Views: 0
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum tarafıyla nasıl bir müzakere süreci yürüteceğini “iki devletli çözüm, KKTC’nin tanınmasında ısrar edilmesi” olarak özetledi…
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Ankara ziyareti sırasında Amerikanın Sesi’nin (VOA-Türkçe) sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum tarafıyla nasıl bir müzakere süreci yürüteceğini “iki devletli çözüm, KKTC’nin tanınmasında ısrar edilmesi” olarak aktardı. Doğu Akdeniz’deki doğal kaynaklar konusunda Türkiye’yle birlikte hareket etme stratejinden kesinlikle vazgeçilmeyeceğinin altını çizen Tatar, Kıbrıslı Türkler olarak Kıbrıs’ın zenginliklerindeki pay alma hakkına sahip olduklarını vurguladı.
Rumlar tarafından Kıbrıslı Türkler’i eşit kabul etmek üzere hiçbir anlaşmada uzlaşılmadığını söyleyen Tatar, dolayısıyla da artık dünyanın ve Avrupa’nın “federal çözüm” yaklaşımını terk etmesi gerektiği görüşünde. “Federal ortaklık iddiasında, Kıbrıs Türkleri asimile edilecektir” diyen Tatar, kendi döneminde bütün dünyaya bunu anlatmak için Türkiye’yle birlikte çalışacağını söyledi.
Tatar, KKTC’de yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte Maraş’ı tamamen halka açmak için gerekeni yapacaklarını da ifade etti.
“OYUN KIBRIS TÜRKLERİ’Nİ ASİMİLE ETMEKTİR, BUNDAN ZERRE ŞÜPHEM YOKTUR”
Tatar, “Kıbrıs sorununun çözümünde beşli konferans yapılması son seçenek, ‘son şanstır’ dediniz. Neden?” sorusu üzerine Tatar, şu yanıtı verdi:
“Crans-Montana’da federal temelli bir çözüm arayışı, Türk tarafınca sergilenen bütün iyi niyetine ve Türkiye Cumhuriyeti’nin gösterdiği esnekliğe rağmen Rum tarafınca reddedilmiştir. Masa bozuldu. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in orada açıklamaları var, gerçekten tarihi bir fırsatın kaçırılmış olduğuyla ilgili. Herkesçe bilindiği üzere Rum tarafı, Kıbrıslı Türkler’le yönetimi de zenginlikleri de paylaşmak istemiyorlar.Eşitlik temelli bir anlaşmaya asla rıza göstermeyecekleri görünüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmış olmam dolayısıyla Rum gazetelerinde çok sayıda kapsamlı yayınlar vardır ve oralarda da ifade edilmiştir ki ‘Tatar iki devletli modelden bahsetmektedir, eski model çözüm arayışları geride kalmıştır, biz bunu sevmeyebiliriz, benimsemeyebiliriz ama galiba Tatar doğruyu söylüyor’ diye. Benzeri çok açıklamalar var Rum tarafı gazetelerinde. Artık herkes biliyor ki Rum tarafınca Kıbrıslı Türkler’le zenginlikleri paylaşma kabul edilmiyor çünkü artık onlar dünyaca tanınan bir Avrupa devleti. Kendi kendilerini yönetmek, kendi kararlarıyla yola devam etmek, dünyanın onlara verdiği destekle süreci ileri taşımak kolaylarına geliyor. Bütün bunları Kıbrıslı Türkler’le paylaşmak kabul edebilecekleri birşey değildir. Dolayısıyla bizleri şöyle bir oyuna getirmeye çalışıyorlar: Esas itibariyle tezgahladıkları şey bir ortaklık, bir federal sistemden ziyade adı Kıbrıs Federal Cumhuriyeti ama özü bakımından Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olacak şekilde çoğunluğun azınlığı yönettiği, Türkiye’yle bağlarımızın koparıldığı bir ortaklık. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti AB üyesi değil işin dışında kalacak ve süreçte garantörlüğü de sulandırılacak, ortadan kaldırılacak, AB içindeki serbest insan ve sermaye dolaşımına dahil olmadığı için Türkiye’yle bağlarımız yavaşça kopacak ve Kıbrıs Türkleri asimile edilecektir. Oynanmakta olan oyun budur ve bundan zerre kadar şüphem yoktur. Halkımı da aydınlatmaya devam ediyorum. Şu ana değin halkımız yanlış yönlendirilmiştir ve yanlış, olmayacak bir beklenti yaratılmıştır. ‘Kıbrıs’ta federal bir çözüm ile AB içerisinde daha zengin bir hayat ve AB güvenlik mekanizmaları içerisinde güvenliğimiz de sağlanacaktır’ denilmiştir. Ama işin ciddiyeti gerçekten bambaşkadır. Çünkü böylesi bir ulusal davada, yüzyıllardır Kıbrıs’ta verilen mücadelede, son 50 yılda bir devlet, cumhuriyet kuruluşunun ardından ulusal onurumuzla bütün meseleleri yönetmek, geleceğe umutla bakmak bizim gibi kahramanlıklarıyla destan yazmış bir halk için önemlidir. Tarih ulusal bir davada hata kabul etmez. Seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak dünyaya Kıbrıs’ın gerçeklerini anlatmak için çok büyük bir çaba içerisinde olacağım. Bunun için elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğine ihtiyacım var ve bu desteği almakta olduğumu görüyorum, bu da beni memnun etmektedir.”
