Kanlı Noel düşünceleri

19
reklam alani

Kanlı Noel’in 56’ncı yılı idrak edilirken tarihi gerçekleri değiştirmeyi kendilerine görev edinmişlerin farklı yazılarına, görüşlerine ve söylemlerine de tanık olduk… Şaşırmadık… Çünkü misyonları gereği onlar hep aramızdadırlar… Stockholm Sendromu tezahürlerini hep gösterecekler… Tarihe ve mağdur – mazlum Kıbrıs Türk halkına haksızlıkta bulunmak pahasına…    Daha 56 yıl öncesinden “Bu cumhuriyet ENOSİS’e sıçrama tahtamızdır” diyen Makarios’un önderliğinde 13 maddelik bir anayasa tadilatıyla Türkleri kurucu ortağı oldukları devlette etkisiz ve yetkisiz bir azınlık durumuna getirme siyasetinin ve “Akritas Planı” gibi bir komplo başyapıtının sahibi olan, toplu mezarların mimarı Rumları aklamaya çalışmanın kalıcı barışa ve adil bir çözüme ne denli yararlı olabileceğini ciddiyetle düşünmek gerekir… Rumları Kıbrıs trajedisinde sütten çıkmış ak kaşık, Türkleri ise her şeyin kışkırtıcısı olarak göstermek, Kıbrıs Türkünü mağdur konumundan alıp sanık konumuna oturtmak, belgeler ve kanıtlarla ilerleyen tarihin inkârından başka ne olabilir ki?.. Tarih kurgular, hayaller ve fantezilerle değil, kanıtlar ve belgelerle yazılır…                                                                ***    21 Aralık 1963’te ve bu tarihi izleyen günlerde yaşananlar eğer spontane bazı şiddet olayları ise o Tahtakala ve Aspava gecesinden bu yana kaç bin tane gece geçti aradan?.. Bu kapkaranlık gecelerden bir tekini bile aydınlatacak Rumlardan gelmiş bir tek umut hamlesinin örneği verilebilir mi bize?..                                                                ***    Aradan geçen binlerce günlük zaman diliminde Kıbrıs Türkü Rum’dan gelen etkilere karşı yetersiz tepkiler göstermekten, savunmada kalmaktan başka ne yaptı ki?.. Rum faşizmine ve ırkçılığına karşı oluşturmak zorunda bırakıldıkları örgütün adında bile “mukavemet” sözcüğü vardır:“Türk Mukavemet Teşkilatı.” Rum saldırılarına mukavemet etmek adına oluşturulmuş, stratejisinde saldırı değil, savunma olan bir örgüt… Türklerin mukavemet adına aldıkları önlemler ne yazık ki çoğu soykırım boyutundaki nice cinayetin işlenmesini, toplu mezarları, 103 Türk köyünün boşaltılmasını, Türklerin 11 yıl boyunca gettolarda izolasyoncu ambargolar altında açık hava mahkûmiyeti yaşamalarını, kurucu ortağı oldukları ve kendilerinden çalınan devletin mazlum ve mağdur tutsağı olmalarını engelleyemedi…                                                                ***    Tüm bu düşmanlıklara rağmen Kıbrıs Türk halkı son 56 yıldır kendisine bir tek kez bile iyi niyet göstermeyen Rum komşularına karşı nefreti ve kini bırakmış, ısrarlı bir çözüm arayışındadır… Çözüm formüllerine onay veren hep Türk tarafı, bu formülleri reddeden ise hep Rum tarafı olmuştur… Esas nefret ve kin, 56 yıldır Türk tarafının uzlaşma çırpınışlarıyla adeta dalga geçen karşı taraftadır… Rum halkı nefretinden, kininden ve hakimiyetçilik ihtirasından arınabilseydi, şu izolasyon ve ambargo rezilliğini gündemden kaldırabilseydi Kıbrıs sorunu çoktan çözülmüş olurdu…                                                                ***    Güney Kıbrıs’ta olduğu gibi KKTC’de de faşistler olduğunu öne sürmek de belgeli Rum faşizmini ve ırkçılığını aklamaya yetmez… İki tarafta da faşistler ve faşizm olduğu öne sürülerek Kıbrıs Türk tarafına karşı yapılan insan hakları ihlalleri örtbas edilemez, önemsizleştirilemez… KKTC’de de faşistler var da, bunların Rumlara karşı nedir yaptıkları o affedilmez faşistlikler?!. Lütfen bir tek örnek verilsin…    Mesela bizim taraftaki “faşistler” Yunan bayraklarını mı çalıyorlar, yakıyorlar?.. “Tanklarımızı Baf denizinde yıkayacağız” diyenler mi vardır?.. Toplu mezarların mimarları olanlar mı vardır?.. Tanınmış her TMT’ci için anıt ve heykel dikenler mi vardır?.. Göreve atandığında TMT anıtı önüne giderek ant içen Milli Eğitim Bakanları mı vardır?.. Okulları ruhani liderliğin icazetine sunan bir siyasal irade mi vardır?.. Her fırsatta Türk bayraklarını çekerek sokaklara dökülen ve karşı tarafa kin ve nefret kusanlar mı vardır?.. Bu bizim “faşistler” KKTC’ye geçen Rumlara mı saldırıyorlar?. Onları bizim tarafta taciz mi ediyorlar?.. Döverler, yaralarlar mı onları?.. Arabalarına zarar mı verirler?.. Rumlara saldıranlara polisimiz de, yargımız da kayıtsız mı kalır?. “En iyi Rum ölü Rum’dur” diye slogan mı atarlar?.. “Rum’u kendi kanında boğacağız” diye psikopatlık mı sergilerler?.. Rum’a her saldırdıklarında kamuoyumuzda “kahraman” muamelesi mi görürler?..    Ama bizim tarafta asla rastlanmayan bu tür olayların tümüne Güney Kıbrıs kaç kezdir sahne olmaktadır…                                                                ***    KKTC’de Rum faşistler ayarında, eylemleri ve söylemleriyle onları çağrıştırabilecek türden faşist yoktur… Ya ne vardır?.. Kanıtlanmış düşmanlıklarından ve uzlaşmazlıklarından dolayı Rum’a asla güvenmeyen, genlere işlemiş ırkçı Rum saldırganlığına karşı sarsılmaz bir Türk güvencesi isteyen, onurlu, eşitlikçi ve yaşayabilir bir siyasal çözüme odaklanan, bu olmayacaksa çözüm çaresizliğinin alternatifi olan KKTC’yi güçlendirip yaşatmak isteyen, Stockholm Sendromu’ndan uzak durmayı başaran ve katı gerçekler ortamında romantizmi şiddetle reddeden gerçekçi yurtseverler vardır… Bunlara “faşist” diyenler, faşizmin de faşistliğin de anlamını zerre kadar bilmeyenlerdir…

Paylaş