“Bulaşıcı Hastalıklar Yasa Önerisi” görüşülüyor

20
Cumhuriyet Meclisi Genel Kuru
reklam alani

Views: 0

CTP Milletvekili Erkut Şahali, ülkede eğitimle ilgili sorunlar yaşanırken, kararların sürekli değişirken, hükümetin her şeyi olumlu gösterme çabası içinde olduğunu savundu.
“Hükümet ne biliyor ne bilmek istiyor ne de öğrenmek istiyor” diyen Şahali, hükümetin Kıbrıslı Türkleri düşünmediğini ileri sürdü.

Sağlık Bakanı Ali Pilli’yi eleştiren Şahali, son derece kaygılı olduğunu, iki milletvekilinin COVID-19’a yakalandığını söyleyerek, geçmiş olsun dileğinde bulundu. Şahali, söz konusu milletvekillerinin açıklamalarının ve yankılarının “kaygı verici” olduğunu söyledi.

Salgının Meclis’te olduğu gibi halk arasında da yayıldığını söyleyen Şahali, muhalefetin uyarılarının hükümet tarafından dikkate alınmadığını ve bu noktaya gelindiğini savundu.

Şahali, UBP ve HP’yi yani hükümeti bir bütün olarak değerlendirdiklerini söyledi.
COVID 19’un Kıbrıs Türk halkını ciddi şekilde tehdit ettiğini söyleyen Şahali, hükümetin bu duruma yönelik vizyon ve öngörüsünün olmadığını, bilimsel akılla kararlar almadığını iddia etti.

Uzman görüşleri ışığında anlaşılanın, bunların daha iyi günler olduğunu söyleyen Şahali, pandemi hastanesine yönelik sıkıntıları, eğitime yönelik açılımlarda yaşanan sorunları dile getirerek, alınan kararların sürekli değiştirilmesini eleştirdi.

Sağlık Bakanı ve Başbakanın güven vermediğini savunan Şahali, konuyu ciddiye aldıklarını da hissettirmediklerini söyledi.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hükümet davranışları üzerinde de etkisi olduğunu dile getiren Şahali,  “Cumhurbaşkanlığının önemi COVID 19’un gölgesinde kalkmaktadır” dedi.

Şahali, CTP’nin propaganda faaliyetlerini durduran ilk parti olduğunu, kitleleri buluşturacak etkinlikler yapmayacaklarını, Kıbrıs Türk halkının sağlığının her şeyden önemli olduğunu söyledi.

Türkiye’den KKTC’ye su getirilmesine yönelik anlaşmanın UBP-CTP hükümetinin bozulmasında rol oynamadığını, anlaşmanın imzalanmasından bir ay sonra hükümetin bozulduğunu söyleyen Şahali ile Maliye Bakanı Olgun Amcaoğlu arasında bu konuda kısa süreli tartışma yaşandı.

Şahali, suyla ilgili sorunlara işaret ederek, suyun yeniden akacağı tarihe ilişkin farklı açıklamalar yapıldığını, suyla ilgili siyasi gösteri yapıldığını, seçim yasaklarına rağmen kürsü kurulup açıklamalar yapıldığını, “demokrasiye müdahalenin” hasar yarattığını, devletin zarar gördüğünü söyledi.

Pandemi hastanesi inşaatı sırasında da hitapta bulunulmasının seçim yasaklarına aykırı olduğunu söyleyen Şahali, bunların esnetip bükülecek meseleler değil demokrasiye zarar veren meseleler olduğunu savundu.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz, dünyanın salgınla baş etmeye çalıştığını, hükümetin elindeki imkanlar dahilinde salgına yönelik çare ve çözüm bulmaya çalıştığını söyledi.

Oğuz, dörtlü hükümet döneminde döviz krizinin baş gösterdiğini, bununla ilgili de yeterli tedbir alınamadığını belirtti.

Muhalefetin “kuru kuruya muhalefet” yaptığını söyleyen Oğuz, ülkedeki su kaynaklarının etkin şekilde paylaşımı için çalışmalar yaptıklarını belirtti.