İki devletli çözüm talebinin karşılık bulmaması halinde sürecin nasıl bir çözüme ulaşacağı yönündeki soruya ise Tatar, “Bu iş sabır istiyor. Birkaç günde olmayabilir” cevabnı verdi.
“Bazı gerçekler var. Rum ve Yunanistan, Avrupa Birliği içerisinde olduğu için AB taraf durumundadır. Dolayısıyla bu, Kıbrıs sorununun çözümü sürecini bizim lehimize yönlendirmiyor” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, “Süreç lehimize dönmüyor. Ama bu ulusal bir davadır. Bugünün fedakarlıkları yarının umududur. Dolayısıyla biz sağlam zeminde bir ülke, bir devlet bırakmak için bütün bunları kendimize ant içmiş durumdayız. Dr. Fazıl Küçük, Rauf Denktaş’tan aldığımız emaneti ileriye taşımak için fedakarlıklar gerekmektedir ve bu mücadelemiz devam edecektir” şeklinde konuştu.
“Biz doğruları yapacağız. Ne zaman ne olacak, ilerleyen zamanda göreceğiz. Bugün ‘bizi tanımazlar, bugün iki devletli çözümü kabul etmezler’ diye biz pes edemeyiz. Pes ettiğimiz noktada kaybederiz” ifdesini kullanan Ersin Tatar, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu süreçteki en büyük şansımız Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk hükümetinin tamamen arkamızda durması, (bu) dünyaya verilecek mesaj bakımından bizim işimizi kolaylaştırıyor. Çünkü Türkiye gibi büyük bir devletin bizim davamıza sahip çıkması, bize destek vermesi, sesimizin duyulması ve meselenin anlatılmasında bize her türlü imkanı verebilmesi önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti’yle birlikte hareket etmek ve yardımlarıyla dünyanın çeşitli merkezlerinde Kıbrıs Türkü’nün haklı davasını anlatabilmek benim için çok önemlidir. Bunu çok önemsiyorum. Benim dönemimizde bunlar yapılacaktır ve Kıbrıs Türkü daha ileriye gidecektir. Bugün diplomatik tanıma olmayabilir ama bizim yüzlerce ülkeyle ticaretimiz vardır. Bütün dünyayla mal alıp, mal satıyoruz. Resmi olarak ödemeleri bankalar üzerinden yapılıyor ve belki Türkiye’deki limanlara uğrayarak geliyor ama çark dönüyor. Bizim 20 üniversitemiz vardır ve bu üniversitelere Amerika dahil dünyanın her yerinden öğrenci gelmektedir. Mezun olduklarında bu insanlar, diplomalarıyla kendi memleketlerinde iş bulabiliyorlar. O bağlamda üniversitelerimiz de kabul görüyor, mezunlarımız her ülkede iş bulabiliyorlar. Bu da dolaylı olarak bir tanıma. Çünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, devlet yapılarıyla dünyada bir tanıma kabulü görüyor. Belki bugün diplomatik tanıma eksik, ama netice itibariyle bizim duruşumuzu, varlığımızı kabul ediyorlar.”
