Akıncı: Dünyanın sonu değildir, onurlu bir toplum olarak yaşamanın yolunu bulacağız.

102
reklam alani

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, üzüntülü olduklarını ancak ellerinden geleni yaptıkları için rahat olduklarını vurguladı. Akıncı, 5’li konferansın toplanmasının en büyük mimarının Kıbrıs Türk tarafı olduğunu vurgulayarak, “Eğer bizim istikrarlı ve inatçı çabalarımız olmasaydı bu süreç buralara gelemezdi gelemeyecekti” dedi.

Akıncı, “Eşitlik, güvenlik, özgürlük içinde 2 kesimli federal yapı için bütün çalışmalarımızı sürdürdük ama bu niteliklerin olmayacağı bir yapıyı da elbette içimize sindiremezdik ve halkımıza bunu önermezdik” diye konuştu.

Akıncı, kendileri masada öneri yaparken, başkalarının bavullarının ayrılmak üzere hazırlanmış olduğunu ifade ederek, “Bizim bavullarımız değil, başkalarının bavulları bu sabah ayrılmak üzere hazırdı” dedi.

Cumhurbaşkanı, her şeyin olabileceğini ancak “bir şeyin olamayacağını” belirterek şöyle dedi: “Bu fırsat bir daha olmaz. Bugün yitirdiğimiz bu fırsat çok zor yakalanır.”

Akıncı, Crans Montana’da 28 Haziran’da başlayan ve bugünün erken saatlerinde sonuçsuz kaldığı açıklanan Kıbrıs Konferansı’nı, kaldığı Grand Hotel Du Golf and Palace’ta düzenlediği basın toplantısıyla değerlendirdi.

“Öncelikle, Kıbrıs’a ve canlı yayınlarla tüm dünyaya taşıyan ekip olarak hepinize teşekkür ederim. Sizler gibi biz de buradaki bu müzakerelerin sonucunda Kıbrıs için bir çözüm haberini ulaştırmayı canı gönülden arzu ederdik.

Bunun için elimizden geleni yaptığımıza inanıyoruz. Vicdanen müsterihiz. Manen bu anlamda üzüntülü olmakla beraber rahatız ancak elbette bizim neslin son denemesidir dediğim bu uğraşının başarıyla sonuçlanmasını sağlayamadık.

İKİ TARAFIN DA KAYBETTİĞİ BİR NOKTADA İŞ MAALESEF OLUMSUZ SONUÇLANDI

Dolayısıyla sözlerime olumlu bir haberle başlayamamış olmanın elbette burukluğunu taşıyorum. Ancak ne olup bittiğiyle ilgili olarak da sorumluluğumun gereği olarak aydınlatmak isterim. Belki çok ayrıntılı bir toplantı olmaz bu, Kıbrıs’a döndükten sonra ayrıntılı paylaşabileceğiz. İki yıllık bir sürecinde bulundum 50 yıllık bir dönemin. Tüm süreçlerin bu şehirlere taşınarak 5’li konferansın toplanmasının en büyük mimarı Kıbrıs Türk tarafıdır. Bizim istikrarlı ve ısrarlı çabalarımız olmasa süreç buralara gelemezdi.

İki tarafın da kaybettiği bir noktada iş maalesef olumsuz sonuçlandı. Hep altını çizdiğim bir husus var. Eşitlik, güvenlik, özgürlük içinde yaşanacak iki kesimli federal bir yapıyı kurmak için sürdürdük çalışmalarımızı. Ama bu niteliklerin olmayacağı bir yapıyı da elbette içimize sindiremez, halkımıza öneremezdik. Cuma günü BM Genel Sekreteri Guterres geldi, ondan önce 4 Haziran’da New York’taki bir mutabakat vardı. Ortaya bazı başlıklar koydu. Toprak, siyasi eşitlik, mülkiyet, Türk-Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele, güvenlik, garantilerdi.

Dedi ki; eğer bunlarda benim görebildiğim kadar bazı adımlar atılırsa, karşılıklı atılırsa bir sonuca varmak mümkün olacaktır. Toprakta Rumlar açısından önem atfedilen bir yerin adını koymayarak ne olduğunun anlaşıldığı bir çerçevede Kıbrıslı Türk’lerin öngördüğü haritada bir düzenleme yapmak suretiyle Rumların beklentilerinin karşılanacağını söyledi ve bizden bunu talep etti.

Siyasi eşitlik ve kararlara etkin katılımın Rumlar açısından sorun olmaktan çıkarılması gerektiğini söyledi. Kuzeydeki Kıbrıs Türk Kurucu Devlette kalacak mülklerde kullanıcıların gözetilmesi, toprak düzenlemesine tabi kalacak ve Kıbrıs Rum devletine kalacak yerlerle ilgili de daha önceki sahiplerin gözetilmesinin doğru olacağını önerdi.