Oğuz, yerel kaynaklardan sağlanan suyun artırıldığını, barajdan da su kullanıldığını, Türkiye’den KKTC’ye gelen suyla ilgili tamir çalışmalarının devam ettiğini, montaja geçildiğini, suyun tamirinin en erken zamanda bitirilmesinin herkesin gayesi olduğunu, bu konunun siyasileştirilmemesi gerektiğini söyledi.

Oğuz, yeraltı kaynaklarının zenginleştirilmesine yönelik çalışmalar yapılması gerektiğini, buna yönelik adımlar attıklarını ifade etti.

TDP Milletvekili Zeki Çeler, konuşması sırasında, “TDP hükümette olsaydı ne yapacaktı?” konulu, salgınla ilgili bir videonun milletvekillerinin sosyal medya hesaplarına ve TDP’nin sayfasına gönderildiğini belirtti. Çeler, söz konusu videoda pandemi döneminde yurtdışından ülkeye gelişlerde uygulanması gereken sisteme yer verildiğini söyledi.

Çeler, “Bu izleyeceğiniz animasyonda, ülkemize yurtdışından gelecek olanların test sonuçları çıkana kadar veya geldikleri ülke kategorilerine göre uygulanacak karantina süreci ve denetimin ülke ekonomisine ağır külfetler getirmesi yerine, cüzi giderler ile toplum sağlığını korumaya yönelik sağlam adımlar atılabileceğini anlayabilirsiniz” dedi.

Önerilerinin, QR kodlu bileklik uygulaması içerdiğini söyleyen Çeler, birkaç denetimden sonra bu sistemin oturtulabileceğini kaydetti.

Çeler, bu adımların uygulanması halinde ülkenin sağlık ve ekonomik yönden ayrıca eğitimde de daha iyi bir noktada olacağını ancak bunların yapılmadığını söyledi.

“Günü kurtaracayık değil geleceği yaktık” diyen Çeler, çalışma yaşamında geçmişten gelen kayıt dışı mücadelenin gerilediğini, kayıt dışı çalışan işçilerin pozitif olması halinde bunun gizlenme olasılığı bulunduğunu söyledi.
Hükümetin denetim zafiyetinin devamı olarak, bu durumun sağlığa vurulan bir sekte olduğunu savunan Çeler, kapanmanın söz konusu olduğu dönemde gereken çalışmalar yapılsaydı bugün salgının bu kadar yayılmamış olacağını söyledi.

Bundan sonra ne yapılacağını soran Çeler, uçuşlar açılacağı zaman salgının yeniden artacağını çünkü etkin bir sistem kurulamadığını savundu.

Çeler, “Biz devletiz, vatandaşımız da ülkeye ayak basanlar da devletin koyduğu yasalara uymak zorundadır” dedi.
TDP’nin önerilerine uyulamayacaksa, bu önlemler uygulamaya konamayacaksa bunu yapabilecek olanların hükümete gelmesinin yolunun açılması gerektiğini söyleyen Çeler, TDP’nin açtığı güvensizlik önergesine destek vermeleri çağrısında bulundu.

CTP Milletvekili Fikri Toros, Sağlık Bakanına cesur olup halk sağlığını gözeten radikal kararlar alma çağrısında bulundu.

Toros, Sağlık Bakanı’na, Bulaşıcı Hastalıklar Üst Kurulu ve DSÖ kararlarını, komşu başarılı ada ülkelerinin uygulamalarını dikkate alması çağrısı yaptı.

Ada etrafında gerilimin arttığını söyleyen Toros, dünya doğalgaz alanlarının yüzde 47’sinin Doğu Akdeniz’de olduğunu bu nedenle bölgenin öneminin arttığını kaydetti.

Petrol ve doğalgaz yatakları üzerinde hak sahibi olan bölgelere değinen Toros, deniz yetki alanlarının netleştirilmesi noktasında sıkıntı yaşandığını söyledi.

Toros, 1200 km sahili olan Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin, federal Kıbrıs oluşturulana kadar bu denklemin dışında bırakılamayacağını, dolayısıyla bu nedenle gerilimin arttığını, arabulucular aracılıyla diyalog sağlanmaya çalışıldığını kaydetti.