KKTC’nin haklı davasında Türkiye Cumhuriyeti’ni yanında gördüğünü ve bundan güçaldığını kaydeden Tatar, “Mesela bugün pandemi döneminde bizim çok büyük sıkıntılarımız vardır. En başından beri yanımızda Türkiye’yi bulduk. Gerek sağlık malzemesi, gerek sağlık çalışanlarının eğitimi, gerekse de pandemiye yönelik acil durum hastanesine ihtiyaç oldu ve bu ihtiyaçlar için yanımızdaki Türkiye’dir” dedi.
Cumhurbaşkanı Tatar, “Buradakine benzer hastaneyi KKTC’de yaptılar. Biz projesini zaman aldığı için geliştiremedik ve biraz küçüğü projelendirerek Türkiye Cumhuriyeti, Lefkoşa’ya yaptı. Yine su ihtiyacımız meselesi. Milyar dolarlık proje. 2010 yılında ben Maliye Bakanı’yken başladı ve beş yıl sürdü. Asma borularla Akdeniz’in altında suyun Kıbrıs’a götürülmesi beş yılda tamamlandı. 2015’ten 2020’ye kesintisiz yılda 75 milyon metreküp su aktı. Sonra Anamur bacağında bir sıkıntı oldu. En az 200 milyon dolar parayla o şu anda tamir edilmiştir. Ve şimdi KKTC’de yeniden su akmaya başlamıştır. Dolayısıyla Türkiye’nin bize yardımlarını, katkısını, desteğini hiçbir zaman unutamayız. Vefa bunu gerektirmektedir. Biz Türkiye’nin desteğini çok önemsiyoruz. Ama dünya ile ilişkiler olmak durumunda. Bunun için de çalışıyoruz dünyanın her yerinde. Diplomatlarımız, başarılı insanlarımız, fahri konsoloslarımız, bu devletten diploma alıp o devletlere gitmiş bir takım pozisyonlara girmiş çok insan var dünyanın her yerinde. Dolayısıyla onlarla da ilişkilerimizi en iyi şekilde yönetmek ve Kıbrıs Türkü’nün davasını anlatmak bizlerin esas görevidir. Bunu yapıyoruz.” Şeklinde sözlerini sürürdü.
Cumhurbaşkanı Tatar, “KKTC’nin Türkiye’nin 82’nci vilayeti gibi bir noktaya taşındığı’ eleştirilerinin hatırlatılması üzerine, “Bunlar gerçekten gerçek dışı, bizim Türk hükümetiyle, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’la ilişkilerimiz her zaman iyi olmuştur. Bundan sonra da iyi olacaktır çünkü bizim Türk hükümetine her zaman ihtiyacımız vardır ve bunu KKTC’de herkes bilir. Dolayısıyla ben ilişkileri bu noktaya getirmiş biri olarak çok mutluyum” yanıtını verdi.
Kıbrıs Türk halkı için uğraştığını, Kıbrıs Türk halkının cumhurbaşkanı olduğunu söyleyen Ersin Tatar, “Ama Türkiye ile ilişkilerim tabii ki iyidir. İyi olmak zorundadır çünkü bizi yegane tanıyan devlet Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türkiye Cumhuriyeti kendi evlatlarını göndermiş şehit vermiş Kıbrıs Türkü özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşmuştur. Ve Türkiye, haliyle bizim en fazla destek aldığımız ülke değil aynı zamanda anavatanımızdır. Ayrımız gayrımız yoktur. Bunu kullanan insanlar gerçekten bizlere çok büyük bir haksızlık yapıyorlar. Ben bu soruya ancak böyle yanıt verebilirim başka bir yanıt olmaz.” Dedi.
