Views: 0
Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed Al Nahyan ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, dün İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki normalleşme anlaşmasının imzalanması dolayısıyla 2021 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi.
Filistin ve Yemen başta olmak üzere bölgede yol açtıkları saldırı ve neden oldukları krizler nedeniyle birçok sivilin ölümünden sorumlu tutulan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed Bin Zayed Al Nahyan’ın, 2021 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi şaşkınlık yarattı.
Al Nahyan ve Netanyahu, dün, İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki normalleşme anlaşmasına vesile olmaları dolayısıyla 2021 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi.
İrlanda’daki barış anlaşmasında üstlendiği rol nedeniyle 1998’de Nobel ödülü alan Lord David Trimble’nin Netanyahu ve Al Nahyan’ı aday gösterdiği aktarıldı.
Her iki lider barış ödülüne aday gösterilse de onlar, başta Filistin olmak üzere Yemen ve Libya’daki birçok sivilin ölümüne sebebiyet veren çatışma ve iç savaşların baş aktörleri arasında.
Al Nahyan öncülüğündeki BAE, Yemen’deki iç savaşın önemli aktörü
BAE Veliaht Prensi Al Nahyan, Arap Baharı’nda ortaya çıkan aktörleri bastırma ve eski rejimlerin temsilcilerini destekleme politikasıyla öne çıkan bir isim.
Al Nahyan’ın öncülüğündeki BAE, başta Yemen’deki iç savaş olmak üzere Libya’daki çatışmalar, Filistin meselesi ve bölgedeki bölünmeyi derinleştiren taraf olarak isminden söz ettiriyor.
Birleşmiş Milletler’e (BM) göre, BAE’nin de önemli bir aktör olduğu Yemen’deki iç savaşta şimdiye kadar 112 bin kişi öldü ve bunların 2 bin 138’i çocuk olmak üzere toplamda 12 bini sivillerden oluşturuyor.
14 milyon Yemenlinin açlık sınırında olduğu iç savaşta BAE’nin ülkedeki askeri varlığı halen de devam ediyor. BM tarafından hazırlanan farklı tarihlerdeki belgelere göre BAE kendi askeri varlığı dışında, 90 bin Yemenli savaşçıyı da destekliyor.
BM öncülüğünde kurulan Uluslararası Yemen Heyeti, 9 Eylül’de yayınladığı detaylı bir raporda, ülkede Suudi Arabistan ve BAE olmak üzere tüm tarafların uluslararası insan haklarını ihlal ettiğini ve tarafların savaş suçu işlediğine dair makul delilleri olduğunu bildirmişti.
Ülkenin önemli petrol gelirlerini bölgesel nüfuzunu artırma ve konumunu güçlendirme pahasına kullanan Al Nahyan, Yemen’in yanı sıra Libya’daki istikrarsızlık ve çatışmanın önemli isimleri arasında gösteriliyor.
Al Nahyan, Libya’da 2014’te yapılan tartışmalı seçimin ardından Mısır’daki darbeye özenerek benzer bir girişimde bulunan Libyalı General Halife Hafter’e açık bir şekilde destek veriyor.
Darbe girişiminin ardından Hafter ile yakın ilişkiler geliştiren Al Nahyan, hırslı generalin ülkenin tamamını ele geçirmesi için koşulsuz ekonomik, diplomatik ve askeri destek sağladı.
Binyamin Netanyahu
Binyamin Netanyahu’nun başbakanlığı döneminde aralarında çok sayıda kadın ve çocuğun da olduğu 3 bin 500’e yakın Filistinli, İsrail güçlerinin saldırılarında şehit edildi, binlercesi yaralandı.
İsrail’in Filistin’e karşı uyguladığı baskı ve ihlallerin baş mimarlarından biri olarak gösterilen ve aşırı sağ görüşleriyle öne çıkan Netanyahu, İsrail ordusu tarafından abluka altındaki Gazze Şeridi’ne düzenlenen 2 kanlı saldırı sırasında başbakanlık görevini yürüttü.