Siyasi eşitlik ve kararlara etkin katılımın Rumlar açısından sorun olmaktan çıkarılması gerektiğini söyledi. Kuzeydeki KT Kurucu Devlette kalacak mülklerde kullanıcıların gözetilmesi, toprak düzenlemesine tabi kalacak ve KR devletine kalacak yerlerle ilgili de daha önceki sahiplerin gözetilmesinin doğru olacağını önerdi.

Türk-Yunan vatandaşlarına eşit muamelede halen daha çözümlenmemiş olmanın da çözüme kavuşturulmasının doğru olacağını önerdi. Bununla da adil bir muamele olursa çıkış yolları bulunabileceğini öngördü.

Güvenlik garantilerle ilgili de iki tarafı tatmin edebilecek yaklaşımlar olabilir dedi. Bu anlamda güvenlik garantilerle ilgili yeni mekanizmalar kurulabileceği, yeni sisteme adaptasyon yapılabileceğini iletti.

DÖNÜŞÜMLÜ BAŞKANLIKLA İLGİLİ RUM TARAFI BUNA TAMAMEN KARŞI OLDUĞUNU BEYAN EDEN BİR BELGE SUNDU

Mevcut güvenlik garanti sistemiyle ilgili yerine yenisinin getirilebileceğini, askerlerin mevcudiyetini farklı bir paket olarak değerlendirdiğini, sayısal indirim olabileceği, geriye kalanların tamamen mi çekileceği yoksa çekilmeyeceğinin dışişleri bakanlarının katılımıyla sonuca bağlanacağını bizlerle paylaştı.

Biz çok ayrıntılı olarak Pazartesi tüm bu konular ve yaklaşımlarla ilgili düşüncelerimizi ortaya koyduk. Ayrıntılı paylaşmamız gerekebilir ilerleyen günlerde. İmaj yaratma çabası sezinliyorum diğer tarafta.

Yaptığımız çalışmada toprakla ilgili Genel Sekreter’in bizden beklediği açılımı biz yaptık. İstediği olayı gerçekleştirdik. Dönüşümlü başkanlıkla ilgili Rum tarafı buna tamamen karşı olduğunu beyan eden bir belge sundu.

Ondan sonra sürekli değiştire değiştire kabul edebileceği noktaya geldi ama neye karşılık? Bu kısmı es geçiyorlar. Bunu ancak toprakta kendilerinin sunduğu haritayı ve sıfır asker sıfır garantiyi Türk tarafı kabul ettiği takdirde dönüşümlü başkanlığı kabul edeceklerini söylediler.

BU ŞEKİLDE MÜZAKERE SÜRDÜRMEK DOĞRU OLAMAZDI

Son saniyede diyelim; kendi önerileri değirmenlikten Yeni Boğaziçi’ne varan tavırları vardı; en son Annan haritası da olabilir gibi söylemlere geçtiler son dakikalarda. Ancak Annan Planı’nın gelin bir bütün olarak kabul edelim dediğimiz anda; Annan Planından istediğimiz yerleri alalım dediler. Başka yerleri de var dediğimizde Rumlar reddetti dediler.

Bu şekilde müzakere sürdürmek doğru olamazdı. Mülkiyetle ilgili olarak da; biz güneye bırakılacak alanlarda güneyde daha önce mülkünü kaybeden insanların daha çok tatmin edileceklerini öngören yaklaşımlar sergiledik. Kuzey’deki insanların huzurunun bozulmamasına da çok önem verdik. Belirsizliğin olmayacağı bir düzenlemenin hem insanların huzuru hem ekonomi açısından hayati önem taşıdığının altını çizdik.

RUM TARAFI, SADECE ASKER-GÜVENLİKTEN BOZULDU GİBİ BİR İZLENİM YARATIYOR

O çerçevede kriterlerin olmasını istiyorduk. Somut kriterleri yine önerdik. Kuzeyde kalanların içinde oturanların, ev olarak kullananların rahatsız edilmemesi ilkesini Genel Sekreter de getirdiği için kriter olarak kabul edeceklerini bekledik. Ne yazık ki bu konuyu muallakta bırakacak Avrupa içtihatına gönderelim, komisyon karar versin yaklaşımı sergilediler. Düşünün, 15-20 bin ev diyelim. Sadece 1000 kişi dönmek istiyor diyelim. Hangi bin evdir o bin ev? Kriter olmazsa bilemezsiniz. Bütün o 15-17 bin ev kim oturursa otursun herkes huzursuz edilecek.

Bir de ekonomimizi darmadağın edecek yaklaşımlar doğabilecekti. Bunları kabul edemezdik. Rum tarafı, sadece asker-güvenlikten bozuldu gibi bir izlenim yaratıyor. Bu doğru değil. Genel Sekreter’e teşekkür etmek lazım. Olay tek bir olaydan dolayı bu noktaya gelmedi. Başından beri bir yaklaşım farklılığı olduğunu gözlemlemektesiniz.