“DOĞU AKDENİZ’DE SAHİLİMİZ VAR, HAKLARIMIZ VAR ULUSLARARASI HUKUKTA BU KABUL GÖRECEKTİR”
Cumhurbaşkanı Tatar, Doğu Akdeniz’deki doğalgaz kaynaklarının paylaşılması yönündeki soruları da yanıtladı. “Rum tarafıyla müzakereleri yürütecek lider olarak doğal kaynakların paylaşımı konusunda bir modeliniz var mı?” sorusunun yöneltilmesi üzerine Tatar şöyle konuştu:
“Bir kere Türkiye Cumhuriyeti’nin çeşitli kurum ve kuruluşları bütün bu kazma faaliyetleri bunlar çok geniş kapsamda planlanmıştır. 2010 yılından beridir Türkiye Cumhuriyeti’nin ilgili kurum kuruluşlarıyla ilişkilerimiz vardır. Ve bir takım anlaşmalar vardır. Bu anlaşmalar hukuk temelindedir. KKTC ayrı bir devlettir. İster tanısınlar, ister tanımasınlar. Bizim halkımız var, toprağımız var, devletimiz var, kendimizi yönetiyoruz ve sahil şeritlerimiz var. Bu saydığımız unsurları, Cihat Yaycı Paşa’yla da konutum. ‘Mavi Vatan’ın düşünürü ve bu literatürde kendini kabul ettirmiş bir kişi olarak kendisiyle de konuştuğumuz üzere ‘Mavi Vatan’ da yapılan anlaşmalar uluslararası hukukta kabul görüyor. Dolayısıyla Türkiye ile hareket ederek bütün bu zenginliklerin paylaşımında Kıbrıs Türkleri adına düşen payı alabilecektir diye değerlendiriyorum düşünüyorum. Yakın bir gelecekte bir takım buluşlar, Karadeniz’de olduğu gibi Doğu Akdeniz’de de bulunacak”
Rum Kesimi’nin açıkladığı parsellerlerin Kıbrıs adası etrafında ve Türkiye Cumhuriyeti’yle de örtüşmekte olduğunu kaydeden Tatar, “Bir kısmı güneyindir bir kısmı ortaktır. Biz kısmı bizimdir. Bu işin uzmanları bu haritaları incelemek ve değerlendirmek suretiyle bizim hakkımız neyse onu almaya çalışacağız” ifadesini kullandı.
“MARAŞ’IN TÜMÜYLE AÇILMASI YAKINDA GÜNDEME GELECEKTİR”
Cumhurbaşkanı Tatar, “Kapalı Maraş’ın tamamen ne zaman açılacağı” yönündeki soruya da aynıt verdi. Tatar, öncelikli olarak Maraş’ın sahil şeridi, kamu alanları, parkları gibi alanların bakanlar kurulu kararıyla kademeli olarak askeri bölgeden sivile dönüştürülmesi gerektiğini kaydetti. “Sivil bölgeyi de Taşınmaz Mal Komisyonu marifetiyle büyük ölçüde eski mal ve hak sahiplerine devredeceğiz” diyen Tatar, “Ondan sonra da açılmış olacak tamamıyla açılmış olacak. Şu anda bu Kıbrıs’ta benim cumhurbaşkanı seçilmemden sonra bir hükümet çalışması var. Bu iş hükümet kurulduktan sonra gündeme gelecek.” Şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, uluslararası aktörlerle ilişkleri konusundaysa şu açıklamada bulundu:
“Bir kere ben bütün bunları Türkiye ile birlikte yürütmek durumundayım. Türkiye anavatanımızdır, büyük bir ülkedir bu coğrafyanın lideridir ve bu konularda çok tecrübeleri vardır. O bakımdan Türkiye ile beraber hareket etmek bizim elimizi güçlendirir. Güvendiğim nokta budur. Diğer hususlar kendiliğinden gelecektir diye düşünüyorum. Çünkü netice itibarıyla tekrar ediyorum, ama bizim ayrı bir devletimiz var, ayrı toprağımız var, ayrı halkımız var, ayrı sahil şeritlerimiz var. Bütün bunlar bize bu zenginliklerin paylaşımında hak veriyor. Uluslararası hukuk temelinde, deniz hukuku temelinde, insan hakları bakımından, her türlü değerlendirdiğinizde bize hak veriyor. Çünkü zaten biz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit ortağıyız. Ondan dolayı da bunlarda payımız var. Bu durumlardan dolayı hak iddia edebiliriz Türkiye ile çalışmalar vardır dolayısıyla orta vadede bu zenginliklerden Kıbrıs Türkleri de gerekli payını alacaktır diye düşünüyorum.”