hususta doğru bir netice elde edeceğine inanıyorum” dedi.

Aslında iktidarı ile muhalefeti ile, sendikaları, STÖ’ler ile herkesin bu çabayı göstermesi gerektiğini söyleyen Gürcafer, “biz bir savaş halindeyiz ve ülke hepimizden hizmet bekler. Herkesin elinden geleni yapması lazımdır. Ama biz işin başında bir masa ertrafında toplanıp bu savaşı ortak akıl ile yönetmeyi başaramadık. Yaşadığımız sıkıntılar da buından dolayıdır. Biz malesef egosu yüksek bir toplumuz. Bugün birinin yaptığını diğerinin eleştirdiği, zaman zaman eleştirilerin hakarete vardığı bir dönem yaşıyoruz. Zamanında birlikte hareket etseydik bu olmazdı” ifadelerini kullandı.

“ON BİNLERCE İNSAN İŞSİZ VE AŞSIZDIR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, yeniden açılma sürecinin hükümet tarafından nasıl değerlendirilmesi konusunda da önemli açıklamalarda bulundu.

Gürcafer, Bakanlar Kurulu ve hükümetin parasal anlamda sıfırı tükettiğini kaydetti. Kontrollü, olabildiğince sağlık için ortaya konana hassasiyetlerin göz önüne alınarak hareket edilmesi gerektiğini söyleyen Gürcafer, “Başka çare yok. ‘Kapanma devam etsin’ demek kolaydır. Zor olan; ‘kapanma devam etsin ama şu insanlar da şu şekilde evine ekmek götürmeye devam etsin’ demektir. Şuanda on binlerce insan işsiz ve aşsızdır. Tenceresini kaynatabilme endişesi taşıyor” dedi.

“İNSANLARI, İŞLETMELERİ RAHATLATACAK KAPSAMLI BİR YASAL DÜZENLEMEYE İHTİYAÇ VAR”

Sürecin ekonomiye zararını da değerlendiren KTİMB Başkanı Gürcafer, kağıt üzerinde bakıldığı zaman bankalarda çok büyük bir karlılık olduğunu, faizlerin çalıştığını, rakamların büyüdüğünü, ancak aynı oranda da inşaat sektöründe zarar olduğunu belirtti.

Gürcafer, yaklaşık 2 milyar dolar stok fazlası olduğunu, bu projelerin yapımında ihtiyaç duyulan paraların büyük bir kısmının da bankalardan kredi kullanıldığını söyledi.

Ülkede bütünlüklü ve kapsamlı yapılandırma yasasına ihtiyaç olduğunu söyleyen Gürcafer, “yalnızca bu değil. Yüksek İdare Mahkemesi’nin bir kararı vardı. Bu devlet Faiz Yasası’nı da çıkarmak zorundadır. Dolayısıyla devlet Faiz Yasası’nı hazırlamak ve Faiz Yasası ile birlikte bir Yapılandırma Yasası hazırlama önümüzde duruyor. Bu hususta devlete de siyasilere de çok büyük görev düşüyor. Çünkü işletmelerin birçoğu şuanda batmış durumdadır. Bu ülkede 100 binlerce insan borcunu ödeyemeyecek noktadadır. Dolayısıyla buna çok akıllı bir yaklaşım sergilenmelidir” dedi.

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, “hem o döenmdeki zararı olabildiğince hafifletecek hem de işletmelerin yeniden ayağa kalkabilmesi için salgının geçeceği, hayatın normalleşeceği tarihlerde ve o tarihlerden 6 ay sonra geriye ödemesi başlayabilecek ve faiz oranına belki de devletin katkı yaparak sabit faizle yapılandırarak insanları, işletmeleri rahatlatacak bir yasal düzenlemeye ihtiyaç vardır” diye konuştu.

“SİVİL İTAATSİZLİK ÇOK TEHLİKELİ BİR OLAYDIR”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, devletin bu dönemde bir işletme gibi davranmaması gerektiğini dile getirdi.

Gürcafer, “Devlet, gelen tehlikeyi görüp, o gerçekleşmeden önlem almalıdır. Devlet, eğer paraya ihtiyacı varsa gidip borçlanacak, insanlardan tahsil etmeyi düşünmeyecek. Özel sektöre tek yapacağı tavsiye, ‘işçilerinize sahip çıkın’ olmalıdır. Devlet olarak ürünlerini pazarlamaya çalışan bir konfeksiyon mağazası gibi çirkin yaklaşımlar sergilememek lazımdır. Bu saygınlığı erozyona uğratır. Sivil itaatsizlik getirir ve sivil itaatsizlik çok tehlikeli bir olaydır” ifadelerini kullandı.

“İnsanlar çaresizlik noktasına gelirse artık iş bitmiştir” diye Gürcafer, “ben bu tehlikeyi görüyorum. Yasağa rağmen birçok işletme açıktır. Zaten bir sivil itaatsizlik var, nedeni ise ekmek kavgası açlıktır” diye konuştu.

Gürcafer, Ankara ziyaretinden sonra tüm örgütlerin bir araya gelip kapsamlı yapılandırma konusunda bir çalışma başlatacaklarını dile getirdi.

“ONURLU BİR YAŞAM…”

KTİMB Başkanı Cafer Gürcafer, artık tünelin ucunda ışığın görüldüğünü ve bu saatten sonra kriz masası öncelikli olarak aşılanmaya ve aşılı kişilere ülkeyi açmaya odaklanmak gerektiğini kaydetti.

Gürcafer, şunları söyledi: “Geldiğimiz noktada artık öncelikle aşılanmaya odaklanmalıyız. Ama bundan sonra da yaşam devam ediyor. Bizim ekonomik kalkındırma planlarımızı yapmamız lazımdır. Ülke olarak ekonomik özgürlüğümü kazanmak için plan, program yapmamız gereklidir. Bunu yapalım ki Türkiye ile ilişkilerimiz daha onurlu ve seviyeli olsun. Sürekli para isteyen, dilenen pozisyonda olmayalım. Onlar da sürekli dilenen birisine para verme pisikolojisinde olmasın. Kendi ekonomik özgürlüğümüzü kazandığımız zaman o bir takım değerler daha anlamlı olur. Tıpkı bir babanın çalışan bir oğlu ile veya asalak bir oğlu ile olan ilişkisi gibi.”

Paylaş