Kıbrıs’ta acil bir şekilde kapsamlı bir çözüme ulaşılamazsa, Türkiye ile Yunanistan arasındaki ve Doğu Akdeniz’deki gerilimin önlenemeyeceğini söyleyen Toros, Kıbrıs’ın bölgesel güvenliğin çekirdeği konumunda olduğunu belirtti.
Bölgesel ve küresel oyunların kurulduğu, denklemlerin değiştiği bir ortamda Kıbrıs’ta adil, kalıcı, BM kararlarına bağlı bir çözüme ulaşılması gerektiğini söyleyen Toros, Kasım ayından sonra başlayacak süreçlere hep birlikte destek olunması gerektiğini belirtti.

Kapalı Maraş’ın BM kontrolünde, mülklerin de eksi yasal sahiplerine iade edilmesi ile açılabileceğini söyleyen Toros, bunun dışındaki uygulamaların Kıbrıslı Türkleri ve Türkiye’yi olumsuz etkileyeceğini belirtti.
Toros, bu konuyu saptırarak seçimlere yönelik kullanmanın doğru olmadığını söyledi.

ABD, Rusya, AB yetkililerinin ziyaretleri sırasında Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı ziyaret etmemelerini eleştiren Toros, kapsamlı federal çözümün sağlanamamasının Kıbrıslı Türklerin özne olmasını engellediğini söyledi.

UBP Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu, yasanın 2018 yılında çıktığını söyledi.
DSÖ’nün açıklamalarına değinen Hasipoğlu, dünyada vaka ve ölümlerde rekor kırıldığını, ülkemizde de bunun üstesinden gelineceğine inanç belirtti.

Yasanın içeriği ile ilgili bilgi veren Hasipoğlu, amacının bulaşıcı hastalıkların önlenmesi ve kontrolüne ilişkin kuralların belirlenmesi olduğunu söyledi.

Hasipoğlu, yasanın; maske takmak, sosyal mesafeye uymamak, organizasyonlarda Sağlık Bakanlığının koyduğu kurallara ve bakanlığın taahhütnamelerine uymama gibi eylemlere getirilecek yaptırımları düzenlediğini kaydetti.
Para ve hapis cezasının getirileceğini dile getiren Hasipoğlu, iş yerlerinin tedbirlere uyulmaması durumunda da para cezası ve iş yeri kapatılması gibi cezaların söz konusu olacağını söyledi.

Hasipoğlu, “Bu yaptırımların uygulanması elzem hale gelmiştir” dedi.
Yasa ile belediyelere de ceza uygulama yetkisi verildiğini belirten Hasipoğlu, Sağlık Bakanı ve katkı koyan herkese teşekkür etti.

Hasipoğlu, Kapalı Maraş konusuna değinerek, kapsamlı müzakerelere feda edilmemesi gerektiğini, Kapalı Maraş’ın CTP’nin düşündüğü gibi BM’ye devredilmesi gereken bir toprak olarak görülmesinin doğru bir yaklaşım olmadığını, orasının KKTC’nin toprağı olduğunu belirtti.

Mülklerin iadesinin Taşınmaz Mal Komisyonu tarafından yapılacağını söyleyen Hasipoğlu, anlaşmaları reddeden Rum Yönetimi karşısında orayı kapalı tutmanın bir anlamı bulunmadığını kaydetti.

Hasipoğlu, malların iadesinin BM gözetiminde yapılabileceğini, BM’ye iadenin ise bağlayıcılığı olmadığını, Rumlara Maraş’ın verilmesinin önerildiğini ancak onların planları reddettiğini ifade etti.

Hasipoğlu, atılması gerekenin adımın hükümetin düşüncesi olduğunu, daha fazla vakit kaybetmemek gerektiğini söyledi.
Taşınmaz Mal Komisyonu’na 281 Rumun başvuru yaptığını söyleyen Hasipoğlu, rakamlarla ilgili bilgi verdi.

Paylaş