Filistinliler açısından kabusa dönen ve hâlâ devam eden Netanyahu yönetimi oldukça kanlı geçti.
İsrailli insan hakları kuruluşu B’Tselem’in verilerine göre, Netanyahu’nun aralıksız olarak başbakanlık görevini yürüttüğü 2009’dan bu yana işgal altındaki Batı Şeria ile abluka altındaki Gazze’de 3 bin 500’e yakın Filistinli İsrail güçlerinin saldırılarında şehit oldu.
İsrail saldırılarında yaşamını yitiren Filistinlilerden 799’u çocuk, 342’si de kadın.
İki kez Gazze’ye büyük çaplı saldırı emri verdi
Netanyahu dönemindeki İsrail saldırılarında en ağır bedeli Gazze Şeridi ödedi.
Yedi kez başbakanlık koltuğuna oturan Netanyahu, Gazze Şeridi’ne yönelik 2012’deki “Bulut Sütunu Operasyonu” ve 2014’teki “Koruyucu Hat Operasyonu” isimli saldırıların emrini veren kişi oldu.
Can kaybının yanı sıra Gazze’de büyük yıkımlara yol açan bu iki saldırı, son yıllarda İsrail’in Filistinlilere yönelik katliamlarında ön sıralarda yer alıyor.
B’Tselem’in verilerine göre, İsrail’in 2012’de Gazze’ye düzenlediği saldırılarda 167 Filistinli yaşamını yitirdi.
2014 en kanlı yıllardan biri oldu
Netanyahu’nun başbakanlığında İsrail’in 8 Temmuz’da Gazze’ye başlattığı saldırılar nedeniyle 2014, Filistin tarihindeki en kanlı yıllardan biri oldu.
Birleşmiş Milletler (BM) raporuna göre, İsrail ordusu 50 gün boyunca 6 bin hava saldırısının yanı sıra 50 bine yakın tank ve top atışıyla Gazze’yi vurdu.
İsrail’in saldırılarında 551’i çocuk, 299’u kadın olmak üzere 2 bin 251 Filistinli şehit oldu, 11 binden fazla kişi de yaralandı, 1500’den fazla çocuk da yetim kaldı.
Filistin makamları, özellikle hava saldırıları nedeniyle harabeye dönen şehirde 28 bin 366 evin zarar gördüğünü, bunlardan 3 bin 329’unun tamamen, 23 bin 445’inin kısmen yıkıldığını kaydetti.
Saldırılar nedeniyle altyapısı ağır hasar alan Gazze’de 65 bin Filistinli evsiz kaldı.
Dünyanın gözü önünde katliam
Gazze’ye düzenlenen en kanlı saldırılar arasında gösterilen 2012 ve 2014 saldırılarının emrini veren Netanyahu başbakanlığında İsrail güçleri 2018’de bölgede yeni bir katliama imza attı.
Gazze sınırında 30 Mart 2018’de başlayan ve aylarca süren “Büyük Dönüş Yürüyüşü” adı altında barışçıl gösterilerde, İsrail askerleri, Filistinlilere karşı gerçek mermi de dahil olmak üzere aşırı güç kullanımından geri durmadı.
Netanyahu yönetimi, Gazze Şeridi’ne 2006’dan bu yana kara, hava ve denizden uygulanan ablukanın kaldırılması ile topraklarından zorla sürülen Filistinli mültecilere geri dönüş hakkı verilmesi talebiyle sınırda düzenlenen barışçıl gösterilere dahi tahammül edemedi.
Yerel televizyonların canlı yayınlarla takip ettiği gösterilerde İsrail askerleri dünyanın gözü önünde Filistinlileri katletti.
Gazze’deki insan hakları örgütlerinden El Mezan’ın verilerine göre, gösterilerde 215 Filistinli İsrail askerleri tarafından şehit edilirken, binlerce Filistinli de yaralandı.
İsrail’in Gazze sınırındaki saldırılarında hayatını kaybedenlerin arasında 47 çocuk, 2 kadın, 4 sağlık çalışanı, 2 gazeteci ve 9 engelli de yer alıyor.