Israrla ve ısrarla bu konferansı güvenlik ve garanti konferansına dönüştürmeye çalıştılar ve bundan dolayı yıkıldı mesajını vermek için ellerinden geleni yaptılar.

Genel Sekreter’in eşdeğer, adil muamele dediği konuda da sizi temin ederim ki 80 milyon Türkiye’de yaşayan insanın Kıbrıs’a veya onun üzerinden Avrupa’ya intikalini çağrıştıran hiçbir unsur yok. Malların, kapitalin serbest dolaşımı zaten %99 oranında halledilmişti. Öğrenciler ve turistlerle ilgili sorun yok. İkamet etmek isteyenlerle ilgiliydi sorun. Bu öneri Türkiye’ye de de ait değildi. Kaç bin Yunanlı yaşıyor güneyde? 25-30 bini geçmiyor. 1974’ten bugüne rakam bu. Anastasiyadis’e defalarca söyledim, bundan sonrası için bire bir olsun. 1 Yunanlı geliyorsa 1 de Türk’e verelim bu imkan.

2010’da Talat-Hristofyas bu konuda anlaşmış. Demografik yapıya saygı göstermek kaydıyla biz bunu talep ettik. Maalesef bu yaklaşımı göremedik ve

AB bu konuda çok yardımcı olmaya çalıştı.

Uygulama ve yeni düzen yerleştikçe sistem çalıştıkça yeni güvenlik rejiminin unsurlarının devreye girmesi ve tek yalnız müdahale hakkı gibi unsurların yeniden gözden geçirilmesi gibi anlayışların hakim olması için öneriler yaptık. Daha çok işbirliği, daha çok karşılıklı güven, daha az asker, daha az garanti

SIFIR ASKER-SIFIR GARANTİYLE BAŞLADI, SIFIR ASKER-SIFIR GARANTİYLE BİTTİ

Bizden ilk günden sıfır asker-sıfır garantiyi istemeyin, bu ancak süreç içinde oraya gidebilir, tüm tarafların kabul edeceği yeni sistemi enjekte ettikçe bu kabul edilebilir dememize rağmen bu konudaki ısrarlı tutumlarından vazgeçmediler

Sıfır asker-sıfır garantiyle başladı, Sıfır asker-sıfır garantiyle bitti. Türkiye hiçbir açılım yapmadı, yardımcı olmadı yaklaşımı da doğru değil nereden çıkarsa çıksın. Doğru yaklaşım, Türkiye bu konularda istekli davrandı, yardımcı olmaya hazır olduğunu, daha da fazlasını yapabileceğinin sinyallerini Genel Sekreter’e verdi.

Asker konusunda ciddi indirim olabileceği biliniyordu. Son tahlilde geri kalanlar için ne şekilde bir tavır sergilenebileceğinin kararını da başbakanlar versin yaklaşımı geldi.

Binali Yıldırım da gelebilir denildi. Diğer Başbakanlar da geldiği takdirde birkaç gün bu işin uzayabileceğini ben de önerdim, Genel Sekreter’e de ilettim, birdenbire bu işi bitirmeyelim, Başbakanlar da gelsin biz masada bu önerileri yaparken bavullar o tarafta hazırdı. Bizim bavullarımız değil ama. Başkalarının bavulları hazırdı. Bu sabah ayrılmak için. Herhalde uçak saatleri belliydi.

BİZ KIBRIS’TA HAK ETTİĞİMİZ, ANLIMIZIN AKIYLA, ONURLU BİR TOPLUM OLARAK YAŞAMANIN YOLUNU BULACAĞIZ

Çok daha güzel haberleri ulaştırmak isterdiniz ama olmadı. Dünyanın sonu değildir. Biz Kıbrıs’ta hak ettiğimiz, anlımızın akıyla, onurlu bir toplum olarak yaşamanın yolunu bulacağız. Bugün belki haksız bir durumdayız, bir toplum AB’nin üyesi oldu ve devletin tek sahibi konumundadır. Ama bu güzel ülkeye bakın, Avrupa’nın ortasında ama AB’nin içinde olmayan bir ülke…

Biz de o toplumda modern, çağdaş, demokratik, laik bir toplum olarak yaşamanın yollarını bulmalıyız. 14 yıl öncesine göre bugünün daha zor olacağını görüyordum.

GELECEK KUŞAKLAR İÇİN DAHA DA ZOR OLACAĞINI DEĞERLENDİRİYORUM

Ve zor oldu. Gerçekten çok daha zor oldu. Bugünden sonra bizim neslin bu son denemesinden sonra; gelecek kuşaklar için daha da zor olacağını değerlendiriyorum. Gelecek kuşakların önüne blok koyamayız ama bizden önceki nesiller Kıbrıs’ı bu hale getirdiler, biz bunu toparlamaya, birleştirmeye çalıştık ama bunu başaramadık. Temennim, bizden sonraki kuşaklar daha iyisini yapsınlar.

Paylaş