Views: 0
Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri, “Türkiye’nin, ulusal güvenliği için risk ve tehdit oluşturan birçok terör örgütüyle kararlılıkla mücadele ettiğini” belirtti.
Başçeri, dün başlayan Barış Pınarı Harekatı’na ilişkin açıklamalarda bulundu.
Başçeri, “Bu terör örgütlerine karşı mücadele etme kararlılığımız tamdır. Uluslararası alanda bu çerçevede ortaya konulan çabalara başından itibaren tam destek verdik.” dedi.
2017’deki Fırat Kalkanı Harekatı ve 2018’deki Zeytin Dalı Harekatı’yla 4 bin km²’lik bir alanın DEAŞ ve PYD/YPG teröründen arındırıldığını, 360 binden fazla Suriyelinin bu bölgelerdeki evlerine döndüğünü hatırlatan Büyükelçi Başçeri, “Ancak, sınırlarımıza yönelik Suriye kaynaklı terör tehdidi sona ermiş değildir. Özellikle Fırat’ın doğusunda konuşlu PYD/YPG terör örgütü unsurlarınca, son iki yılda yüzün üzerinde taciz ve hasmane eyleme maruz kaldık” ifadesini kullandı.
Suriye sınırındaki PYD/YPG tünelleri vasıtasıyla Türkiye topraklarıba patlayıcı ve mühimmat kaçırıldığını ve bunların PKK terör örgütüne teslim edildiğini kaydeden Başçeri, ayrıca, PYD/YPG’nin elinde tuttuğu bazı DEAŞ militanlarını Türkiye’ye geçmeleri ve buralarda terör eylemi yapmaları karşılığında serbest bıraktığına yönelik güvenli kanıtların bulunduğunu bildirdi.
Açıklama şu ifadelerle devam etti:
“PYD/YPG’nin, çocuk asker alımı, muhaliflere yönelik tedhiş, demografik yapının değiştirilmesi ve kontrolü altındaki alanlarda zorunlu askere alma gibi insan hakları ihlalleri yaptığına dair artan oranda kanıt bulunmaktadır. Yerel halkın PYD/YPG’nin mezalimine karşı şikayetleri tepkileri sürekli artmaktadır. PYD/YPG tehdidine yönelik beklenti ve hassasiyetlerimiz, Fırat’ın doğusunda askeri ve sivil mevcudiyeti bulunan, başta ABD olmak üzere tüm ilgili Müttefik ülkeler nezdinde her düzeyde defaatle dikkate getirilmiştir. Meşru güvenlik kaygılarımızı ele almak ve DEAŞ’le mücadeleyi sürdürmek amacıyla güvenli bir bölge oluşturulması konusunda ABD’yle görüşmelerimiz sonuçsuz kalmıştır. Tüm temaslarımızda, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkımızı gerektiğinde kullanmakta tereddüt etmeyeceğimizi vurguladık. Türkiye’nin, sınırlarının yanıbaşındaki teröristlerin varlığına tahammül etmesinin beklenmemesi gerektiğini yineledik. Ayrılıkçı gündemlere sahip terörist grupların varlığı da Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve birliğini tehdit etmektedir. Bu arkaplan ışığında, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından 9 Ekim tarihinde “Barış Pınarı Harekatı” başlatılmıştır.”
Başçeri, harekatın amacının, sınırların güvenliğini sağlamak, bölgedeki teröristleri etkisiz hale getirmek ve bu suretle Suriye halkını teröristlerin baskı ve zulmünden kurtarmak olduğunu kaydetti. Büyükelçi Başçeri, harekatın, uluslararası hukuk temelinde, BM Şartı’nın 51. maddesinden kaynaklanan meşru müdafaa hakkı ve BM Güvenlik Konseyi’nin terörizmle mücadeleye ilişkin kararları uyarınca, Suriye’nin toprak bütünlüğüne ve birliğine saygı temelinde yürütüldüğünü de vurguladı.
Daha önceki harekatlarda olduğu gibi, bu harekatta da sivil halkın zarar görmemesi için gereken her türlü tedbirin alınmakta olduğuna değinen Başçeri, “Harekatı, terör unsurları bu bölgeden temizlenene, sınır güvenliği tesis edilene ve Suriye halkı PYD/YPG ile DEAŞ zulmünden kurtulana kadar devam ettirmek niyetindeyiz. Harekat ayrıca, yerlerinden edilmiş Suriyelilerin evlerine veya Suriye’de tercih ettikleri başka yerlere, uluslararası hukuka uygun olarak ve ilgili BM kurumlarının koordinasyonunda güvenli ve gönüllü olarak geri dönüşlerini kolaylaştırmaya yönelik uluslararası çabaları desteklemeyi hedeflemektedir” dedi.
Türkiye’nin harekat alanının demografisini değiştirmek gibi bir amacı bulunmadığını ifade eden Başçeri, açıklamasına şöyle devam etti:
“Tam tersine, bu terörle mücadele harekatı, etnik temizlik de dahil olmak üzere, insanlığa karşı işlenen suç niteliğindeki PYD/YPG eylemleri nedeniyle yerlerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüşlerinin önünü açacaktır. Türkiye’nin terörle mücadeleye dönük çabaları, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin korunmasına da katkıda bulunacaktır.”
Suriye’de DEAŞ’a karşı sahada göğüs göğüse mücadele veren tek ülke olan Türkiye için, DEAŞ tutuklularının durumunun büyük önem arz etttiğini de bildiren Başçeri, tüm yabancı terörist savaşçıların menşe ülkelerince geri alınmasının sürdürülebilir tek çözüm olduğunu, bu sorunun ancak uluslararası toplumun ortak çabalarıyla çözülebileceğini belirtti.
Bu harekatın terör unsurlarının bölgeden temizlenmesi ve bölgenin güvenli hale getirilmesi amacını taşıdığının altını bir kere daha çizen Büyükelçi Başçeri, “terörle mücadelesinde kahraman ordumuzun askerleriyle birlikte olduğunu yaptıkları açıklamalar ve sosyal medyadaki paylaşımları ile dile getiren Kıbrıs Türk Halkına ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti makamlarına teşekkür ederim” dedi.