Deniz suyu kalitesine ‘mükemmel’ dedi, vatandaş inandırıcı bulmadı.

164
reklam alani

Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi ülkedeki deniz suyu kalitesinin “mükemmel” seviyede olduğunu açıkladı, ancak dairenin bu açıklaması vatandaşın içini rahatlatmaya yetmedi.

Özellikle kısa süre önce “lağım suyu akıtıldığı” gündeme gelen Girne’deki plajlar vatandaşın tercihi olmaktan çıktı. Birçok vatandaş denize girmek için Mağusa, İskele ya da Güney Kıbrıs’ı tercih etmeye başladı.

Vatandaşlar gibi çevre örgütü temsilcileri de Temel Sağlık Dairesi’nin “ülkedeki tüm bölgelerdeki deniz suyunun mükemmel seviyede temiz” olduğu yönündeki açıklamalarını ikna edici bulmadı.

KIBRIS Gazetesi’ne konuşan çevre örgütü temsilcilerine göre; devlet, deniz kirliliğine karşı acil önlem almalı ve önlem alındığı konusunda da vatandaşı ikna etmeli.

Farklı noktalara değindiler…

Çevre Mühendisleri Odası, Yeşil Barış Hareketi ve Biyologlar Derneği, denizlerin kirlilik oranı ve Temel sağlık Dairesi’nin açıkladığı raporla ilgili farklı noktalara değindi.

Yeşil Barış Hareketi Başkanı Doğan Sahir otellerin arıtma sistemlerinin yetersiz oluşuna, Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Yasemin Çobanoğlu kurak bir ülke olmasına rağmen arıtılan suların değerlendirilmemesine ve Biyologlar Derneği Yönetim Kurulu üyesi Dilge Özerdem de raporun inandırıcı olmamasına dikkat çekti.

Sahir: Görünen köy kılavuz istemez

Yeşil Barış Hareketi Başkanı Doğan Sahir, denizin üzerindeki köpüklerden ve deniz üzerinde yüzen maddelerden denizlerin kirlilik oranının rahatlıkla görülebileceğini söyledi.

Yapılan analizlerde numunelerin usulüne göre alınmamış olabileceğini kaydeden Sahir, numunelerin alındığı günün, saatinin ve nereden alındığının çok önemli olduğunu söyledi.

Sahir “Özellikle hafta sonları yoğun kirlilik oluyor. Eğer numuneler Salı alınırsa kirlilik daha az görülebilir” dedi.

“Birçok otelin arıtması yok”

Denizleri kirletenlerin açıklanması gerektiğini kaydeden Sahir, zaten bunların da büyük oteller olduğunun bilindiğini söyledi.

Sahir, birçok otelin arıtmasının yetersiz olduğunu ya da arıtmasını çalıştırmadığını iddia ederek, bunun da arıtma var anlamına geldiğini vurguladı.

Acil önlem alınmaması durumunda, bu konunun ülke turizmine de zarar vereceğini ifade eden Sahir, yetkilere halkı ikna edecek önlemler almaları konusunda çağrı yaptı.

“Binalaşmanın önüne geçilmeli”

Ülkede binalaşmanın günden güne arttığına dikkati çeken Sahir, bunun da denizleri kirleten unsurlardan biri olduğunu kaydetti.

Sahir, özellikle deniz kıyılarındaki inşaatların durulması gerektiğini belirtti ve devletin bu konuda alarm vermesi gerektiğini ifade etti.

Doğan Sahir ayrıca, vatandaşlara yerleşim alanlarından uzak denizlere gitmelerini tavsiye etti.

Çobanoğlu: Arıtılan su tekrar geri kullanılmalı

Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Yasemin Çobanoğlu, otellerin atık su arıtma sistemlerinin borularının denizlere döşeli olduğunu söyledi.

Ayrıca, devletin yat ve gemilere, geminin içindeki atık suyu vidanjörle çekmek yerine, denizden 1 ile 2 kilometre içeriye boşaltabilme izni verdiğinden söz eden Çobanoğlu, bu sızıntıların ya da deşarjların denizin yüzeyinden kıyılara akıtılsa dahi iki üç saat içinde dalgalarla içeriye taşınabileceğini belirtti. Çobanoğlu şu şekilde konuştu:

“Bunlar denize karışabilir diye düşünüyorum. Gelişmiş ülkelerde bu tip şeyler yoktur. Arıtılan su tekrardan geri kullanılır. Denizlere hiç bir şekilde deşarj yapılmaz. Arıtılan su da, arıtılmamış su da denize boşaltılmaz.

Yeterince arıtılmamış bir şekilde denizlere boşaltılan sular var. Ancak biz bunları denetleyemiyoruz. Devlet olarak suyun yeniden arıtılarak kullanılmasını biz sağlamalıyız. Tüm bu denizlere döşeli boruları kaldırmalıyız.

Bu deşarjları ortadan kaldırmalıyız.”

“Sadece koliform testi yeterli değil”

Denizlerde, yemek, sebze, meyve, mazot atıklarının da biriktiğine dikkat çeken Çobanoğlu, tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda sadece koliform testi yapmanın doğru olmadığını anlattı. Çobanoğlu şu ifadeleri kullandı:

“Limanlardaki küçük yatlar, jet skilerin çıkardığı atıkların dışında yakıttan çıkardığı maddelerde vardır. Sadece koliform değil, farklı testlerde yapılmalıdır. Girne limanından çıkan yatlar açıklara gidiyor ancak onlarında yemek atıkları attığı biliniyor. Meyve, sebze kabuklarını görebiliyoruz. Bu yönde hem daha etkili sınırlamalar getirilmesi gerekiyor, hem de insanları bilgilendirip gerekirse ceza kesilmesi gerekiyor. Çevre politikası, atık politikası adına bu deşarjları kesinlikle engellemek gerekir. Biz kurak bir ülkeyiz, neden arıtılan suyu denize deşarj edelim ki… Temel Sağlık Hizmetleri sadece koliform testi yaptı ve yüzülebilecek sular için bu yeterlidir deniyor. Denizin 50 santim aşağısında örnek alarak yapılıyor. Ancak her zaman denizin 50 santim aşağısında atıklar biriktiğini söyleyemem. Genelde atıklar denizin ilk santimetresinde birikir. Bu bir standarttır. Yapılan denetimleri ben yeterli bulmuyorum. Gelişmiş hiç bir ülkede gemi ya da yat içerisinde birikmiş atık suyu denizin 1 kilometre içersine boşaltmaz. Arıtılıp, arıtılmadığı belli olmayan su kısa bir boru ile denize akıtılıyor. Gelişmiş hiç bir ülkede yoktur. Bizim su politikamızın ilk cümlesidir. Biz kurak bir ülkeyiz ve arıtılan suların tekrardan geri kullanılması şarttır.”

“Daha kararlı davranmalıyız”

Çevre politikaları açısından daha kararlı davranmamız gerektiğini kaydeden Çobanoğlu, gün geçtikçe çok daha fazla zararı olacağını ifade etti.

Çobanoğlu, “sürdürülebilir, çevre ile uyumlu gelişmeyi biz ön planda tutmalıyız. Sadece eğitim, oteller, toplu konutlar düşünürken, çevreyi en son düşünüyoruz. Ama çevre felaketleriyle her geçen gün artarak daha çok karşı karşıya kalırız. Kirlilikler mevcuttur. Ancak bu kirlilikler 3, 4 saat içinde dağılabilir. Bunu daha rutin sağlıklı bir şekilde denetlemek gerekir. Bunun önünü almak için de dediklerimi ilk adım olarak yapmak gerekir. Özellikle Girne’de kıyı şeridinde atık su alt yapısı yeterli değildir. Yüzeysel akmasa bile kuyularda biriken atık sular yer altından denize de sızabilmektedir. Ayrıca Girne Atık Su Arıtma Tesisi’nin kapasitesi de gerçekten yeterli değildir. Kapasitesinin üzerinde arıtım yaptığı zaman yeterli boyutta arıtım yapmadan yine denize boşaltım yapabilmektedir” şeklinde konuştu.

Özerdem: Sonuçlar inandırıcı değil

Biyologlar Derneği Yönetim Kurulu üyesi Dilge Özerdem, hem denizlere girdiğimizde vuran koku, hem de sosyal medyada yayınlan fotoğraflar nedeniyle halkın içinin rahat olmadığını söyledi.

Özerdem, daha önceki dönemlerde de Devlet Laboratuarı’na aldıkları numuneleri analiz için gönderdiklerini ancak sonuçların kendirlerine verilmediğini belirtti.

Bu nedenle de güvenilirlik sıkıntısı olduğundan söz eden Özerdem, ciddi önlemler alınıp, halkın güvenini yeniden kazanmak içinde bu önemlerin halk ile paylaşılması gerektiğini kaydetti.

“Denizdeki canlılar da etkileniyor”

Kirliliğin olduğu bölgelerdeki hayvanların yaşam alanlarının da etkilendiğinden söz eden Özerdem, denizin kendi kendini temizleme özelliği olduğunu ancak sonuçta bu kirlilik arttığında oradaki canlılara zarar verdiğini ifade etti.

Özerdem, ancak durumun insan sağlığı içinde çok ciddi bir tehlike olduğunun altını çizdi.

“Arıtmalar sürekli kontrol edilmeli”

Özerdem, bütün otellerin arıtmalarının sürekli kontrol edilmesi gerektiğini söyledi ve şu şekilde konuştu:

“Arıtmalardan çıkan suların tahlillerinin düzenli bir şekilde yapılması gerekir. Girne gittikçe büyüyen çarpık bir kent haline geldi. Çarpık bir yapılaşma var. Normalde bile yükü kaldıramıyor. Normalde bir hane, iki tane lavabosu olan evler yıkılıp yerine 20 hane yapıldığında kanalizasyonun bunu çekmesi mümkün değil. Oteller de başlı başına süre gelen bir problemdir. Önlem alınması lazım ve bizimle de paylaşılması gerekir ki güven kazanılsın. Bir gün önce internette fotoğrafları görüyorsak ve ardından da bize 0 kolik asit deniyorsa, bu gerçekten komiktir.”

Ceren ÖZBİL Kıbrıs Gazetesi

Paylaş